Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu Kuzey Ekspres ve Günebakış Gazeteleri’nin tesislere girişine yasak koymuş. Duyunca öyle üzüldüm (!), öyle ağladım(!), öylesine perişan oldum ki (!), kendimi yerden yere attım(!), intiharı düşündüm(!)

Şaka bir yana Başkan, kavga etmeyi, sataşmayı, hakaret etmeyi sever ve bunu bir marifet sayar. Nuri Albayrak ile başlayan, Haluk Ulusay’la devam eden ve Başbakan’a uzanan ilişkilerinde bunu hep görüyoruz. Birini kullanacaksa çevresinden ayrılmak, eteklerinin dibinde gezinir. Kullanma süresi biterse hemen sırtını döner gider… Örnek mi? İşte Nuri Albayrak, Haluk Ulusoy, Fatih Tekke, Selçuk Aydın, Sebahattin Çakıroğlu, Hayrettin Hacisalihoğlu ve daha niceleri…

İbrahim Hacıosmanoğlu, kendini dev aynasında görmekten ve etrafına hava atmaktan hoşlanır. Kendini böyle tatmin eder. Bunu biliyoruz ve o açıdan bizim için verdiği yasaklama kararını umursamıyoruz bile… Ama olay basın özgürlüğü açından olaya baktığım için yazmayı zorunlu gördüm.

Kendi açımdan hiç sorun değil… Çünkü zaten tesislere adım atmıyorum!

Çünkü o tesislerde ömrü geçen beni; Haksız, hukuksuz, dayanıksız yere Mehmet Ali Yılmaz ve Atay Aktuğ da yasakladı. Umurumda bile olmadı, bildiğim doğruları yazmaya devam ettim. Gazeteciliğe başladığım günden bugüne çizgimi değiştirmedim. Gazetecilerin muhalif kimlikler olması gerektiğine inandım.  Bugün İbrahim Hacıosmanoğlu var, dün Sadri Şener, öncesinde Nuri Albayrak, Atay Aktuğ, Özkan Sümer, Faruk NAfız Özak, Mehmet Ali YIlmaz vardı ve bu liste uzayıp gider.

Dün çizgim neyse, bugün de aynen devam ettiriyorum, yarın da bundan vazgeçmeyeceğim. Hele piyangodan büyük ikramiye yerine Trabzonspor başkanlığı vuran ve bu kulübün geleceğinde olmayacağına adım gibi emin olduğum İbrahim Bey’in yasağıyla tavrımı değiştirmeyeceğim.  Aksini düşünenler de komik duruma düşerler.

 CİCİ GAZETECİ OLMADIK!

Başkan düştü; Ona sessiz kalan yöneticiler düştü, CEO’su düştü… Bir de onun bu tavrına tepki göstermeyen, bizim cici gazeteciler düştü. Zoruma da bu gitti… Üzüldüğüm nokta, Günebakış ve Ekspres Gazetelerinin yasaklanmasıyla diğer gazetelerin düştüğü durumdur. Demek, ‘Onlar cici gazetelermiş ki yasaklanmadı’ dedirttiler. Zaten başkan da, ‘Herkes safını belli etsin’ diyerek yasakladığı gazeteleri karşı tarafta, yasaklamadığı gazeteleri de kendi yanında göstermedi mi?

Onun sözlerine yasaklanmayan gazetecilerden bir tepki geldi mi? Gerçekten cici gazetecilermiş ki, bir gün sonra yasak nedeniyle zaten doğru dürüst bir şey kelime alamadılar bile...

Bu vesileyle duyarlı davranan Trabzon TV, 61 Saat ve Trabzon Ajans Siteleri’ne duruşlarından dolayı teşekkür ediyorum. Onlar mesleki dayanışmadan örnekler verdiler. Biz de olsak aynısını yapardık.

