Bu hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yedek Millevekilliği”ni gündeme getirdi ve Meclis Başkanı İsmail Kahraman da bu konuda görüşlerini açıkladı.
Finlandiya’da “Yedek Millevekilliği Uygulaması” var.
2004 yılında Helsinki’de karşılaştığım Ak Partili milletvekillerine “Yedek milletvekili olmalı Türkiye’de. İstifa eden, ölen, ihraç edilenin yerine bu göreve gelmeli!” fikrimi söylediğim zaman; içlerinden birisi; “Bu Türkiye’de olmaz. Asıllarını vururlar milletvekili olmak için. Milletvekili olunca, sülalesi kurtuluyor adamın!” demişti.
Bu önerimi yıllardır tekrarlarım. Şimdi bu konunun gündeme gelmesi önemli. En sonunda, olacak gibi.
FETÖ’dan milletvekili atacaksın, ama yerine gelecek yedek yok! Parti intihar etmiş olacak ya da erken seçim!
Finlandiya’da tercihle adaya oy verme sistemi olduğundan, bir partinin bir şehirde milletvekili seçilenlerden sonra en yüksek oyu alanları ‘Yedek Milletvekili” oluyorlar ki bu Avrupa Parlementosu Seçimleri’nde de aynı. İlâveten, Belediye Meclis Üyeleri’nin de yedekleri, asıllarının yerine geçebiliyorlar.
Finlandiya’da başbakanlar bile, görevlerini bırakıp, milletvekilliğinden de ayrılabiliyorlar “Daha iyi iş buldum!” diyerek.
En son Başbakan Jyrki Katainen, 2014 yılında hem başbakanlık hem de milletvekilliğini bırakmıştı. Yerine seçilen yeni Parti Başkanı, başbakanlığı devralmıştı. Yerine de seçim bölgesindeki ‘Yedek Milletvekili’ göreve başlamıştı.
Bu yıl ise; 36 yaşındaki RKP Genel Başkanı Carl Haglund, hem Parti Başkanlığı hem de milletvekilliğini bırakıp, Çinli bir şirkete yönetici oldu.
Siyaset, CV’lerine katkı sağlıyor ve daha fazla maaşlı işler bulabiliyorlar.
Milletvekilleri özel nedenlerle, belli süre izne de ayrılabilirler. Bölge veya şehrin temsili için bu süreçte ‘Yedek Milletvekili” görev yapar.
Türkiye’de bu “Yedek Milletvekilliği” haricinde daha pek çok konuyu da ele almalıyız.
Önüne gelen Türkiye’de parti kuruyor.
Finlandiya’da parti kurmak için nüfusun binde birinin imzası gerekli. 5 Milyonluk ülkede, 5 bin imza toplamanız gerekli ki bunun için Adalet Bakanlığı’nın vereceği özel imza kâğıtları, ad-soyad, kimlik numarası, adres gibi bilgiler doldurularak imzalanıyor. Sonra Adalet Bakanlığı, bunları kontrol ediyor. Rastgele içlerinden aradıklarına, imzalarının gerçek olup-olmadıkları da soruluyor.
Partiyi 5 000 imza toplayarak kurdunuz ama 7 yıl içinde iki genel seçimde milletvekili çıkaramadınız! Partiniz, kapatılıyor ve yeniden imza toplayıp, sıfırdan partiyi kurmalısınız.
Parti çöplüğü yok.
Gelelim Türkiye’deki diğer anti-demokratik diğer uygulamamıza;
Türkiye’de siyaset adamı yetişememe sorunu var. Bu nedenle “Kötünün iyileri, ömürlerinin yettiği sürece kalıyorlar”.
“Bu var, bundan sonrası hüsran” edebiyatına devam.
Bir vatandaş, Belediye Meclisi’ne, Milletvekilliği’ne bağımsız aday olacak, öncelikle yüklüce para ödemeli ki partilere de öyle ucuzdan adaylık mümkün değil. Ben bile 2011’de 3 000 TL kaptırdım!
