Dün akşam derbi işte böyle oynanır dedirtilen Trabzonspor - Beşiktaş maçı öncesi Beşiktaşı bilemem ama Trabzonspor için öyle değeri ölçülmeyecek, değer biçilemeyecek bir maçtı.

Ondandır ki bu maçı kazanmak için bedel ödemek gerekirdi. 

Dahası Trabzonspor takımı gibi oynamak gerekirdi.

Saymaya çalıştıklarımın bilincinde olan Trabzonspor takımı eski günlerine göndercesine inançlı bir takım hüviyetindeydi.

Bir takım hüviyetinden daha çok bir yumak gibiydiler desek daha doğru olacak.

Geçen haftaki yazımda önce Beşiktaş maçı sonrada Basel maçı galibiyetleri camiayı ayağa kaldıracak. Rahat bir nefes aldıracak demiştim.

İlk ayak arzulandığı gibi oyunla ve de skorla geçildi.

Basel galibiyetinde aynı oyun ve skorla geçilirse Trabzonspor’un önü açık demektir. 

Dün akşam Trabzonsporlu oyuncular mevki ve yaş ayırt etmeden çok iyi yardımlaştılar.

Bu ayak oyununu klasın, ismin ne olursa olsun koşmadan mücadele etmeden, oynanmaz dedirterek 11 kişi yukarıdaki bahsettiğim yumağı oluşturdular.

Yorulanın, düşenin yanında süreklide topun arkasında oldular.

Hepsinden çok daha önemlisi kazanmak istediler.

Dün akşam atılan goller yada asistler yapılan kurtarışlar birbirinden jeneriklikti, enfesti.

Şapka çıkarılacak cinstendi.

Ondandır ki görev alan futbolcuları birbirinden ayırt etmek istemiyorum.

Sosa’nın orkestra şefliği klası neyse Uğurcan da oydu.

Sörloth neyse Hüseyin oydu.

Novak neyse Ahmet Çörekçi’de oydu. 

Kısacası dün akşam bensiz değil hepimiz birimiz için diyen bir inanmışlar ordusu vardı.

Devam böyle. 

Hız kesmeden ancak abartmadan devam böyle.