Bu sayfayı takip edenler Gaziantepspor karşılaşması sonrası Mustafa Yumlu ve Zeki Yavru'ya yazdıklarımı anımsayacaktır. Kısaca; konsantre sorunlarını bir an evvel aşmaları gerektiğini yazdım kendilerine...

Maç ertesinde, yönetim tarafından süresiz kadro dışı kaldıkları haberi geldi, malumunuz... Vicdanen rahatsızlık duymadım değil. O ayrı... Performanslarına dayalı bir kadro dışılık uygulaması kabul edilebilir bir durum değil.

Zira performans kriterse (ki doğru bir uygulama değil) onlardan evvel birçok isim var...

Bir sürü şey dönüyor ortalıkta. Konu hakkında çok şey söylediğimi düşündüğüm için, sadece şunu söyleyip beklemeye, anlamaya, elinde benzin bidonu ile ateşin etrafında dolaşanlardan olmama adına kenara çekilip izleyeceğim gelişmeleri.

Bu çocuklarla ilgili ortaya atılan, burada zikretmekten bile çekindiğim birkaç itham söz konusu. Yönetim ya da teknik ekip derhal bu konuda kamuoyunu aydınlatmalı. Küçük şehirde büyük hedef haline gelmeleri ihtimali ve sonuçları iyi hesap edilmeli.

Ya da çocuklar bir şekilde konuşmalı...

Dedikoduya, kaynağı belirsiz haberlere izin verilmemeli...

Unutulmasın, bu tip durumlarda bazen "konuşsa da konuşmadı(!), konuşmasa da konuştu derler(!)"

Kadro Mühendisliği...

Hocanın kafasındaki kadro bir türlü oturmadı ama son 3 maçta 9 golle kapatıldı. Duran her top, Hami'nin topun başına geçtiği frikiklerin gol olma ihtimali ve heyecanına dönüştü!

Takım geriden gelip, maçı çevirecek kabiliyete ulaşıyor. Yerli, yabancı adeti, sakatlar, cezalılar ve hocanın eğitim amaçlı yaptığı disiplin uygulamaları kadro istikrarını direkt etkileyen unsurlar oldu. Belli isimlerde ısrar haricinde birçok mevki sürekli rotasyona tabii tutuldu...

Öyle olunca da takım olma, bir hareket etme gibi olmazsa olmaz konular gecikti. Kendisine verilen krediyi her hafta "nasıl geri ödeyeceksin?" diye yoklama çekilen borçlu esnaf gibi davrananlar da oldu Vahid hocaya.

Futbolun doğası gereği sabır olmaması, verilen sanal sözlerin tutulmasının da öyle kolay bir şey olmadığını hocanın tecrübesiyle bildiğini düşünüyorum.

O nedenle hoca, "olan, uyan" isimleri, mevkileri yakaladığı an bırakmamalı, ısrar etmelidir...

Önündeki maçı "en önemli maç" olarak görüp, hem kendine, hem camiasına soluk aldırmalıdır. Mesela; Salih, Özer ve Mehmet'i ortaya yazmalı,

Constant'ı da sola. Günahını da bize...