Küfür cephesinin netleştiği, İslam’ın terör, Müslümanın terörist ilan edildiği günler içerisinde yaşamaktayız. Bir takım Müslümanlar zülüm altında ezilirken, bir takım Müslümanların ise “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın“ rahatlığında sorumsuzlaştığı; İslam kimliğinin gün be gün unutulduğu endişe verici günler içerisinde bulunmaktayız. Anasına, bacısına dil uzatıldığı zaman kükreyen, cebine el uzatıldığı zaman feryadı basan, en ufak bir dünya menfaatine zarar gelecek olsa, sokaklara dökülüp devlete başkaldıracak kadar gözü kararan Müslümanların; Allah’a, Kitap’a, dine, imana dair her türlü hakareti sineye çekecek kadar şuurunu yitirdiği karanlık günler içerisindeyiz.

Yapılan bütün zulümlere, dökülen bunca kana, çiğnenen binlerce iffet ve namusa rağmen hala küfrü tanıyamayan, hakkı göremeyen “sözüm ona Müslümanların”  küfür seli karşısında an be an yok olup gittikleri, Müslümanların çer çöp misali kıymetsiz kalabalıklara dönüştüğü günleri idrak etmekteyiz. 

Yaptığı zulümleri çevirdiği dizi ve filmlerle, döktüğü kanı yayımladığı gazete ve dergilerle, küfrün adet ve geleneklerini ürettiği topçularla, popçularla hoş ve güzel göstermeye çalışan küffarın bu aleni tuzağını göremeyecek kadar körleşmiş, düşmanı bulunduğu kâfiri, bilerek ya da bilmeyerek sevecek kadar kendisini kaybetmiş, evini, ailesini, çoluk çocuğunu, sokağını caddesini küfrün adet ve geleneklerine teslim edecek kadar kendinden geçmiş Müslümanların, küfür girdabında kendilerini kaybettikleri bir zamanı yaşamaktayız.

Hâlbuki Müslüman; her an küfre, kâfire, küfrün adet ve geleneklerine karşı kalbini korumakla mükelleftir. Müslüman, bulunduğu her ortamda, İslam’ın mümessili olduğu şuuruyla hal, hareket ve davranışlarına dikkat etmek zorundadır. Mümini üzecek, kâfiri hoşnut ve razı edecek her türlü hatadan şiddetle sakınmak mecburiyetindedir. Asrın Ebu cehilleri, kâfir ve müşrikleri karşısında, şeytanı ürperten bir imanla, Hz. Ömer (r.a.) gibi dimdik durmasını bilmeli, İslami kimliğinden, şahsiyet ve izzetinden asla taviz vermemelidir.

Müslüman, Abdullah ibni Ömer (r.a)’ın buyurduğu gibi: “ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan sabahlara kadar namaz kılsam, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem ve bu hal üzere ölsem; fakat kalbimde Allah’ın düşmanlarına karşı, onların adet ve geleneklerine karşı bir muhabbet kırıntısı bulunduruyor isem Vallahi bu ibadetlerimden zerre kadar fayda görecek değilim.”  Şuurunu yitirmeden yaşamakla memurdur.

Müslüman, İbni Ömer (r.a) efendimizin kalb-i pakîlerini incitircesine, islam şahsiyet ve onurunu ayaklar altında çiğnercesine, evini küfrün karargâhı haline getirmemeli, küfrün filmini, dizisini seyretmemeli, meclisini onların magazini ile meşgul etmemelidir.

Unutmayalım ki; televizyon kanallarında kimliğini kaybeden, islam kan ağlarken kahkahayla gülebilen, feryad eden yetimleri işitmeden yatabilen, lekelenen iffetleri düşünmeden kalkabilen, Rasululah (s.a.v) mahzun iken mutlu mesut hayat süren bir Müslüman; alemi islama bu zulümleri reva gören küffardan daha ehven değildir.

 Zira Rasulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Kim yatarken İslam’ın derdiyle yatmaz, kalkarken İslam’ın derdiyle kalkmazsa o kişi Müslümanlardan değildir.”