TÜİK’in Kasım ayı verilerini hatırlatan Dilber, “Resmî rakamlara göre dahi yıllık enflasyon %31’i aşmış durumda. Beş aylık enflasyon %11’in üzerine çıkarken, temmuz ayında verilen %5’lik maaş artışı tamamen etkisiz hâle gelmiştir” dedi

Kamu çalışanlarının yaşadığı geçim sıkıntısının artık gizlenemez boyuta ulaştığını vurgulayan Dilber, “Çarşıda, pazarda, markette yaşanan fiyat artışları memurun ve emeklinin bütçesini her geçen gün daha fazla zorluyor. Maaş artışları bir zam olmaktan çıkmış, sadece geçmiş kayıpları telafi etmeye çalışan göstermelik düzeltmelere dönüşmüştür” ifadelerini kullandı

Asgari ücret üzerinden yapılan açıklamaların da tabloyu net biçimde ortaya koyduğunu belirten Dilber, “Açlık sınırının altında belirlenen bir asgari ücret, hükümetin çalışanların geçim sorununa nasıl baktığını açıkça göstermektedir. Aynı bakış açısının 2026 yılında kamu çalışanları ve emekliler için de geçerli olacağı endişesini taşıyoruz” diye konuştu.

Ücret politikalarının yalnızca rakamsal hesaplarla belirlenemeyeceğini dile getiren Dilber, şunları söyledi:

“Emeğin karşılığı, sosyal adalet duygusu ve kamu hizmetinin önemi yok sayılarak belirlenen hiçbir ücret politikası sürdürülebilir değildir. Artık hedefler değil, sahadaki gerçekler esas alınmalıdır.”

Türkiye Kamu-Sen’in taleplerini de sıralayan Dilber, “Refah payı bir lütuf değil, zorunluluktur. Enflasyon farkı oluştuğu anda gecikmeden maaşlara yansıtılmalıdır. Seyyanen zam uygulamasıyla kamu görevlileri arasındaki ücret adaletsizlikleri giderilmelidir” dedi.

Mevcut maaşlarla kamu çalışanlarının ayakta kalmasının mümkün olmadığını vurgulayan Coşkun Dilber, “İş yükü artarken ücretler eriyor, sosyal maliyetler ağırlaşıyor. Kamu çalışanları geçim derdiyle baş başa bırakılamaz. Sosyal devlet anlayışı bunu gerektirir” diyerek, memur ve emeklilerin insanca yaşam koşullarına kavuşması için mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini ifade etti.