İnternet kullanıcılarının yegane haber alma aracı haline dönüşen sosyal medya ağları, çoğu zaman doğru olmayan bilgilerin gerçekmiş gibi algılanmasına neden oluyor. Olaylar üzerinden fikir paylaşımı yapan bilinçsiz Facebook ve Twitter kullanıcıları yüzünden birçok kişi veya kurum 'uydurma' gündemlerin kurbanı oluyor.

Hastanede tedavi görmekte oldukları sırada 'Münir Özkul öldü' ya da 'Erol Günaydın hayatını kaybetti' şeklinde uydurma mesajlar yazanlar kısa bir süreliğine de olsa toplumda kafa karışıklığına yol açıyor. Yine sosyal medyada geçtiğimiz günlerde hükümete çamur atmak için Türkiye'nin en stratejik kurumlarından ASELSAN'ın İsrail'e satıldığı yönündeki asılsız iddiayı ortaya atanların da kim oldukları henüz bulunamadı.

Gaziantep'teki bombalı terör saldırısı sonrası ikinci bir patlamanın daha olduğu söylentisi de yine 'sosyal medyadaki uydurma haberler' arasına girdi. Sözkonusu uydurma haber Twitter kanalıyla yayıldığında şehirde büyük panik yaşanmıştı. Sosyal medyanın sorumsuz kullanıcılarının imza attığı bir çirkin iddia ise geçtiğimiz günlerde yaşandı. Şanlıurfa'da boncuk yuttuğu için hayatını kaybeden Dilan bebeğin 'taciz sonrası öldüğü' iddiaları ortaya atıldı.Dilan bebeğin boğazına kaçan bir cisim nedeniyle öldüğü açıklanınca, Twitter'da dolaşan bilgilerin yine 'uydurma' olduğu anlaşıldı.

TRT HABER'e de İftira Kampanyası Yürütülmüştü

'Şehitler duble yoldan ulaştırıldı' şeklindeki uydurma kuşakla, TRT Haber'e karşı yürütülen karalama kampanyası ise tam bir faciaydı. TRT Haber'de hiç bir şekilde böyle bir kuşak kullanılmamıştı. Yapılan tamamen fotomontajlı bir fotoğrafın internete servis edilmesiyle yürütülen bir iftira kampanyasıydı.

Evladını kaybeden Milletvekili Sırrı Sakık'a yönelik çirkin yakıştırmalar işi iyice çığrından çıkardı.

Peki bu sorumsuzluk nereye kadar devam edecek? Bu soruyu internet ve bilişim güvenliği uzmanlarına ve hukukçulara sorduk. Ortak görüş, bilinçli kullanım konusunda eğitim verilmesi ve hukuki alt yapının bir an önce oluşturulması...

İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nde çalışan bir grup bilimadamı tarafından kriminal araştırmalara yardımcı olmasının yanında bir ağ içerisinde dolaşan dijital bilgi ve salgın türü kaynakları tanımlayabilen bir algoritma geliştirildi. Araştırmacı Pedro Pinto, The Physcal Review Letters isimli dergide yayımlanan araştırmayla ilgili bilgiler verdi. Geliştirilen algoritmayı kullanarak internette bir ağ içindeki sınırlı sayıda üyeleri dinleyip her türlü kaynağa ve belgeye ulaşılabildiğini belirtti. Pinto, şunları söyledi: 'Facebook'ta senin hakkında bir dedikodu yüzlerce kişiye, hatta ailene kadar ulaştı. Dedikoduyu başlatan kişiye mesajı alan arkadaşlarından 15-20 tanesinin mesajına bakarak ve işin içine zaman faktörünü de ekleyerek algoritma bilginin peşine düşüyor ve kaynağı buluyor.' Pinto'nun dikkat çektiği algoritmanın Twitter'daki uydurma haberler için ilk kaynağa ulaşmada da kullanılabileceği belirtiliyor.

