Oldum olası sıradanlığı, alışıla gelmişliği fabrikada üretilmişleri, ticari olarak yapılan üretimleri dahası ambalaja sarılı hiç ama hiçbir şeyi sevmedim sevemedim. Mümkün olduğunca da uzak durmaya çalıştım. Örnek kampa gidiyorsunuz yanınıza süslü ambalajlı krakerler yerine un ve zeytinyağı alarak ilikdar yapabilir ve harika bir tat elde edebilirsiniz.

Kime sorarsanız sorun ovit dağına gitmek için size mor yayla yolunu tarif edecektir. Ki bu doğrudur. Ama klasiktir. Yani herkesin gittiği ama herkesin aynı şeyi gördüğü tv de gördüklerinizin aynısı. Alternatif bulmak adına o bölgedeki arkadaşım dağların oğlu Bülent Erkan’ı aradım. Sözleştik zaman gelip çatmıştı. İki arazi aracı ile İkizdere üzerinden İspir ilçesine vardık. Aksu vadisini takip ederek Yedigöller’e adını veren Yedigöller köyüne geldik. Bizi köyde Dağların oğlu karşıladı. Köy mimari açıdan alışkın olmadığımız yapıdaydı. Kütük ev ve kerpiç karışımı yöresel mimariyi yansıtıyordu. Samanlıklar kış için hazırlanmış hayvan yemleri stoklanmıştı. Çocuk sesleri mahalleyi neşeli bir hale sokmuştu. Yaşlı dedeler nineler kapı önlerinde oturmuş olup bitenleri izliyorlardı. Köyde yeterince vakit geçirmiştik. Artık gitme vakti. Araçları köyün dışında park edip Yedigöller vadisine doğru yürümeye başladık. Kamp 2 gece 3 gün olduğundan sırt çantalarımız oldukça ağırdı. Ekip 20 kg varan yükle tırmanarak kam alanına doğru ilerliyordu. Köylüler bizden hoşlanmadıkları belli idi ama sebebini dönüşte çözebilecektik ancak. Bizi hes araştırması yapan mühendis sanmışlar bu kılığa girdiğimizi düşünerek nahoş davranışlar sergilediklerini köyden çıkıştaki muhtar ile tartışmamızdan sonra anlayacaktık. Arazi tatlı bir meyille iki dere arasından bol su ve çağlayan sesleri arasından kamp atacağımız düzlüğe doğru ilerliyordu. Haziran ayı gelmesine rağmen yer yer kar kürtükleri vardı. Bir çokbitki çiçeklerini açmış etrafa güzel reyha salmışlardı. Polen alerjisi olanlar için tam yeri dermişim. Artık kamp alanına varmıştık. Çadırımı iki dere arasına kurmuş su sesini garantiye almıştım geriye ne kaldıki….



Vakit ikindiyi geçmiş oldukça acıkmış bir şeyler hazırlamanın vakti gelmişti. Her zaman ki gibi öncelik dağda bulunan yenebilir otlardı. Ki burada nefis doğal sarımsak vardı. Yanına üç beş ot da attımmı .. Naynaynom..Topladığım otları ve sarımsak karışımını un ile destekleyerek rahmetli annemin ğoğol tavasına benzer bir yemek yaptım. Topladığım Anukdanda çay yanına …Bu mudur Bu dur. Akşam olmuş ekip toplanmış muhabbet koyulaşmıştı. Ama ertesi sabah malum tırmanarak göllere hatta zirveye çıkmalıydık. Yatmam gerekli ve su sesi ile uykuya dalıp yine su sesi ile uyanmak….

Sabah ekibin firistop sesiyle uyandım. Kahvaltı yapmadan sırt çantamı ve ekmek arası bir şeyler alarak zirveye gelecek olan arkadaşlarla göller istikametinden yola koyulduk. Her yerden su akıyordu. Kar kürtükleri eriyor alabalık gölleri bize göz kırpıyordu. Dağlarınoğlu bize 12 yıllık emeği olan gölleri gösterdi. Ve tabiki çalışmalarını. Yolumuza devam ettik göllere vardığımızda hayal denebilecek manzara ile karşılaştık. Göllerin tamamına yakınını ziyaret ettik en güzeli tabiki adalı göl. Dağlarınoğlu bize yöre hakkında bilgiler verdi. Artık ana kampa dönüş yolundaydık. Büyük bir kaya parçasını döndüğümüzde önümüzden irice bir ur kekliği uçtu ama yavruları önümüzde idi. Biraz onları izledikten sonra yolumuza yabani sarımsak tarlalarının içinden devam ettik. Kamp görünmüş ve biz oldukça acıkmıştık. Kayalar ve çarşaklardan aşağı kah kayarak kah zıplayarak iniyorduk. Dağlarınoğlu bize dikkat edin her an ayı çıkabilir dedi. Ama sanırım o gün şansımız yoktu. Kamp alanına vardığımızda oldukça yorulmuştuk. Çadıra dahi girmeden dere kenarında çimenlerin üzerinde uyumuşum üşüyerek geç bir saatte uyandım. Çadırıma geçip asıl uyku faslına geçtim. Sabah erken kalkıp çayı demledim. Bir fincan çay alarak karşı kayanın üzerinde oturup sabah sessizliği ve kampın uyanışına şahit oldum. Güneş kampımızı aydınlatmış ekipte kalkıp yavaş yavaş kahvaltı hazırlığına başlamıştı. Toparlanma vakti gelmişti. Sırt çantalarımızı hazırlayıp Yedigöller köyüne doğru yola çıktık. Köyün girişinde bizi bizi muhtar karşıladı. Ama hoş davranmadı. Bize kimden izin aldınızda buraya geldiniz. Allahtan İspir kaymakamlığına bilgi vermiştim. Kısa bir dil kavgasından sonra onu İspir Jandarmaya davet ettim. Ama gelmedi o güzellikteki yerlere daha seçici muhtarlar gerekli olduğu kanısındayım. Her kampın sonu mutlu bitecek değil ya buda kavgayla bitti.

Yapmadan Dönme

*Çeçil peyniri yemeden

*Kayaların içinden çıkan sudan içmeden

*Sarmısaklı ğoğol tavası yemeden

*Ur kekliği görmeden

*Dağ keçisi ve Boz ayı fotoğrafı çekmeden

*Eğer Yedigöllere gidiyorsan Dağların oğlu Bülenti rehber almadan

*Ha birde hakkedene hakettiği cevabı vermeden