Sabahları tebessüm ederek birbirimize “merhaba” demeyiarar olduk.

Zira, haftalardır ölüm haberleri ile uyanıyoruz.

Analar ağlıyor, bebeler yetim kalıyor, emekler yok ediliyor, yeşermekte olan fidanlar kökünden sökülüp atılıyor.

Evet…

Askerlerimiz, polislerimiz, vatan evlatlarımız hunharca, canice katlediliyor sokaklarda.

Çocuk parkları dahi çocuk sesleri yerine, bomba sesleri ile yankılanıyor.

Dahası, bütün sermayesini sadece terör eylemleri için kullanan bir devlet halini aldık.

Vatandaş evinin geçim derdini, açlığını unuttu.

Karamsar olmak istemem.

Lakin, tabiri yerindeyse hala devlet olma yolunda gece gündüz savaş veriyoruz.

Bunun yanında, demokrasinin tanımını da eli silahlı terör gruplarından duyar olduk.

Milli iradenin karşılığı ne, Milletin Meclisi neresi, dahası oradakilerne iş yapar, millet kim, terörist kime denir gibi sorular yanıtını bulamaz oldu.

BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?

Ak Parti’nin Kürt sorununa yönelik sürdürdüğü politikalarda, terör ile arasına net bir çizgi çizemeyen HDP’yi muhatap alması bence bu sorunun temelini oluşturuyor.

En azından HDP’nin Anayasayı tanımaz tavırları karşısında çok daha keskin bir duruşgösterebilirdi.

Nitekim HDP, Hükümet ile sürdürdüğü çözüme yönelik diyaloğu  sürekliPKK lehine kullandı.

Bu durum karşılıksız bırakılmamalıydı.

Gerekirse siyasi partiler yasası yeniden gözden geçirilmeli, uygulananpolitikalarda ortak amaç olarak ülkebütünlüğü esas alınmalıydı.

Ne yazık ki bu yapılamadı.

***

Bugün, bazı HDP’livekillerin  dokunulmazlıklarının ivedilikle kaldırılması gerektiği yönünde açıklamalar yapılıyor.

Geçmişte bunu  yapabilmek adına birçok kez uygun zemin oluşmuştu.

Ama HDP’nin PKK’ya olan yakınlığı görmezden gelindi.

Sürecin zarar görme ihtimali öne sürülerek yapılanlar karşısında sessiz kalındı.

Açıkçası sırf Kürt Halkını kazanabilmek adına ortalıkta cirit atan PKK’lılara hiçbir müdahale edilmedi.

Hatırlarsanız, Ak Parti’nin A kadrosunda yer alan Bülent ARINÇ bu durumu, tadı acı olan bir şuruba benzetmişti.

Zaman gösterdi ki şifa olacağı ümit edilerek içilen o şurubun yan etkileri çok daha ağır oldu.

Bedelini ödeyen taraf ise yine masum insanlar oldu.

***

Bugün gelinen noktada görüldü ki, PKK için çözüm sürecihiçbir şey ifade etmedi.

Bu eylemsizlik süreci, yeni eylemler için yığınak yapmak anlamında değerlendirildi.

Sadece 7 Haziran seçimlerinden bu güne tam 281 farklı eylem gerçekleştirmiş.

Ve yurdun her yerinde provoke eylemler tam gaz devam ediyor.

Nitekim, Ak Parti Hükümeti’nin  Kürtlere tanıdığıözgürlük ve demokrasi paketlerinin  PKK’nın istekleri örtüşmediğini rahatça söyleyebilir.

Yani, çözüm süreci boyunca HDP’ninPKKile iç içe olmasına hiçbir müdahale edilmemesi aslında bu günlere kapı aralamış oldu.

PEKİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Başbakan Davutoğlu, her fırsatta hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yönünde açıklamalarda bulunuyor.

Bunun gerçekten böyle olduğunu da, PKK’ya yönelik yapılan operasyonlarla gösteriyor.

Yani hükümet çözüm sürecini sonlandırmış, terörün kökünü bu şekilde kazımaya son derece kararlı.

***

Gelelim mecliste bulunan diğer partilere.

HDP dışında bütün partiler yapılan operasyonlara doğrudan veya dolaylı olarak destek veriyor.

Bunun en büyük sebebiise sokaktaki vatandaş.

Çünkü vatandaşın talebi de bu yönde.

Meclis’in Teröre karşı ortak bir duruş göstermesini bekliyor.

***

Öte yandan gelen şehit haberleri ile beraber sokaklarda, “Yetti artık” çığlıkları biriktikçe birikiyor.

Vatandaş teröre karşı  tek yürek olmuş, artık siyaset falan sallamıyor.

Fitili ateşlenmeye hazır bomba gibi öylece bekliyor.

Bunu görmezlikten gelmek, İnkar etmek anlamsız.

Sayın Davutoğlu’nun da belirttiği gibi, ortadaki tek gerçek şu: hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Olmamalı da.

Millet olarak abrettik ve gördük.

Hükümet elinden geleni fazlasıyla yaptı.