Söylentiyi İlk Yayan Bulunmalı

Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Gökhan Ahi: Sosyal medya binlerce kişiye anlık tepki verebilen bir yapıya sahip olduğu için manipülatif kullanıma açık. Birçok sosyal medya kullanıcısı bir içeriği paylaşırken neye hizmet ettiğini bilmiyor. Bilinçlendirilmiş bir sosyal medya kullanıcısı paylaşacağı içeriğin doğruluğunu kontrol edecektir. Diğer yandan linç kampanyasına karşı yasal düzenlemeler yapmak çözüm olmaz. Ancak kişilerin onuru zedelenirse hakaret suçundan soruşturma açılabilir.

IP Adresiyle Tespit Mümkün

Adli Bilişim Hizmetleri Uzmanı Mustafa Sansar: "İnternette yalan haber yayan ve bu durumu internet lincine dönüştürenler IP adresi üzerinden tespit edilebilir. Ancak iletiyi kimin gönderdiğini yüzde yüz tespit etmek mümkün değil. Twitter üzerinden yapılan paylaşımlarda ilk twiti atan kullanıcıya ulaştıktan sonra çeşitli yöntemler uygulanarak IP tespiti mümkün. İnternet suçlarının, mahiyetine göre cezaları mevcut. Tüm bunlara karşın internet yeteri kadar denetlenmiyor." dedi.

Ankara Barosu Bilişim Kurulu Başkanı Avukat Nihat Karslı da, "Sosyal medyada linç operasyonları yaşandığında yasal mevzuat gereği siteye uyarı çekilerek içeriğin kaldırılması isteniyor. Ancak yasal düzenlemeler yapılsa da bu sorunun çözüleceğine inanmıyorum. İnterneti anlamayan insanların sürekli yasa çıkarıp interneti kontrol etmeye çalışması da tam tersi sonuçlara neden olabilir. İnternetin kendi mecrasında şekillenmesi daha iyi. Kullanıcılar kuralları kendileri koymalı. diye konuştu.

İnternetin Teksas'tan farkı yok

Bilişim Yazarı Musa Savaş ise, "İnternet ortamındaki sosyal medyanın Teksas'tan farkı yok. Amerika günümüze gelebilmek için nasıl badirelerden geçtiyse sosyal medyadaki Teksas sendromundan kurtulmamız için badireler atlatmamız gerekiyor sanırım. Yasal çerçeve oturduktan sonra rayına girecektir. İnsanlık karşılaştığı yeni olguyla ilgili gelişmeleri süreç içinde kurala oturttu. Kural şu an için yok. Herkes vurduğuyla kalıyor ama böyle gitmesi doğru değil." şeklinde konuştu.

Tüm İnternet Derneği Başkanı Füsun Nebil ise, "Sosyal linç konusu bugünün meselesi değil. İnternetten önce de hayatımızda vardı. 30 yıl önce 'Sakallı bebek doğdu, dünyanın sonu geldi' haberleriyle uyanıyorduk. Sakallı bebek söylentisini kimin çıkardığı bulunamamıştı. Ancak internette her şeyi bulmak mümkün. İnsanlar bilmediği bir konuyu konuşurken dikkatli olmalı. Hiçbir şeyin gizli olmadığı unutulmamalı. İnternet üzerinde hiçbir şeyi kaybedemezseniz, takip eder ve edilirsiniz." dedi.

İlk 'Twit'i atan yanacak

İnternet Stratejisti Atıf Ünaldı, "Linç kampanyalarını önlemek için İsviçre'de geliştirilen algoritma önem taşıyor. Bu yazılımla, nefret söylemlerini ilk kimin yaydığı ortaya çıkıyor. Yine aynı yazılım bizlere kampanyanın iyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi olduğunu analiz edebiliyor. Çamur atma, yalan haber üretme eylemlerinin arkasında genelde bir veya birkaç kişi olur. Yalan haberlerin ilk kimden geldiği yazılımla belirlenebilir. Böylelikle uydurma bilgilerin dalga dalga yayılması önlenebilir." diye konuştu.