Türkiye’de akran zorbalığı, çocukların sosyal, duygusal ve akademik gelişimini etkileyen önemli bir çocuk koruma ve halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini koruyor. Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte zorbalığın biçimleri çeşitlenirken, siber zorbalık da fiziksel, sözlü ve sosyal zorbalığın yanına eklenerek riskleri artırıyor.

2022 Türkiye Çocuk Araştırması, çocukların yüzde 13,8’inin ayda en az bir kez akran zorbalığına maruz kaldığını ortaya koyuyor. TÜİK verilerine göre bu oran kız çocuklarında yüzde 14,2, erkek çocuklarında ise yüzde 13,4 olarak ölçüldü. Uzmanlara göre bu tablo, zorbalığın farklı yaş gruplarını etkileyen yaygın bir sorun olduğunu gösteriyor ve hem çocukların hem de ailelerin güçlendirilmesini zorunlu kılıyor.


Akran zorbalığı çocukların psikososyal gelişimini zedeliyor

Akran zorbalığı, bir veya birden fazla öğrencinin kendisinden güçsüz gördüğü bir çocuğa bilinçli ve tekrar eden biçimde zarar vermesi olarak tanımlanıyor. Olweus’un “tekrar eden rahatsızlık ve olumsuz eylemler” olarak nitelendirdiği zorbalık, fiziksel saldırıdan isim takmaya, dışlamadan tehditlere kadar birçok davranışı kapsıyor.

Araştırmalar, neredeyse her beş çocuktan birinin zorbalık yaşadığını gösteriyor. Zorbalığa maruz kalan çocuklarda akademik başarı düşüyor, uyku problemleri artıyor; anksiyete ve depresyon gibi ruh sağlığı sorunları ortaya çıkabiliyor. Uzmanlar, zorbalık yapan çocukların da risk altında olduğuna dikkat çekiyor; bu davranış biçiminin erken yaşta müdahale edilmezse yetişkinliğe taşınabildiğini vurguluyor.


Fizikselden siber saldırıya: Zorbalığın çeşitleri genişliyor

Zorbalık türleri temelde fiziksel, sözlü, sosyal ve siber zorbalık olarak dört başlıkta toplanıyor.
Fiziksel zorbalık en görünür sonuçları doğururken, isim takma gibi sözlü zorbalıklar da sık karşılaşılan örnekler arasında yer alıyor. Sosyal zorbalık ise dışlama ve dedikodu gibi daha zor fark edilen davranışları kapsıyor. Dijital platformlarda yaşanan siber zorbalık ise özellikle ergenlik döneminde çocukların maruz kaldığı riskleri artırıyor.

Zorbalığa maruz kalan çocuklarda okula gitmek istememe, performans düşüşü, sosyal geri çekilme ve açıklanamayan fiziksel izler gibi belirtiler görülüyor. Uzmanlar, ebeveynlerin bu sinyalleri dikkatle takip etmesi gerektiğini belirtiyor.


Ailelerin ve öğretmenlerin rolü kritik

Zorbalığın tespiti ve önlenmesinde ailelerin davranışlarını gözden geçirmesi önem taşıyor. Çocukla açık iletişim kurmak, onu suçlamamak, duygularını ifade etmesine alan açmak ve okul ile iş birliği yapmak sürecin temel adımları arasında yer alıyor.

Öğretmenlere göre ise sosyal çevrede gerçekleşen sosyal zorbalık türleri en zor fark edilenler arasında. Bu nedenle okullarda rehberlik servislerinin çalışmaları, psikoeğitim programları ve öğrencilere yönelik farkındalık etkinlikleri hayati önem taşıyor.


2025 verileri: Bakanlıklar zorbalığa karşı koordineli mücadele yürütüyor

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı zorbalıkla mücadelede çok yönlü faaliyetler yürütüyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Çocuk Hakları İl Çocuk Komiteleri, 2025 yılında 81 ilde akrandan akrana 139 eğitim düzenleyerek 9 bin 504 çocuğa ulaşırken, “İlk Öğretmenim Ailem” uygulaması bir milyonun üzerinde kullanıcıya erişti. UNICEF iş birliğiyle geliştirilen Psikososyal Destek ve Pozitif Ebeveynlik Programı ise çocuklara ve ebeveynlere yönelik sekiz oturumluk bir içerikle uygulanıyor.

Sağlık Bakanlığının verilerine göre 2025’in ilk dokuz ayında Sağlıklı Hayat Merkezlerine akran zorbalığı nedeniyle 5 bin 323 kişi başvurdu, 14 bin 326 danışmanlık hizmeti sunuldu. Aynı dönemde akran zorbalığı eğitimi alan kişi sayısı 107 bini aştı.


Millî Eğitim Bakanlığı: On milyonlarca öğrenciye farkındalık eğitimi

Millî Eğitim Bakanlığı, rehberlik ve psikolojik danışma faaliyetleriyle öğrencilerin iletişim ve duygu yönetimi becerilerini güçlendirmeyi hedefliyor. 2024–2025 eğitim öğretim yılında, akran zorbalığı ve şiddetle mücadele kapsamında 6,3 milyon öğrenci ve 60 bin öğretmen eğitimlere katıldı.

Bakanlık ayrıca “Sosyal Duygusal Becerilerin Geliştirilmesi” hedefi doğrultusunda 5,2 milyon öğrenciye yönelik programlar yürüttü. Siber zorbalığa karşı hazırlanan eğitici kitaplar, broşürler ve psikoeğitim programları tüm okullara gönderildi.

2024’te yayımlanan “Okullarda Şiddetin Önlenmesi Genelgesi” ile okul içi güvenliğin güçlendirilmesi için rehberlik servislerine yeni sorumluluklar verildi.

Yapılan değerlendirmelerde, kamuoyunda sıkça gündeme gelen zorbalık haberlerinin yarısının bilgilendirme amaçlı olduğu, olayların çoğunun ise okul dışında gerçekleştiği tespit edildi. Uzmanlar, bu nedenle toplumsal düzeyde şiddet faktörlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.


Süreklilik gerektiren bir mücadele

Uzmanlara göre akran zorbalığı, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde güvenli okul iklimini de etkileyen çok boyutlu bir sorun. 2025 yılı verileri, Türkiye’de zorbalıkla mücadelede farkındalık çalışmalarının yaygınlaştığını, destek mekanizmalarının güçlendiğini gösteriyor.

Ancak bu mücadelenin sürdürülebilir olması için kurumlar arası koordinasyonun ve veri temelli politikaların devam ettirilmesi gerekiyor. Ulusal düzeyde kapsamlı saha araştırmaları, erken müdahale programları ve aile–okul–toplum ekseninde bütüncül yaklaşımlar, çocukların güvenli bir çevrede gelişimlerini sürdürebilmeleri açısından kritik önem taşıyor.

Kaynak: Haber Bülteni