Yaslanın arkanıza ve lütfen makaraları geri sarın.

17 Ağustos 1999 depremini hatırlayalım.

***

Kayıtlara 7.1 şiddetinde geçti

Ve topu topu 45 saniye sürdü.

***

Bu 45 saniye içerisinde;

***

Resmi rakamlara göre, 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi de yaralandı. 

5 bin 840 kişi de kayboldu.

Resmi olmayan rakamlar ise daha ürkütücü.

***

Dönemin Başbakanlık Kriz Merkezi'nin depremden birkaç ay sonra yaptığı açıklamaya göre, en fazla can kaybı yaklaşık 4 bin 500 kişi ile Gölcük'te oldu. Kocaeli'nde kayıtlara geçen can kaybı 4 bin olurken, Yalova ve Sakarya'da ise yaklaşık 2 bin 500'er kişi hayatını kaybetti. Depremin etkilediği İstanbul'un Avcılar ilçesinde ise 976 kişi yaşamını yitirdi.

***

17 Ağustos Depremi, ekonomi üzerinde de çok ciddi olumsuz etkiler yarattı.

Farklı kurumların yaptığı hesaplamalara göre, depremin ekonomik maliyeti 12 ile 20 milyar dolar arasında değişiyor.

***

Mamafih, geldiğimiz noktada bugünde İstanbul’da korkutucu bir deprem yaşandı.

Halk panikledi!

Sokağa döküldü.

***

Korktuk!

Telaşlandık!

Üzüldük!

Dikey mimarinin tehlikeli boyutlara ulaştığı İstanbul’da tabir-i caizse yüreğimiz ağzına geldi.

***

Yaşadığımız bu afeti, bir tatbikat olarak varsayarsak, sınıfta kaldık.

Toplanma yerleri konusunda halk bilgisiz!

Deprem konusunda yeterince eğitimli değiliz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Teknoloji çağında GSM operatörleri çöktü. Üstelik B planları da yok.

***

Hal böyle olunca muhterem; afet eylem planları konusunda ne denli yetersiz olduğumuz kabak gibi ortaya çıktı.

***

Bu nedenle;

Yüreklerimiz cayır cayır yanmadan ve ölümün o oscarlık sessizliğine bürünmeden, ivedi olarak gerekli önlemleri almalıyız. 

Önümüzdeki en büyük tehdit ise dikey, kaçak, çarpık ve yoğun yapılaşma…

İşe buradan başlamakta fayda var.

***

Depremi ciddiye alın!

Unutmayın!

Azrail de bir melektir ama öldürür.