Yıllar önceydi..

TV kanalları çok ama internet bu kadar yaygın değildi.

Doğal olarak da sosyal medya yoktu.

Yerli dizilerde de patlama yaşanıyordu.

Reyting için dizinin gündeme gelmesi gerekiyordu.

Tek yol, yazılı medyada tartışılmasıydı.

Ya dizinin baş rol oyuncuları birbirine aşık deniyordu.

Ya da, dizideki cinsel içerikli bazı görüntülerin daha ileri fotoğrafları magazin basınında yer alıyordu.

En makbulü de, dizi eleştirisi yapanlara, diziye karşıt yazı yazması isteniyordu.

Kimler yapıyordu bunu?

Yapımcılar.

Yapımcı şirketin sırf bunun için medya birimi vardı.

Yine yıllar önceydi.

Karadeniz öyküsü bir dizi çekiliyordu.

Rize’de Trabzon’a

Kazım Koyuncu’nun o mükemmel ezgileri eşliğinde Karadeniz görüntüleri.

Harikaydı.

Bir gün dizinin medya biriminden birileri çalıştığım gazeteye geldi.

Dizi hakkında yorum yapmamızı istediler.

Sıkı durun olumsuz..

Şaşırdım.

O zaman anlayamadık niye ki..

Ta bir arkadaşımız kitap yazıncaya kadar.

Yayıncı dedi ki;

“Kitap çıktıktan sonra hakkında suç duyurusunda bulunacak birilerini bulacağız ki kitabının reklamı olsun..”

Buyur.

Vay anasını..

Şimdi sosyal medya var.

Diziler için o kanal kullanılıyor.

Sen Anlat Karadeniz dizisine getirdiğimiz

-Her haklı

-Her doğru

-Her hassa

-Her duyarlı

Tepkimiz yapımcının işine geliyor

Hatta bu yazdığım yazı bile yayıncının işine geliyor..

Tepkilerinizi, seyretmeyerek gösterin. Yazarak, konuşarak, sosyal medyayı kullanarak değil.

Bakın görün, bu kadar tepkiye rağmen,  bundan sonraki ilk bölüm yine reytingi patlaması yapacak.

En iyi tepki, uzaktan kumandadır.

Hiç o dizinin kanalına o gece kumandanız basmasın.

Bunu yapalım..