Yapmayanlara son sözüm şudur;  Geçmişte birçok meslektaşımıza haksızlık yapıldığında ilk karşı duranlardan olduk. Tavır aldık, protestolarda bulunduk. Çünkü bir meslektaşımıza yapılan haksızlığı kendimize yapılmış saydık. Bu tavrımızdan da onur duyduk. Onlar Merak etmesinler, başları sıkıştığında yanlarında olacağımızı buradan ilan ediyoruz. Çünkü biz cici gazeteci olmadık, olmayacağız da!...

 BAŞKAN’IN ÖMRÜ AZALDI

Başkan yasağı savunurken, ‘O gazeteler birilerine hizmet ediyor. Herkes safını belli etsin’ diye buyurmuştu ya! Bu vesileyle bir kez daha tekrarlayalım…  Bizim safımız gazetecilik, gerçekler ve onların halkla buluşmasıyla birlikte Trabzonspor duyarlılığıdır.

Peki ya sizin safınız belli mi Sayın Başkan?

Trabzonspor’a mı, Fenerbahçe’ye mi, Başbakan’a mı, kendinize mi hizmet için o koltukta oturuyorsunuz! Dün başkalarının kulübe verdiği parayı borç olarak üzerinize kaydettiğiniz gerekçesiyle size en ağır suçlamaları yönelttikleri için büyük tepki verdiğiniz ve ‘mahkemeye vereceğim’ dediğiniz gazetelere yasak uygulamadığınıza göre demek ki aynı safa düşmüşsünüz!

Ne diyelim; Yakışır!...

Aslında, Fenerbahçe’nin yayın organı olmaktan gurur duyan ve şike süreci başta olmak üzere birçok olayda  bunu tüm çıplaklığıyla gösteren Fanatik  başta olmak üzere, birçok İstanbul yerel gazetelerinin temsilcileriyle yakınlığınızı düşündüğümüzde zaten safınızı belli etmişsiniz. Bu noktada başka söze de gerek yok.

İbrahim Bey’e son bir sözüm daha var; Mehmet Ali Yılmaz tarafından yasaklandık, 4 ay sonra kongrede devrildi ve gitti. Bir daha da kulübün çevresinde gözükmedi. Atay Aktuğ yasak koydu 3 ay sonra arkasına bakmadan kaçtı… Gören var mı?

Şimdi sıra sende…

Senin yasağın bana vız gelir vız…

Ama Trabzonspor başkanlık koltuğunda ömrün azaldı Sayın Başkan!...

Bunu biliyorum!

Niye mi?

Yüreği temiz olan ve kafasında tilkiler dolaşmayanlara haksızlık yapanlar, Doğa’nın adaletinden kaçamazlar. Sen de kaçamayacaksın!

Bunu da göreceksin!...

***

HALİLHODZİC BAŞARAMAZ!

Uzun bir aradan sonra yeniden yabancıya dönüş dönemi başladı. Hem de başkanı ve yönetiminin göreve gelirken yerlileşme ve ‘61’ sloganına rağmen… Mustafa Akçay aşkı erken bitmişti. Hami Mandıralı takımı 14 hafta yönetti. Tüm sorunlara ve yetersizliklere rağmen birkaç maç hariç Trabzonspor iyi oynadı, beklentilerin üzerinde sonuçlar aldı. Ve Takım Avrupa’ya katılma hakkı kazandı. Mandıralı’nın en önemli icraatı ise yıllarca futbolcuya dayalı sistemi tek hamlede yerle bir etmesiydi. Malouda gibi başkanın özel arkadaşı, Zokora, Colman gibi takımın vazgeçilmezlerini bir çırpıda sildi. Janko’ya acımadı ve, ‘Trabzonspor herkesten büyüktür’ dedi. Bunu özlemiştik, onun için Hami’ye teşekkür borçluyuz.

Ve rüştünü ispat eden 61 Plaka’yı tüm benliğinde yaşayan ve taşıyan Hami Mandıralı bir kalemde silindi. Kurtuluşu 8 yıl önce yine bu derede yüzüp, boğulma tehlikesi atlatan ve soluğu ülkesinde alan Vahid Halilhodzic’de buldu yönetim!

Yazık!...

