Dün akşam Trabzonspor ilk resmi maçına çıktı ve hazırlık maçlarında yapamadığını yaptı. Bu sezon ilk kez kazandı. Bu tabii ki sadece Trabzonspor"a gönül vermiş olan bizleri değil, tüm Türkiye"yi sevindirmesi gereken bir sonuç...

Çünkü kendi içimizde ne kadar rekabet içinde olsak da, bir Türk takımının Avrupa"daki başarısı, ülke puanına yansıyor ve sıçrama ya da, düşüş yaşamasına neden oluyor.

Maç başlarken tribünlere baktım. Büyük boşluklar. Oysa yıldız transferini isteyen, destekleyenlerin tribünleri tıklım tıklım doldurması gerekmezmiydi? Ne yazık ki öyle bir toplum olduk ki, sadece istiyoruz... İstediğimizin karşılığını verme konusunda ise kılımızı bile kıpırdatmak istemiyoruz. Bu gerçek bir kez daha ortaya çıktı.
Geçen sezon tribünlerde ortalama bin seyirci olduğunu söyleyip,yıldız transferleriyle bu sezon A. Aker"in hınca hınç doldurulacağını düşünenler ve söyleyenler hayal kırıklığı yarattı.

Çünkü hiçbiri bu kentin ekonomik potansiyelini bilmeyecek kadar kördü.... Ve geçen sezon Trabzonspor"un yanlız bırakılmasının sebebinin Sayın Başkan"ın kulübü siyasetin emrine vermesi ve camianın eğerlerini sürekli aşağılamaya çalışmasının sonucu olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Trabzonspor 2001-2002 sezonunda küme düşmeme mücadelesi verirken o tribünlerin lher maç 20 bin kişiyle doldurulduğunu da bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Çünkü camia o dönemde bir kişi ve yandaşları hariç kenetlenmiş, bir amaca birlikte yürüme kararı almıştı.
Neyse gelelim maça...

Trabzonspor hazırlık maçlarının aksine daha diri, daha savaşçı bir görüntü verdi. Ancak özellikle orta sahada topu istediği gibi tutamamaktan daha çok rakip oyunu bozmaya yönelik isimlerin eksiklerinden dolayı genel olarak futbol açısından dengeli bir oyun vardı.
Kendi liginde çok gol yiyen, sürekli yenilen Rostov karşısında Mustafa Yumlu, Bosingwa gibi isimlerin çok iyi oynamasına rağmen Onur"un 2-3 net pozisyonu kurtarması dikkat çekiciydi. Ne yazık ki Trabzonspor orta sahası eksik, savunma ve hücum anlayışını birlikte gerçekleştirecek oyuncuların sayısı azdı.
Constant yetenekli ve topla zaman zaman olumlu işler yapıyor ama kopuk kopuk oynuyor.Onun neden Milan tarafından düşük bir ücretle satıldığının arkasında bu olumsuz yönü olsa gerek. Medjani ideal bir ön libero değil, gol atmasına rağmen ki, ofsayttı, yardımcı hakem bayrak kaldırmadı. Tıpkı Yusuf"a yapılan penaltıyı orta hakemin vermemesi gibi..

Bosingwa kreatif bir oyuncu ve ataklarda zaman zaman iyi şeyler yaptı fakat savunma anlayışında eksikliği gözlendi. Buna rağmen takımın en iyilerinden biri olarak öne çıktı. Daha önce de belirttiğim gibi Halilhodzic"in Avusturya kampına götürmek istemediği ve, "Onu da satın" dediği Mustafa Yumlu savunmanın göbeğinde adeta yıkılmaz bir kale gibiydi. İlk toplara müdahalesi mükemmeldi ve oyunu kurarken de pek hata yapmadı. Sanırım onun sayesinde Belkalem de iyi gözüktü. Musa Nizam pek hata yapmadı, görevini yerine getirmeye çalıştı, yalnız hücuma çıkışlarda eksikti. Onun yaptığını Kadir de yapıyordu.
Orta alanda Soner gecen sezona göre biraz daha canlanmış gibi ama pas ayarlarını bir türlü yapamadığı gibi, ikili mücadelelerde de eksik kaldı. Bu zaafını mutlaka gidermesi gerekiyor.

Yusuf takımı ileriye taşıyan en önemli oyuncuydu.Rakip savunmanın arasına sık sık daldı, dengesini bozdu pozisyon hazırlamaya çalıştı ama o da zaman zaman gereksiz işlerle birlikte üretkenliğini düşürdü. Sefa savunma anlayışıyla iyiydi, ne yazık ki takımı öne taşımada aynı oranda etkili olamadı.
Cardozo"ya gelince, topukla gol girişimi tilki kurnazlığıydı, çaprazdan vurduğu şutun gol olması mucize gerektiriyordu. Ancak savunmanın gafletini affetmezken iyi bir golcü olduğunu gösterdi. Fakat gördük ki, Cardozo"ya gerekli destek verilmezse, top taşınmazsa zorlu lig yarışında çok yalnız kalacak ve hayal kırıklığı olacak. Bunun olmaması için de Halilhodzic"in oyun anlayışını rakip yarı alana yığılabilecek şekilde yeniden düzenlemesi gerekir.
Ve Halilhodzic"in maç öncesi takımı aşağılayan, "Kazanmamız mucize olur" sözlerinin ne kadar boş olduğunu gördük.
Son olarak şunu ifade edeyim ki, kuşkusuz Rostov galibiyeti önemliydi. Özgüven, moral, rakipleri etkileme adına iyi bir sonuç ortaya çıktı. Yanlız atılan gollerin birinin ofsayt, diğerinin de rakip savunmanın gafletinden olduğu unutulmasın.

Gerçek değerlendirmeler yapmamız için en az 7-8 maç daha geride bırakmalıyız. Çünkü bir takımın başarısı veya başarısızlığı birkaç maçlık performansıyla belirlenmez. Yaşanabilecek olumsuzluklar karşısındaki direnci en önemli belirleyici olur.
Bu nedenle diyorum ki;

Umutlu olmalıyız ama hayal aleminde de gezinmeyeceğiz!..