Fıtratında var.
Doğumundan ölümüne, maddi manevi her yönüyle bekler insanoğlu.
Ve her bekleyiş, başka bir bekleyişe bırakır yerini.
Dedik ya…
İnsan işte.
Bekler.
Durakta dolmuş bekler, otobüs bekler, vapur bekler, uçak bekler, tren bekler.
Kurakta yağmur bekler, çamurda güneş bekler, sıcakta rüzgâr bekler.
Kuyrukta ekmek bekler, dişçide sıra bekler, 15’inde maaş bekler…
*
Baktığımızda bu bekleyişlerin tümü gayet normal, gayet tabii şeyler.
Ve yaşadıkça bir şekilde hepsine alışmışız, alıştırılmışız.
Nitekim.
Hepsi de, yaşama dair ihtiyaçlar.
Peki.
Tam da bu noktada…
Yani ihtiyaçlardan dem vurmaya başlamışken, başka beklentileri, ihtiyaçları yok mudur, ya da olması gerekmez mi insanoğlunun?
Mesela;
Anlayış, saygı, sevgi, şefkat, merhamet, takdir edilmek…
Bunlar ihtiyaç değil midir yani?
Veya…
Bizlere ait ihtiyaçlar hiyerarşisinde bu saydıklarımız kaçıncı sıradadır?
Siz yorulmayın.
Ben sordum, ben cevaplayayım.
Yaşadığımız coğrafya ve ahir zamanda, adı dahi geçmiyor artık bunların.
Ve bu eksikliklerle birlikte…
Toplum olarak başka bir hal aldık vesselam.
Nasıl yani derseniz…
Ağlanacak halimize işte bi’kaç örnek:
- Yetmişindeki teyze otobüste ayakta
- Yaşı kemale ermiş hacı dayı fırında kuyrukta
- Çoluk çocuk sokakta toplanmış, sopayla kedi kovalamakta
- Öteki, köpeğin ağzını bağlamış fotoğraf çektirmekte
- Bir diğeri tavuğu canlı canlı yolup,  internette paylaşmakta
- Ölen babanın ardından miras kavgasına tutuşan evlatlar, kanlar revanlar
- Makam mevkii uğruna hasım hane tavırlar
*
Uzadıkça uzuyor liste.
Yani örnekleri çoğaltmak mümkün…
Siz doldurun altını, yazın artık dahasını.
*
Benim kıymetli okuyucularım.
Özetle anlatmak istediğim...
Farklı bedenlerdeyiz her birimiz.
Lakin.
Bizi biz yapan, ortak değerleri yitiriyoruz günden güne.
Ve işin en acı tarafı da…
Bütün bu yaşananların farkında olduğu halde, görmezden gelmekle birlikte…
Giderek sayımız artıyor ama bir o kadar da yalnızlaşıyoruz.
*
Sağlıcakla…