Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Yönetim Kurulu Üyesi olan Özer Nakliyat sahibi Abdullah Özer, 2015 yılının ilk 6 ayını değerlendirdi. Taka Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Özer nakliye sektöründeki sorunlara da dikkat çekti. İşte o röportaj:

2015 yılının ilk yarı uluslararası nakliyeciler için nasıl geçti,  2015 yılını değerlendirir misiniz? 

ABDULLAH ÖZER: 2015 yılının ilk altı aylık süreci nakliyecilerimiz için sıkıntılı geçti,  bir önceki yılın altı aylık dönemine göre sefer sayımızda % 45’lik bir daralma yaşadık. Nedenlerini incelediğimizde gördük ki bu daralma, taşıma gerçekleştirdiğimiz ülkelere yapılan ihracat değerleriyle doğru orantılı değil. Rakamları incelediğimde Gürcistan ve Azerbaycan’a yapılan ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre %12 lik bir daralma yaşadığı gözüküyor. Değerler % 12 düşerken taşıma sefer sayımızın % 45 daralmış olmasını ben taşıma pazarımıza egemen olan yabancı plakalı araçlarla açıklayabilirim. İhracat değerlerinin yıllar itibariyle yükseliyor olmasına rağmen taşıma sefer sayılarının artamıyor olmasını, 2008 yılı küresel ekonomik krizinden sonraki eksen kırılmasına bağlıyorum. Artık ülkeler lojistik sektörünü kendilerine gelir kazandırıcı bir sektör olarak görmekte ve kendi lojistik sektörlerine diğer ülke sektörüne engeller yaratarak sahip çıkmaktalar. Bu bağlamda, ben artık bu sektörün ne bu yıl ne de önümüzdeki yıllar içerisinde, radikal değişiklikler olmadıkça bir ilerleme kaydedemeyeceğini, sürekli küçülmelerle ülkeye büyük yabancı firmaları çekerek pazarı onlara kaptıracağına inanıyorum.  

DARALMA YAŞADIK!

 2015 yılı bölgeniz adına nasıl geçiyor? Bölgenizdeki en önemli sorun ya da sorunlar nelerdir? Sorunların çözülme noktasında kimlerden neler bekliyorsunuz? 

ABDULLAH ÖZER: 2015 yılı ve son birkaç sene bizler için sefer sayıları ve karlılık açısından oldukça verimsiz geçti. Taşıma gerçekleştirdiğimiz pazarlarda süreklilik arz eden periyodik daralmalar yaşadık. Rakip ülke araçlarına karşı sefer sayılarımızda ve navlun değerlerimizde devamlı kan kaybettik. Ne yazık ki gerçek şu, ihracatla kalkınma modelini yürüten ülkem hizmet sektörü olan lojistiği geri plana itmiş. Ülkemizin menfaati için mücadele ediyor olmamıza rağmen, kurumlarımızın sorunlarımıza göstermiş oldukları ilgisizlikten ve mücadelesizce yaklaşımlarından ben bunu anlıyorum. Oysa bu sektör, turizmden sonra bu ülkeye döviz kazandıran yegâne ikinci sektördür, devletten hiçbir teşvik ve hibe almamasına rağmen!..   
EN BÜYÜK PROBLEM BOŞ SEFERLER!
Karadeniz bölgesinde, sektörün önemli problemlerinin başında komşu ülke araçlarının ülkeme boş/dolu seferler yapması gelir, diğer bir deyişle boş girişler. 
Karadeniz Bölgesinde şuan için gözüken en büyük problem budur. Benim devletten beklentim, ihracata temas eden tüm kurumların, ihracatın yapı taşı olan bu sektöre sahip çıkmalarıdır. Tüm sorumluluğu Ulaştırma Bakanlığı’nın omuzlarına yüklemek doğru bir davranış şekli değil. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, Ekonomi Bakanlığı’nın, Kalkınma Bakanlığı’nın, Dış İşleri Bakanlığı’nın bu sektör üzerinde koruması olmalıdır, bu koruma her alanda süreklilik arz etmelidir. Eşyanın varış noktasına ulaşımı ne ölçüde hızlı olursa o ölçüde ithalatçı tarafında tercih edilirsiniz, bu perspektifte sorunlarımıza hızlı ve kalıcı çözümler ivedilikle üretilebilmelidir.  

AYAKLARI YERE SAĞLAM BASAN HÜKÜMET OLMADIKÇA İSTİKRAR OLMAZ!

2015 yılı içerisinde bir genel seçim geçirdik. Seçimden sonra hala bir hükümet kurulamadı ve bir belirsizlik var. Bu belirsizlik durumu şirketinizi ve sektörünüzü nasıl etkiliyor? 
   
ABDULLAH ÖZER: Bu belirsizlik TIR parkımıza şimdiden yansımış durumda zaten, müşterilerimizin gelecek beklentilerinden ötürü araçlarımız garajda yatışta. Genel seçim sonuçlarından sonra hissettiklerimi sizlere hayat hikâyemden kısa bir kesitle aktarmak isterim. Nakliye sektörüne 1994 yılında İstanbul’da bireysel olarak hafriyat taşımacılığıyla başladım. O dönem günde 16 saat çalışmama ülkedeki rağmen istikrarsız yönetim dolaysıyla, ekonomik krizler nedeniyle borçlar bitmiyordu. 2002 yılında tek parti iktidar olup ta hükümeti kurunca, hafriyat işlerini bırakarak ilk TIR’ımı aldım ve uluslararası nakliyeciliğe başladım. Tek partinin yönetmesinin verdiği güvenle devletime güvendim ve borç altına girdim, 2005 yılında da firmamı kurdum şu an orta düzeyde bir nakliyat firma sahibiyim.  Belirsizlik döneminde yatırımcı hep diken üzerindedir güvenip yatırım atağına kalkamaz. Kıssadan hisse niteliğindeki hayat hikâyem, bana gelecekle ilgilide ipucu veriyor. Ortamda tek ağızdan çıkan ses tok olur, kulak verilir. Ses çoğaldıkça dikkat dağılır, konuşulan anlaşılmaz. Ayakları yere sağlam basan bir hükümet kurulmadıkça, ne ülkede istikrar olur ne de sektörümde. Bu bağlamda ben, ülkem için hayırlı olan ne ise tez elden gerçekleşmesini diliyorum. 

TÜRK NAKLİYECİLERE HAKSIZLIK YAPILIYOR

 Sizce şuan en önemli ve halledilmesi gereken sorunlar nelerdir? Bu anlamda çözüm önerileriniz neler olacak? 

ABDULLAH ÖZER: Evet, var. Bizim sektörde sorun fazlasıyla mevcuttur. Yaptığınız işte şayet ayağınızın biri içeride biri dışarıda ise var oluş savaşını iki cephede de vermek durumundasınız. Bu coğrafyada sektörel anlamda rakiplerim şuan için Gürcü ve Azeri plakalı araçlar. 
Türk plakalı bir araçla Azeri plakalı bir aracı kıyasladığınızda, maliyetler Gürcü plakalı aracın Türk plakalı araca olan üstünlüğüyle aynı, o bölümü tekrar yinelememek adına atlayacağım.
Türkler Azerbaycan’a gerçekleştirdikleri her standard taşıma için Azeri Gümrüğü’ne 400 USD ödeme yapıyorlar, bunun 205 USD’si resmidir. Kaba tabirle Azeriler Türk kardeşlerinden her taşıma için 195 USD dayanaksız ücret almaktadırlar. Azeriler Türkiye’ye girişte hiçbir resmi yada gayri resmi ödeme yapmamaktadırlar. 
Bunun gibi birçok uygulama ile Türk Nakliyecilere haksızlık yapılıyor. Bu ücretlere ek olarak total 37 tonu geçen araç 75 USD, 41 tonu geçerse bir 75 USD daha ücret alınıyor. Eğer ki yanıcı bir maddeli kod varsa örneği; bildiğimiz ATEŞ Tuğlası 320 USD, bitmedi serbest bölgeden yabancı menşeli yük varsa araçta 620 USD ,bide boş dönüyorsan 65 USD ek ücret veriyorsun. İki kardeş ülke aracı, İstanbul’dan yük yüklese varış yeri Bakü olsa ve üstteki bütün ek yükler iki ülke aracında da olduğunu kabul etsek, Türk aracı Azerbaycan aracına göre 1450 USD fazla para ödüyor. 
Sigorta konusu da tam bir komedi. Ülkemize gelen Azeri plakalı araç 3 aylık trafik sigortasını 200 TL yaptırırken Türk araçları Azerbaycan’a girişte 1 aylık sigortaya 90 USD ödüyor sigortanın resmi parası ise 53 USD. Kendi araçlarına bu sigortayı yıllık 350 USD  yapıyorlar.  Türk araçlarına yapmıyorlar.  
Azerbaycan şoförü Türkiye’ye vizesiz girerken Türk şoförü Azerbaycan’a yıllık 250 USD vize parası ödemektedir.    
Uzun sözün özü, Türkiye Azerbaycan araçlarından sınır gümrüklerinde 5 kuruş almamaktadır.            
Tüm bu başlıklar maliyetlerin yükselmesi, zaman kaybı ve dolayısıyla müşteri kaybı, beraberinde ise taşıma pazarının kaybedilmesi anlamına gelmektedir.    
                                                                 
