ABD’nin ve ABD halkının İslam’a ve Müslüman toplumlara bakışı hiçbir zaman samimi ve iyi niyetli olmamıştır. Geçmişe ve günümüze baktığımızda bunu çok iyi görürüz. Yıllarca demokrasi ve insan hakları getiriyorum diye özellikle İslam ülkelerini işgal ederek; bırakın demokrasi getirmeyi taş üstünde taş bırakmayıp virane şehirler, yetim çocuklar, perişan ve çaresiz insanlar bırakmıştır arkasında. Ortadoğu coğrafyasında bunun canlı örneklerini görebiliyoruz. ABD aynı oyunları ülkemizde defalarca denemiş ama başarılı olamamıştır.

Yıllarca PKK terör örgütüyle ülkemizi bölmeye çalışmış, bunu başaramayınca aynı oyunu FETÖ terör örgütüyle denemiştir. Sözde dost, özde ise ülkemize hep düşman olmuştur. Yeri gelmiş ülkemizin yanında yer alması gerekirken terör örgütlerinin yanında yer almıştır. Bugün de aynısını yapmakta olup hem PKK, hem PYD, hem de FETÖ terör örgütlerinin yanında yer alarak bir kez daha asıl niyetini ortaya koymuştur. Ülkemizde darbe ve işgal girişimine kalkan FETÖ terör örgütünün başını vermemekte ısrar eden ABD’nin bu yaptığı asıl niyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Tabi ABD bunları yapıp da hala nasıl bu dünya düzeninde bu kadar söz sahibi ve denge bir ülke olabiliyor? İşte mesele de burada. ABD algı politikasını uluslararası alanda en iyi kullanan ve bunun sonuçlarından en iyi yararlanan ülkedir. Katliam yapar ama bunlardan bile sözde bir kahraman çıkarır, darbe yaptırır o ülkenin dostu olur, bir diktatör için binlerce masum öldürür demokrasi havarisi olur. Velhasıl, ABD nasıl istiyorsa dünya öyle görür, öyle bilir. Tabi ABD’nin böyle başarılı olmasında Müslüman ülkelerin birlik olamayıp sürekli bir çekişme halinde olmalarının da payı yok değil. Şu hikâye ABD’nin durumunu çok güzel izah ediyor.

Adamın biri New York, Central Park'ta yürüyüş yaparken, aniden kuduz bir köpeğin küçük bir kıza saldırdığını görür. Koşar ve köpekle boğuşmaya başlar. Hayli uzun bir uğraştan sonra üzeri yara bere içinde kaldığı halde köpeği öldürür. Ama küçük kızın da hayatını kurtarmıştır. Son anda bu sahneyi gören polis nefes nefese olay yerine koşar ve adamın yanına gelir. Sarılıp teşekkür ettikten sonra "Sen" der "bir kahramansın, yarın bütün gazeteler senden bahsedecekler seni yazacaklar. Ve göreceksin başlık da şöyle olacak; Cesur New York'lu küçük kızın hayatını kurtardı. Adam; "Ama ben New York'lu değilim!" der. Polis; "Fark etmez, bu durumda gazeteler şunu yazacaklar; cesur Amerikalı küçük kızın hayatını kurtardı" cevabını verir. " Ama ben Amerikalı da değilim" der, adam artık şaşırarak. Polis 'Ya, o halde nerelisin?' diye sorunca adam cevap verir; "Ben Iraklıyım!" Polis adama başka bir şey söylemez gider. Ama adam ertesi gün gazeteleri aldığında şöyle bir başlıkla karşılaşır; "Radikal İslamcı, masum Amerikan köpeğini öldürdü!" Evet, Masum Amerikan köpeğinin katli! Sonuç olarak neyin ne olduğunun çok da bir anlamı yoktu. Nasılsa ABD nasıl istiyorsa öyle oluyordu. Ama artık öyle değil. “Dünya beşten büyüktür” diyen mazlum milletlerin sesi, bir lider var.