Bursa'da, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından tutuklanan bir okul müdürüne işkence yaptıkları iddia edilen sanıkların yargılanmasına devam edildi. 33 yıl sonra Türkiye'de ferdi olarak açılan ilk işkence davası olma özelliğini taşıyan davanın müştekisi Sait Özdemir, Ankara'da görülen 12 Eylül Darbesi ile ilgili davaya yönelik müdahillik talebinin kabul edildiğini belirterek, "Bunun anlamı, özgür, eşit ve demokratik Türkiye'nin müdahilliği demektir. Yani geleceğe müdahilliktir. Bu nostaljik bir müdahillik değil" dedi

2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "işkence" suçundan 12 yıla kadar hapsi istenen ve şu an İmralı Cezaevi'nde başgardiyan olarak görev yapan Ş.Ü. (55), bugün tekrar hakim karşısına çıktı. Dönemin Bursa Özel Tip Cezaevi 2. Müdürü N.B. (54), dönemin diğer cezaevi müdürleri R.Ç. ve idari yöneticiler Z.B. ile G.Y. ise duruşmaya katılmadı. Mahkeme, o dönemde revirde infaz koruma memuru olarak görev yapan N.V. ve T.E. ile mahkum T.K.'yi şahit olarak dinledi.

Gardiyanlar sistemli bir işkence yapılmadığını ifade ederek, "O dönemde bir tünel bulunmuştu. O yüzden koğuşlarda zaman zaman aramalar yapılıyordu. Bazı mahkumlar, arama sırasında direnince yaşanan arbedelerde hem gardiyanlardan hem de mahkumlardan yaralananlar oluyordu. Bunlara revirde gerekli müdahaleler yapılıyor, durumu ciddi olanlar hastaneye sevk ediliyordu" diye konuştu.

Artvin'deki dev-sol davasından dolayı Erzurum'da yargılanıp ceza aldıktan sonra 1988 yılı Haziran ayında bir grup arkadaşıyla Bursa'daki cezaevine sevk edildiklerini anlatan şahit T.K., "Ağustos ayına kadar bir sıkıntı olmadı. Ardından aramalar başlatıldı. Koğuşlar aranırken bizi havalandırmaya çıkarırlardı. O an üzerimizde ne varsa o halde dışarı çıkardık. Ağustos ayında güneşin altında, sıcak havada bizi bekletirlerdi. Bizim kaldığımız koğuş havalandırmayı direkt görüyordu. Diğer koğuşta kalan müşteki Sait Özdemir'in de sıcak havada don ve atletle bekletildiğini birkaç kez gördüm. 30 Eylül'de tünel arama bahanesiyle bizi bu kez koridora çıkardılar. Bu sırada mahkumlar hücrelere kapatıldı. Ben o sırada Sait Özdemir'in sanık Ş.Ü. tarafından darp edilerek hücreye kapatıldığını hatırlıyorum" dedi.

Dönemin mahkumlarından T.K.'nin şahitliğinin ardından söz alan sanık Ş.Ü., şahit T.K.'nin de aralarında bulunduğu 12 kişinin tünel kazma olayına karıştığını ifade ederek, o döneme ait gazetede yayınlanan gazete haber fotokopisini mahkemeye delil olarak sundu.

Mahkeme, aralarında dönemin SHP Milletvekili Hikmet Çetin'in de bulunduğu 3 kişinin talimatla şahit olarak ifadelerinin alınması için yazı yazılmasına karar vererek duruşmayı erteledi.

Adliyeyi eşi Sündüz Özdemir ve avukatı ile birlikte terk eden müşteki Sait Özdemir, Bursa'da açılan bu işkence davasının Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan darbe suçlularının davasına iletildiğini ifade ederek, "Mahkeme, bu darbe davasına ferdi anlamda bir tek benim müracaatımı kabul etti ve altını çizerek, 'Sait Özdemir'in dosyası gibi belge ve bilgileri, somut delilleri olmayan kişilerin bundan böyle müdahilliği kabul edilmeyecektir' dedi. Görülmekte olan bu davaya bir yenilik, bir derinlik katmayan başvurularının kabul edilmeyeceğini belirtmiş oldu. Anayasa'nın 15. maddesindeki zaman aşımının kalkmış olmasına rağmen, diğer bölgelerde yürütülen soruşturmalarda bazı savcılar halen 15. maddenin varlığını kabul ederek soruşturmayı zaman aşımına uğratıyordu ve hatta, 'Yargılanamaz, dokunulamaz' şeklinde kararlar veriyorlardı. Ben Ankara'daki 12 Eylül Darbesi davasına müdahil olunca yerellerdeki savcıların soruşturmaları daha bir netlik kazandı. Ben buna vesile oldum. 7-8 yerdeki soruşturmalar ise sürüyor" dedi.

Bu müdahilliğin özgür, eşit ve demokratik Türkiye'nin müdahilliği anlamına geldiğini kaydeden Özdemir, "Yani geleceğe müdahilliktir. Bu nostaljik bir müdahillik değil, geleceğinin yeni Türkiye'sinin kurulması anlamına gelecek bir müdahilliktir. Böyle düşünüp böyle kabullenmemiz gerek" diye konuştu.