Anıl Uzun, büyük bir iklim krizi ile karşı karşıya olduğumuzu, mevcut doğal kaynakları hoyratça kullanmamız sonucu dünyanın bir tarafında üretilen gıdanın yüzde otuzu çöpe giderken diğer tarafında açlıkla savaşıldığını ve dünyanın yok olduğunu belirtiyor. Toprak ana bütün insanlığı doyurmak için yiyecek üretme kapasitesine sahip olmasına rağmen insanların elinde mundar oluyor, kendi evlatlarına yetemiyor, aciz kalıyor. Anıl Uzun, bu gidişatı değiştirmememiz halinde çok yakın bir gelecekte dünya nüfusunun çok daha fazlasının açlık ve sefaletle karşı karşıya kalacağını düşünüyor.

Bunun için ilk olarak yeme alışkanlığımızı değiştirmemiz ve yiyecek üretenleri bu yeni alışkanlıklar doğrultusunda harekete etmeye zorlamamız gerekiyor, Anıl Uzun’a göre ve bunun ise arz talep dengesi ile olabileceğini aktarıyor. Tarım ve hayvancılık sektörünün acilen doğal ekosistemler geliştirmesi gerektiğini iletirken, doğanın kendisini ayakta tutmasına yardım etmedikçe ve doğal kaynakları hoyratça kullanmaya devam ettikçe yakın gelecekte çok büyük bir krizle karşı karşıya kalacağımız fikrini savunuyor.

Anıl Uzun, ne yapmamız gerektiğini ise şu şekilde ifade ediyor:   

“Bugün hayvancılık sektöründeki seri üretim durursa, yani endüstriyel hayvancılığı bitirebilirsek dünya kendi insan nüfusunu çok daha fazla besleyebilir hale getirebilir. Sürdürülebilir tarım ve hayvancılık, dünyayı yaşanabilir kılmanın tek yoludur. Sürdürülebilir tarım faaliyetlerinde hem tüketici sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşabilecek hem de üretici büyük şirketlerin elinde sömürülmeden kendi geçimini sağlayabilecek hale gelecektir. 

Dünyanın birçok yerinden permakültür ve doğal tarım uygulamaları yapan birçok kişi, topluluk ve kuruluş var ama bu dağılmış ve bireysel çabalar yeterli değil. Büyük şirketler sürdürülebilir gıda ve hayvancılık uygulamalarına ivedilikle geçiş yapmalı. Şu anda dünya nüfusu çoğunlukla fast food ile besleniyor ve obezite, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve diyabet gibi pek çok hastalığın birincil sebebinin beslenme şeklimiz olduğu kanıtlandı. Dünyadaki mevcut gıda düzeni insanlığı öldürüyor. Sürdürülebilir uygulamalar, içinde yaşayan canlılarla birlikte dünyayı kurtaracak.

Doğal ekosistemler yaratırsak dünyada yaşanan açlığa bir son verebiliriz. Bugün dünya çapında 820 milyondan fazla insan açlıkla mücadele ediyor. Gelişmiş ülkelerdeki yemek israfı is korkunç bir seviyede.

Ancak şunu da eklemek isterim ki, endüstriyel üretilen gıdanın tamamı dünya veya insanlık için kötü değildir. Bugün pek çok ülke nüfusunu seri üretimle besleyebiliyor ancak bu sistemin düzenlenmesi ve daha şeffaf olması gerekiyor. Sürdürülebilir bir şekilde topluca üretim yapılması mümkün. Hormonsuz ve hayvanlara zulmetmeden de temiz gıda üretebiliriz.

“Temiz Gıda” dediğimiz şey hormonsuz topraktan gelen, minimum düzeyde işlenmiş yiyecektir. Temiz gıda, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ve insan sağlığı için cevaptır.

Dünyaya sürdürülebilir bir gelecek borçluyuz. Dünyayı kurtarma konusunda ciddiysek, yaptığımız her işi etik bir şekilde sürdürmek zorundayız. Tabiat anaya verdiğimiz sözü tutmalıyız. Daha temiz ve sürdürülebilir gıda üretim araçlarıyla tabiat anayı korumamız gerekiyor. Toprağa, hayvana ve insana zarar vermeden, temiz gıda yetiştirmemiz gerekiyor.

Daha az satın almalı, daha az et ve süt ürünleri tüketmeliyiz. Doğaya ve hayvanlara saygı gösterdiğimiz sürece dünya hayatta kalmanın bir yolunu bulacaktır.”