Hele ki parkede yaşananlar, görmezden gelinecek türden değil. Bir tarafta Avrupa’da iki kez EuroLeague şampiyonu olmuş, bütçesi 50 milyon Euro’yu bulan Fenerbahçe… Diğer tarafta ise bir ayda takım kurup lig şampiyonu olan, ardından bir üst lige çıkan, bütçesi yaklaşık 5 milyon Euro seviyesinde olan Trabzonspor.

Yeni çıktığı ligde sezona dalgalı bir başlangıç yapan Trabzonspor Basketbol Takımı, son haftalarda toparlanmaya başladı. O toparlanmanın zirve noktası ise Fenerbahçe karşısında yaşandı.
Rakip, maçın başından sonuna kadar oyunun içinde tutulmadı. 26 sayı fark…

Üstelik bu fark, tesadüf bir skor ya da son bölümde açılan makas değil. Baştan sona net bir üstünlük. Nefes aldırmayan, ritmi rakibe bırakmayan bir Trabzonspor vardı sahada.
Şu soruyu sormamak elde değil: Fenerbahçe, Türkiye Basketbol Ligi’nde en son ne zaman 26 sayı fark yedi? Çok çok eskilere gitmek gerekiyor. Bu başarı, yalnızca bir maçın hikâyesi değil. Israrla basketbola yatırım yapan, bu branşı ayakta tutmaya çalışan Ertuğrul Doğan’ın da hanesine yazılacak bir kazanım. Tabi Cömert Küce’nin de özverisini takdir etmek gerekiyor. Tribünde maçı izleyen Onana, Zubkov, Folcarelli ve Savic gibi oyuncular heyecanı arttırıyor. Yakın zamanda genç oyuncuların da buralarda görünmesi gerekmektedir. Ancak burada durup gerçekleri de söylemek gerekiyor.

Evet, galibiyet herkesin yüzünü güldürdü. Ama bu takımın hâlâ sponsoru yok.
Kadro derinliği ciddi şekilde sınırlı. Eksikleri olan, kırılgan bir yapıdan bahsediyoruz.
Bu galibiyete gereğinden fazla anlam yüklemek, sahadaki emeğe de haksızlık olur. Önümüzde üç kritik maç var ve bu maçların en az ikisini kazanmak zorundayız. Bursa ve Denizli’de kaybedilen iki maçtan birini telafi etmiş olduk, hepsi bu.

Sonuç olarak; Herkesin emeğine sağlık. Ortaya konan basketbol umut verici. Ama bu hikâyenin devamı için ayakların yere basması şart.