Aslında bu tür yazıları yazmaktan kaçınıyorum.
Bunun bir çok sebebi var.

Okurlarımızı mesleki sorunlarla meşgul etmemek, mesleki ahlaksızlıkları ifşa edip mesleğin itibarını düşürmemek, hedef haline gelmemek gibi…

Ama şunu da biliyorum ki daha iyi bir çalışma ortamı sağlayabilmek, daha sağlıklı bir yapının oluşması için eksiklikleri, haksızlıkları gözler önüne serip farkındalık yaratmak da lazım.

2003 yılından itibaren bu sektörün içindeyim.

Trabzon’daki bir çok gazeteci gibi bir çok gazete ve televizyonda görev yaptım.

Kurumlar arası gazeteci sirkülasyonunun da bir çok sebebi var.

Ama konumuz bu değil tabi.

Bu mesleğe gönül vermiş, dününü, gününü, yarınını bu mesleğe adamış, hayatını bu meslekten kazandığı parayla idame ettiren kadın gazeteciler…

“Her meslekte olduğu gibi…” demek istemiyorum çünkü bizimkisi öyle her mesleğe benzemiyor.

Çok daha ağır şartları olan ve çok daha erkek egemen bir meslek gurubundayız.

Bunun için de sayımız oldukça az.

Sayımız az olmasına rağmen müthiş bir rekabet ortamı içindeyiz
 

Siyasette de, sivil toplum kuruluşlarında da, derneklerde de, iş yerlerinde de işi yapan kişinin hiçbir zaman kadın olduğu için pozitif ayrımcılığa uğramasından yana olmadım.

Kim hak ediyorsa işin erbabı kim ise kadın veya erkek onun o işi icra etmesinden yanayım.

Bir TV spikerliğini kadın da çok iyi yapabilir erkek de, bir haberi kadın gazeteci de çok iyi kotarabilir erkek gazeteci de…

Bir yayın müdürlüğünü, yazı işleri müdürlüğünü, muhabirliği kadın gazeteci de yapabilir erkek de… Bu günümüzde gazetecinin medya kuruluşundaki durum konjonktürüne göre tercih edilip edilmemesiyle alakalı.

Normal şartlarda başarısıyla ya da başarısızlıkla alakalı olması gerekir ama maalesef durum öyle değil.

İkili ilişkiler, siyasi görüş, özel yaşamı (evli mi, bekar mı), rakip mi değil mi gibi faktörler gazetecinin başarısının ya da başarısızlığının önüne geçen kriterler haline gelmiş durumda.

Burada kadın gazetecilerin sektörün geçmişine baktığımız zaman da günümüzde de çok rahatlıkla görebileceğimiz gibi tercih noktalarında yer almadığını görüyoruz.

Yani burada bırakın pozitif ayrımcılığı, negatif ayrımcılığın en şiddetli hali var.

Örneklendirelim; bugün yerel gazetelerinin hiç birisinin genel müdürü kadın değil, yayın müdürleri kadın değil, yazı işleri müdürleri kadın değil geçmişe de bakarsak sadece bir iki örnek çıkarabiliriz.

Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nin bugüne kadar hiçbir kadın gazeteci başkanı olmamış. Yönetiminde dahi ya 1 ya da 2 kadın gazeteci yer almış.  

Ne yani şunu diyebilir misiniz?

Bu görevleri hak edecek Trabzon’da geçmişten bugüne hiçbir kadın gazeteci yetişmemiştir.

Elbette çok kaliteli kadın gazeteciler yetişmiştir.

Yetişmemişse bile bunun kimin ayıbı olduğu da ortadadır.

Kadın gazeteciler ağırlıklı olarak sahaya sürülen pozisyonda kalmış durumda.

Hatta sahada bile çalışma şansı verilmiyor diyebiliriz.

Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki; çok sağlıksız şartlarda, sağlıksız bir rekabet ortamında bu işi yapmaktansa sırf bu nedenle maddi tüm kaygılarımı da bir kenara bırakıp iyi veya kötü işimi yapma kararı aldım. Allah’tan internet medyası çıktı da mesleği bırakmak zorunda kalmadım.  

İşte bunun için habercuk.com var.

Bugün Nurgül Günaydın Kurum, Fatma Yavuz, Ayşegül Özdoğan Yıldırım, Asena Akçay, Tuğba Yardımcı Mısır (Trabzon’dan atandı ancak ismi asla unutulmaz), İpek Cansel Kıyak, Fatma ve Duygu Karahasanoğlu ve ben uzun yıllar bütün mesleki zorluklara rağmen mücadelesini bırakmayan ve mesleğini icra etmeye çalışan kadın gazetecileriz.

Bir Nurgül Günaydın’ı bugün Trabzonspor maçlarında sahada maç fotoğrafı çekerken de görebilirsiniz, bir cinayette, bir basın toplantısında da… Diğer arkadaşlarımızda alanlarında çok çok başarılılar…

Mesleğe yeni katılan isimlerini tam olarak bilmediğim daha bir çok başarılı kadın gazeteci arkadaşlarımız da var.

Meslekte çok iyi noktalara gelmiş ancak şartların zorluğundan mesleği bırakmak zorunda kalan kadın gazetecilerin sayısı ise hepsinden fazla…

Bu yazıyı yazmamda beni fitilleyen sebebe gelirsek; sektörde birden fazla alanda başarılı olan hem spikerlik yapan, hem TV programı yapan hem de muhabirlik yapan Kanal Mavi Haber Müdürü Ayşegül Özdoğan Yıldırım’ın ve yine İpek Cansel Kıyak’ın muhabirlik yaptığı Karadeniz’in Sesi Gazetesi’nde işine son verilmesi oldu. (Bu örnekler güncel olduğu için yazıyorum. Yoksa geçmişte bir çok kadın gazetecinin çalıştığı kurumlarda haksızlığa uğratılarak işlerine son verildiği gerçeğini hatırlatmak isterim)

Hatırlatmakta fayda var Ayşegül aynı zamanda bir anne.

Hangi sebepten uzun zamandır çalıştığı Kanal Mavi Televizyonu ile özdeşleşen Ayşegül’ün işine son verildiğini bilemiyorum.

Ama TV’nin Genel Müdürlüğü’ne Hakkı Emiroğlu’nun getirildiğini ve bu noktada Ayşegül’ü tercih etmediğini biliniyor.

Daha iyi bir seçeneğinin olup olmadığını merakla bekliyorum açıkçası.  

Özellikle kültür-sanat alanındaki çalışmalarıyla Trabzon basınındaki büyük bir açığı kapatan Cansel’in de işine neden son verildiğini bilemiyorum.

“Cansel çıkartıldı yerine Fatma Yavuz’un getirildi” bakış açısından da hiç mi hiç haz etmedim.

Ne yani gazetelerde kadın kontenjanı mı var ki böyle düşünelim?

Erkekler için böyle düşünüyor muyuz ki?

Kişileri ya da kurumları eleştirmek maksadında değilim sistemin bozuk olduğuna dikkat çekme niyetindeyim. 

Velhasıl kelam diğer arkadaşlarım nasıl düşünür bilemem ama Trabzon’da sayımız bir elin parmaklarını geçmediği gerçeğini de göz önünde bulundurarak pozitif ayrımcılık beklemiyorum ancak negatif ayrımcılığa da bir son verilsin istiyorum.

Herkes işini yapsın, bırakın yapsın…  

Çünkü bu şehrin, bu mesleğin kadın bakış açısına da ihtiyacı var.

Umarım bazı dengelerin değişmesinde bu yazı etkili olur ve herkes biraz daha kadın gazetecilere karşı duyarlılığını arttırır…