Başkan diyor ki; ‘8 yıl önce o dönemin yönetimine, ‘Buraya Bosnali bir Vahid geldi. 8 ayda, sorunları tespit etti, çözümü önerdi. Siz yıllarca burada onun gördüklerini göremiyorsunuz.’ Tabii, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Trabzonspor bilgisi içinde bulunduğu süre kadar olduğu için Halilhodzic’in yaptığı tespitlerin kat kat fazlasını Trabzonspor camiasının içinde sıradan taraftarlar bile yapmıştı.

Sorun neydi?

Sistemsizlik, disiplinsizlik, futbolcuya dayalı düzen, vizyonsuzluk, misyonun terk edilmesi…

Halilhodzic sadece oyuncuya dayalı düzene tepki göstermişti, diğerlerinin adını bile anlamıştı. Ama sevene kör badem gözlü gelir ya…

Başkan da, sözde Halilhodzic’i büyütecek ya… Onun sözlerinin sanki ilk kez söylendiğini ifade ederek rol kapma peşinde koşmuştu o günlerde… Bu noktada Hami Mandıralı’nın hakkını teslim etmek gerekmiyor mu? Futbolcuya dayalı düzeni yıkan bu genç teknik adamın ödülü ne oldu?

Kovulmak!

 VAHİD EGO TATMİNİDİR!

Peki Halilhodzic geldiği gibi ne yaptı?

Disiplinsiz, sorumsuz, sorunlu, kendini dev aynasında gören Malouda’yı idmana çıkarmak…

Bir de tam 7 yıldır Trabzonspor’a verdikleri, aldıklarının yanında devede kulak olan Colman’a kapıları yeniden açmak… Yani, ‘Oyuncuya dayalı sistem bu kulübü çürütüyor’ diyen Halilhodzic daha ilk gününde, bu sisteme teslim oluyor. Hem de ne için? Başkana şirin gözükmek adına… Ve kendini tavizsiz, disiplinli göstermek için dil dökerken…

Henüz ilk günden, ‘Hoca, başkanın dümen suyunda’ dedirten bir Halilhodzic’in değer oyuncuların gözünde en küçük bir saygınlığı olmayacaktır! Daha işin başında teslim olmuştur! Oyuncuya dayalı sistemin payandası haline gelmiştir! Peki neye karşılık? ‘Asla önem vermem’ dediği paraya…

Kimse bana masal anlatmasın… Halilhodzic, uçuk rakamları elinin tersiyle itmiş de, söz verdiği için Trabzonspor’u tercih etmiş de… Bunları benim külahıma anlatın! Yani Monaco, M. City ve benzeri kulüpler 65 yaşına kadar Halilhodzic’i keşfedememişler de, bir Dünya Kupası’nda başında bulunduğu ülkenin takımı zar zor grupları geçti diye, ‘Vay be ne hocaymış be’ dediler ve üzerine atladılar öyle mi?...

Bunu ancak bizim gibi 3. Dünya ülkesinde kör cahiller yapar! Yoksa Avrupa’nın uzman kadroları tarafından yönetilen kulüpler değil…

Tanıdığım ve 8 yıl önce performansını yaptıklarını, eylemlerini, söylemlerini, çelişkilerini, çifte standartlarını çok iyi bildiğim Halilhodzic ile Trabzonspor’un bir çıta yükselmesi söz konusu bile değildir. Halilhodzic hamlesi, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, kendi egosunu tatmin ve istediklerini yaptıracağı bir teknik adama sahip olmak ve kulübü daha önce Borsa işlemiyle batağa sürükleyen CEO Burak Gürdal’in fantezisidir.

Onun bedeli yardımcılarıyla birlikte kulübe iki yıllık 6 milyon Euro civarında olacaktır. Yaptıracağı transferlerle birlikte ekonomik anlamda yeni bir cehennem yolculuğunun önemli bir taşı olacaktır!

Sonuçta İbrahim Hacıosmanoğlu da, Burak Gürdal da, Halilhodzic de bir gün arkalarına bile bakmadan gidecektir. Ama yarattıkları enkazı temizlemek bu kulübün gerçek sahiplerine düşecektir.

Ne olur yanıltın beni!...