30 Mart 2014’te yerel seçimler için sandık başına gidiyoruz.

Bu yerel seçim, yerellikten çıktı genel oldu hatta uluslararası bir seçim oldu.

Belediye Başkanları onların ekibi ve projeleri yerine Genel Başkanlar yarışıyor.

Dışardan, şer  odakları ve onlara bilerek veya bilmeyerek  hizmet eden zatlar seçime karışıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin parlayışını hazmedemeyen bir takım kirli güçler, bazı örgüt ve grupları kullanarak Türkiye’yi ateşe sürükleyen bir felaket tablosu çizdi.

Şantajlar, montajlar, ayakkabı kutuları, milyonluk saatler ve benzeri olaylar, orta sınıfın haklı olarak tepkisini çekti.

Çekmez mi, millet asgari ücret ile 500 TL kira ödüyor. Diğer tarafta bir siyasetçinin oğlu 70 bin TL kira ile rezidans da oturuyor.

Buda geçim sıkıntısı çeken telaffuz edilen milli gelir sınırına uzaktan bile yaklaşamayan  söylenecek lafı atacak adımı olan halkımızda haklı olarak tepki yaratıyor. Maalesef haklı tepkiler bile provokasyonlar arasında kaynayıp gidiyor. Bağırsan çağırsan tencere tava çalsan sövsen bela okusan ne fayda yüzsüz yine yüzsüzlüğünü yapıyor. 

17 Aralıkta ve sonrasında birçok insan ve ayrı ayrı yaklaşımlar  gördük . Bazıları gerçekten alçak gönüllüydü, ezilmişti, utanmıştı, bazıları ise alçak olmaya gönüllüydü milletin yüzüne baka baka yalan söyledi.

Şu bilinmelidir 17 aralıkta haklı sebeplerden dolayı aralanan  perdeyi de kapatmamak için elimizden geleni yapacağız. Yolsuzluk  ve rüşvet üzerine olan ses kayıtlarının yasal olup olmadığına değil de bizi mazur görsünler, gazeteci olarak gerçek olup olmadıklarına bakmaya devam edeceğiz.

Ancak dün ortaya çıkan ses kayıtları, bu ülkeye Türkiye Cumhuriyeti’ne alenen birilerinin savaş açtığının bir göstergesi. Bu bir parti meselesi değil. Bu bir seçim olayı değil.
Bu direk olarak Türkiye’yi yıkmak için düzenlenmiş bir oyun.

Ülkemizin ne mahremi kaldı, ne istihbaratı da ne birşeyi.
Kendini bilmez bir kaç şerefsiz ülkenin en gizli kayıtlarını belgelerini ortalığa attı.

Savaşmayacaksak da şimdi dünya basınına yansıyan bu ses kayıtları yüzünden Türkiye neredeyse zorla savaşa girecek.

Zaten ABD’ninde istediği bu. Türkiye savaşsın, şu anda çok güçlü, ekonomik olarak güçlü, milleti tek vucüt, bölünmemiş, parçalanmamış, bir savaşa girsin, parasızlığı, acıyı bir tatsın sonra biz devreye girer yardım bahanesi ile istediğimizi alırız.

İşte tüm mesele bu, tüm mesele Türkiye’nin düşmanlarına istediğini vermemesi.

Ne yazacağımızı, sizlere ne aktaracağımızı da şaşırdık.  Ona yayın yasağı, buna yayın yasağı. Yakında parti isimlerini bile kullanmamıza yasak getirirseler şaşırmayacağım.

Bunlar iyi şeyler değil. Her türlü yasağa karşıyım özelikle bilgi ve teknoloji çağında internet ile ilgili getirilen yasakların tümüne karşıyım.
Yasaklarla ülke yönetilmez. Bir kişi yüzünden bin kişinin özgürlüğü gasp edilemez.  

Bağırarak, çağırarak da ülke yönetilmez.
Ne demiş ünlü düşünür ''Sesini değil, sözünü yükseltmeli insan. Çünkü gök gürültüleri değil, yağmurlardır yaprakları yaşatan.''

Bu süreçte sözümüzü yükseltelim. Yasakları kaldıralım. Bir milletin özgürlüğünü kendi özgürlüklerimiz kısıtlanıyor diye engellemeyelim.  

Fakat burada çok önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Biz bu şehirde yaşayan ve yaşayacak insanlarız, bu şehrin istikbali bizler için çok önemli.
30 Mart’ta sandık başına gideceksiniz.
30 Mart’ta Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanını, Ortahisar Büyükşehir Belediye Başkanını diğer 17 ilçenin belediye başkanını belirlemek üzere oy kullanacaksınız

30 Mart’da bu belediyelerdeki karar mercileri olan belediye meclis üyelerini, mahallelerinizi idare edecek olan muhtarlarınızı seçmek için sandık başına gideceksiniz

Türkiye’de olup bitenler yüzünden birilerinden intikam almak, birilerine daha fazla destek olmak, birileri mağdur oldu diye ona yüklenmek.
Bu tür duygularınızdan sıyrılın bir kere.

Mahallenizi, köyünüzü, ilçenizi, şehrinizi emanet edeceğiniz insanların vizyonuna, becerisine ve açıkladıkları projelerin şehre size katkısına bakın. Bundan önce yaptıklarını ve bundan sonra yapabileceklerini göz önünde bulundurun.  

Yapılan işe bakın, Trabzon’da yapılabilecek işlere bakın. Kininizi, nefretinizi veyahut sevginizi genel seçimlere saklayın ve Trabzon’u düşünün. Türkiye gündemine takılıp ‘Trabzon’da muhalefete iyi bir ders vermemiz lazım’ deyip belkide iyi işler yapabilecek olan Hüseyin Örs’e, Volkan Canaliolu’na, Nazım Özcan’a, Osman Abanazo’a  haksızlık etmeyin.

Veyahut iyi işler yapmasına rağmen, projelerini, yaptıklarını ve yapacaklarını  beğenmenize rağmen istikrara oy vermek yerine iyi bir ders vermemiz lazım deyip Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu’na, Ahmet Metin Genç’e karşı cephe almayın.  

Kimi başarılı, tecrübeli, vizyon sahibi, gelecek vaat eden şehri emin görüyorsanız ona oyunuzu verin. Kim bu şehre faydalı olabilecekse, ilçenizde hangi belediye başkanı daha iyi işler çıkarabilecekse oyunuzu o yönde kullanın. Duygularınızı lütfen bu seçime karıştırmayın.

Unutmayın yöneticiler, insanlarla çalışmayı tercih eder, liderler duyguları harekete geçirir. 

Biz bir lider seçmeyeceğiz, bir yönetici seçeceğiz ve yaşayacağımız şehri en iyi yönetecek yönetici seçmekle sorumluyuz. Gelecekte evlatlarımıza iyi bir Trabzon bırakmak bizim elimizde.