Finlandiya’da ne partiden adaylık da ne de bağımsız adaylardan para talep edilmez. Adaya oy verme sistemi olduğundan, partiler halktan oy alabilecek kişilerin peşine düşerler. Tercihli sistemde bazan bakan olan bile milletvekili seçilemez, halkın tercihi ile partisi birinci olurken, kendisi Meclis dışında da, kalabilir ki çok örneklerini gördüm.
Başkent Helsinki, Finlandiya’nın en büyük şehri ve Trabzon’a yakın nüfusa sahip.
Helsinki’den bağımsız milletvekili adayı olmanız için 100 kişinin sizin adaylık kâğıdınızı imzalaması gerekli. Adalet Bakanlığı’na bunu verdiğiniz zaman eğer kontrollerde imzaların gerçek olduğu da onaylanırsa, tek kuruş vermeden sadece kimlik numaranızı yazarak doldurduğunuz kâğıtla aday numarasını alırsınız.
Helsinki Belediye Meclisi’ne mi bağımsız adaysınız seçimlerde? O zaman sadece 10 imza yeterli aday olmanız için.
Avrupa Parlementosu Seçimleri’nde ülke Finlandiya genelinde bağımsız aday olmak istiyorsanız, aynı şekilde 2 000 imzayı toplamanız gerekli.
Finlandiya Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde de bağımsız aday olmanız mümkün ama 20 000 imza toplamanız gerekli. En zoru bu.
Hepsinde de, devlet sizden adaylık parası istemez.
Neden mi?
Demokrasiye katkınız oluyor. Yeni siyasetçilerin yetişmesinin önü açılıyor.
Aday numaranızı, A5 boyutundaki oy pusulasındaki dairenin içine seçmen yazar.
Bizde halk Cumhurbaşkanı’nı seçecek ama Meclis’te 20 milletvekili imzalamaz ise aday olmak mümkün değil.
Bunu 2014’de eski Meclis Başkanı Cemil Çicek’e de maille yazdım “Adaylık için 20 milletvekilinin imzası gerekiyormuş. Adaylığımı imzaya açın!” diye.
Neden mi?
Arızaya dikkat çekmek için yaptım bunu.
Bunu da inşallah, düzeltirler.
Halk Cumhurbaşkanı’nı seçecek ama onlar isterlerse. Onları da halk direkt olarak seçmediğinden, liderleri ne derse, o!
Birisi üfürdü, takıl Ekmeleddin’in peşine!
İlk turda, 5-10 aday olup, ikinci turda renkli bir sonuç olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Belki memleketimiz yeni yüzler de, kazanırdı.
18 yaşındakinin seçme hakkı varsa seçilme hakkı da olur.
Biz yurtdışında yaşayanlar, seçme hakkımız var ama seçilme hakkımız yok.
En az 35-40 milletvekili ile 3 milyon seçmeni olan yurtdışındaki yurttaşlarımız, TBMM’de temsil edilmeliler.
Yurtdışı tecrübesi olanlar, Türkiye’nin önünü açarlar; her alandaki eksikliklerin giderilmesine katkı da sağlarlar.
Yurtdışından milli takımlara sporcu arayanlar; becerikli, başarılı, kendini yetiştirmiş Türkiye’ye katkı sağlayacak yönetici ve siyasetçileri de, aramalılar.
Şunu da ilâve edeyim; bugünlerde KPS’siz elaman alan devlet, bunların bir kısmını yurtdışındaki yetişmiş yurttaşlarımızdan temin etsin. Yüzde 5 gibi bir kontenjan bile konulabilir.
AB’ye sen gitme, AB ayağına gelsin.
Kalın sağlıcakla,
Yakup Yılmaz, Helsinki
Not. Finlandiya’da hem yerel hem de milletvekilli adayı olduğumdan bu konularda rahatça yazabiliyorum.