Bir Zamanlar Trabzon! Üçüncü Kılıç…

İzmir’de Pasaport’ta, vilayet konağına asılı Yunan bayrağını indirip yerine al sancağımızı asarak tarihe geçen,
bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından üçüncü kılıçla onurlandırılan yüzbaşı kimdir, nerelidir biliyor musunuz?

Kurtuluş Savaşı’nda Akdeniz’in kapısı, Doğu’nun en batısı olan İzmir,
çok kritik bir öneme sahip olduğu kadar tarihsel bir değere de sahipti.

Türk ordusunun Sakarya’da işgalci emperyalist orduları mağlup etmesi,
mazlum milletlere umut olmuştu.

Tam bu sırada Buhara Cumhuriyeti’nden Ankara Hükûmeti’ne
üç kılıç hediye geldi.

Bu kılıçların sahibi Timur’du.
Timur, katıldığı bir savaşta ayağının aksak kalmasına neden olan bir darbe aldığı için,
Farsça “Timur-i Leng” (Aksak Timur) olarak anılmış,
Türkçede ise Timurlenk adıyla bilinmiştir.

Millî Mücadele sırasında Buhara’dan gelen elçiyle görüşen
Mustafa Kemal Atatürk,
17 Ocak 1921’de kürsüde şöyle konuşmuştu:

Muhterem arkadaşlar, Türkistanlı kardeşlerimiz Sakarya Zaferi münasebetiyle bize üç kılıç ve bir de Kur’an-ı Kerim göndermiştir.
Bu üç kılıçtan birini ben aldım.
İkincisini Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya verdim.
Üçüncü kılıcı da İzmir’in fatihine saklıyorum.

Bu kılıçlar, Buhara’dan gönderilen ve Timur’a ait kılıçlardı.
Üçüncü ve son kılıç, İzmir’e giren ilk kumandanın beline takılacaktı.

Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde
son kılıç ise,
İzmir’e giren ilk süvari zabiti,
anne tarafından Trabzon Maçkalı olan
Yüzbaşı Şerafettin Bey’e,
bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından takılmıştır.

Bu kılıcın İzmir’e ilk giren kumandana verilmesinin ayrı bir tarihsel nedeni vardı.
Çünkü Timur, İzmir’i bu kılıçla fethetmişti.

Yüzbaşı Şerafettin Bey,
Trabzon Maçkalı Bahriye adlı bir anneden
ve Kırımlı İbrahim Bey adlı bir babadan,
1889 yılında İstanbul’da dünyaya gelmişti.

Çocukluğu Osmanlı’nın başkenti İstanbul’da geçti.
Ailesi asker olmasını çok istiyordu.
Bu, neredeyse her Türk ailesinin heves duyduğu bir eğitim yoluydu.

Böylece anne tarafından Trabzon Maçkalı olan Şerafettin Bey,
1906 yılında Harp Okulu’na girdi.
Bu okul, Türkiye’nin yakın tarihinde rol oynamış çok önemli isimleri yetiştirmişti.

Üç yıllık eğitimin ardından,
1909 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldu.
Artık mülazım (teğmen) rütbesine kavuşmuştu.
Zorlu günler onu bekliyordu.

İzmir halkı,
gözleri ufuklarda,
“Ha geldi, ha gelecekler” diyerek
Türk süvarilerini bekliyordu.

Özlem ve sabırsızlıkla
tam üç yıl, üç ay, üç hafta, üç gün
işte o anı beklemişlerdi.

15 Mayıs 1919’dan,
9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen süre işte buydu.

Nihayet beklenen gün gelmişti.
Türk ordusu bütün ihtişamıyla İzmir’e giriyordu.
Onun içi içine sığmıyordu.
Büyük hayalini gerçekleştirmek için artık tam zamanıydı.

Bu hayal,
Türk ordusunda vatanın kurtuluşuna kendisini adamış
binlerce Türk subayından biri olan
Trabzonlu Yüzbaşı Şerafettin’in de yüreğini yakıyordu.

Üçüncü kılıçla ilgili resmî duyuruyu,
o da arkadaşları gibi bölüğünün başındayken duymuştu.

Bu sıralarda Türk ulusu,
büyük bir saldırıyla düşmanı yurttan tamamen atmak için hazırlanıyor,
bir seferberlik havası yaşıyordu.

Kordon’da artık Türk süvarilerinin
atlarının nal sesleri duyuluyordu.

Ve beklenen o gün gelmişti.
Türk süvarileri Alsancak sokaklarındaydı.

Dar sokaklardan,
heybetli atlarıyla geçerek
Kordonboyu’na doğru ilerliyorlardı.
Sanki düşman bir kente girer gibiydiler.

Alsancak;
Ortodoks Rumların, Ermenilerin,
İzmirli Levantenlerin ve yabancı tüccarların
yoğun olarak yaşadığı bir semtti.

Adı pek duyulmayan bu kahraman Türk subayı,
Trabzonlu Yüzbaşı Şerafettin Bey,
o günlerde “İzmir Fatihi” olarak anılmış
ve Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine
“İzmir” soyadı verilerek
adı adeta İzmir’le özdeşleştirilmiştir.

İzmir’e ilk giren süvari birliği komutanlarından biri olan,
İzmir Hükûmet Konağı’nda
Yunan bayrağını indirip
Türk bayrağını büyük bir gururla göndere çeken
Trabzon Maçkalı Yüzbaşı Şerafettin Bey’e,
Gazi Mustafa Kemal Paşa,
İzmir’e bizzat gelerek
Timur’un İzmir’i alırken kullandığı kılıcı,
Cuma namazı sonrası düzenlenen törenle teslim etmiştir.

Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un
Türk milleti için yazdığı
İstiklâl Marşı’ndaki şu dizeler gibi:

Arkadaş!
Yurdumu alçaklara uğratma sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir belki yarın,
belki yarından da yakın.

Kurtuluş Savaşı’nda
yedi düvele karşı verilen mücadelede
Türk milletini özgürlüğüne kavuşturmak için
şehit düşen
kahraman Mehmetçiklerimizi ve subaylarımızı
rahmetle ve minnetle anıyor,
aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Kalın sağlıcakla…

{ "vars": { "account": "UA-28164355-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-DQTZ4JSXP4" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }