Neler teklif ettiler, neler...

Babasının tavsiyesi üzerine 1947 yılında tespih koleksiyonu yapmaya başlayan 71 yaşındaki İbrahim Özdemir, biriktirdiği tespihler karşılığında bir bir villa ve son model lüks araç teklifini geri çevirdi.

Sultan Reşad'ın 33'lüğü de koleksiyonda

Geçen yıl, ''Tespihi Söze Çekmek'' adını verdiği bir de kitap yazan Özdemir'in koleksiyonunda, Sultan Reşad'ın 33'lüğünün de aralarında olduğu, maden, ağaç, hayvan kemiği ve dişlerinden yapılmış binin üzerinde tespih bulunuyor.

Koleksiyoner Özdemir, yaptığı açıklamada, tespih sevgisi ve aşkını babası Hacı Mustafa Özdemir'in aşıladığını söyledi.

Gurbetçi olarak 1970 yılında gittiği Almanya'da müzelerde gördüğü koleksiyonlardan sonra kendisinin de koleksiyoner olmaya karar verdiğini belirten Özdemir, Türkiye'ye döndükten sonra Kırşehir'deki üç katlı evini bu amaçla kullanmaya başladığını, bir odayı da tespih koleksiyonu için ayırdığını anlattı.

Caretta caretta’dan tespih
Türkiye'nin birçok yerindeki müzayedelere katılarak özellikli tespihleri toplamaya başladığını dile getiren Özdemir, ''Binin üzerinde tespih çeşidimiz mevcut. 1947'de başladım, günümüze kadar tespih koleksiyonuna devam ettim. Bana, ilk tespih sevgisini aşılayan babam oldu. Hacdan gelince caretta caretta kabuğundan gümüş kakma bir tespih getirmişti. Bu merak bize aşılandı'' dedi.

Malzemenin değeri ve ustasının işçiliğine göre tespih fiyatlarının değiştiğine dikkati çeken Özdemir, ''Kayseri'de Tespih Sarayı diye bir yer var. Orada her gün tespih piyasası, borsası kurulur. Antika tespihi olan oraya gelir, tezgâhta ihtiyacı olana satar. Beğenenler bütçesine göre alıyorlar. Aynı durum Konya'da da var. Şanlıurfa'daki Gümrük İş Merkezi'nde var. İstanbul'da Beyoğlu'ndaki Antikalar Caddesi'nde var. Yöreye göre tespihler var. Kayseri esnafının elinde çok değerli gümüş, altın ve madenlerin tespihleri bulunur. Erzurum tarafı Oltu taşına önem verir'' diye konuştu.

''Değerli taşların hepsinden tespih yapılabilir''
Değerli tespih yapımında, İstanbul'dakileri hiçbir yerin tutmadığını aktaran Özdemir, şöyle devam etti:

''Gittiğimiz yerlerde görüyoruz. Yarı değerli, değerli ve değersiz taşlardan tespihler diye üçe ayrılmış. Firuze, turkuaz, fosil olan mercanlar, lacivert dediğimiz lapis taşı, ametisler gibi değerli taşların hepsinden tespih yapılabilir. Hayvanların boynuzlarından, dişlerinden, tırnaklarından, kemiklerinden yapılan tespihler var. Deve kemiği, fildişi, köpek balığının dişi, antilop, geyik boynuzu, fok balığının dişi ve benzer hayvanların dişlerinden tespih üretiliyor.''

Özdemir, kıymetini bilenler için tespihin çok önemli olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

''Kıymetini bilmeyen bu tespihlere cıncık, boncuk diyebilir. Ama kıymetini bilenin yanında bir servet. Geçen sene koleksiyonerler geldi buraya. 'Yalnızca masadaki ve duvarda asılı olan tespihleri ver, beğendiğin yerde -İstanbul, İzmir veya Ankara fark etmez- bir villa, önünde sıfır otomobil verelim' dediler. Vermedim. Bunlar bir daha bir yere ne gelir, ne de toplanabilir. Bu bir kültür meselesidir. Zevk meselesidir. Baktığın zaman insanın ruhunu okşuyor. Gençleştiriyor insanı. Moral veriyor, oksijen pompalıyor insana.''

Sultan Reşad'ın 33'lüğünü vermemiş
Koleksiyonundaki, Sultan Reşad'ın 33'lüğünü diğer aksesuarları ile birlikte Yahudi bir iş adamının istediğini ancak vermediğini anlatan Özdemir, koleksiyonundaki tespihlerle ilgili şunları söyledi:

''Sultan Reşad Han Hazretleri'nin kehribardan 33'lüğü var. Yine, kehribar ağızlığı, kehribar nargile marpucu, kehribar zarf açacağı mevcut. Bu dört ürün bana müzayede de kaldı. Bursa'da müzayede olduğunu duydum. Frankfurt uçağı ile geldim, yetişemedim. İzmir'de yetiştim. 4 bin 500 liraya bana kaldı. Bir Yahudi iş adamı çok istedi, vermedim. Çünkü bu, atalarımızın yadigarıdır. Sahip çıkılması gerekiyor. Şu altın tespih... Bizim köyde bir gelin bir gence sevdalanıyor, fakat kavuşamıyor. Sevdiğinin tespih merakı olduğunu bildiği için üzerindeki ziynet eşyalarını, küpesini, bileziklerini tespihe çevirtiyor. Ona hediye ediyor. 'Cebinde taşı altın tespihi, eline aldıkça hatırla beni, mazisini sorarlarsa eğer sevgilim, kimden geldiğini söyleme emi' diye bir dörtlük söylüyor ona. Bu tespihin manevi değeri ölçülür mü?''