ÇÖZÜM ÖNERİSİ ŞART
Çözüm önerilerine geliyorum. Sihirli kelime şu, Mütekabiliyet… Karşılıklılık yani. Dostane olmayan tavırlarından geri adım atmıyorlar mı, aynı tutumu göstereceksiniz. En sağlam kanun orman kanunudur, ilk çağda da işe yarıyordu yakın çağda da işe yarar. 
Avrupa’yı anlıyorum, hadi yanlarında onlara göre düşük ülkeyiz bize aldırmıyorlar. Peki, Gürcistan’da, Azerbaycan’da, İran’da, Türkmenistan’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Kırgızistan’da bizi alıkoyan ne. Onlara karşı büyük abiyi mi oynamaktayız ki devlet olarak, bizi paçavralaştırmalarına müsaade etmişiz? Benim devletim ve sektörlerim ne zaman anlayacaklar, Türkiyelinin Türkiyeliden başka dostu olmadığını? Türk’ün Türk’ten başka dostu yok söylemi çökeli yıllar oldu, Türk Coğrafyası’ndaki ülkeler gerçek anlamda dostumuz değil bunları bize karşı tavırları ve yaptırımlarından kolaylıkla anlayabiliyoruz. 
Türk sürücülerinin ağzında hep şu söylem, sahibimiz yok, bize 2. hatta 3. sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor yurtdışında. Hayır, size değil bu muamele Türk ihracatına, Türkiye’ye yapılıyor. Haliyle itibarı geri kazandıracak olanda Türkiye’yi yönetenlerdir, bunu bu sektöre sahip çıkarak, kulak vererek, birlikte çalışarak yapacaklar. 

ÜLKENİN GELECEĞİ İÇİN BİRŞEYLER YAPILMALI

Yılsonunu nasıl görüyorsunuz? 

ABDULLAH ÖZER: Bu soruya vereceğim yanıt konuşmamızın başından farklı olmayacak. Ben dünün bugünden iyi, yarının bugünden kötü olacağını görüyorum. Biz ülke olarak bir şeyler yapmazsak, bu sektör ufaldıkça ufalmaya ve neticesinde yok olmaya mahkûmdur. 

DEVLET NAKLİYECİLERE SAHİP ÇIKSIN!

Konuyla ilgili son olarak eklemek istediklerinizi aktarabilir misiniz? 

ABDULLAH ÖZER: Devletin bu sektöre sahip çıkmasını istiyorum. Sektörü temsilen UND’nin etkinliklerine davet edilmelerine rağmen Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Bakanlarımızın katılmadıklarını üzülerek gözlemliyorum. Sektörün sorularının çözülmesi için sorunu yaşayan gerçek kişilerin bölgelerden devletçe, yetkili olarak görevlendirilmeleri soruların çözümünü hızlandıracaktır. Ülke menfaatine çalışan bu sektörü sadece manevi olarak değil, maddi olarak ta desteklemeli devlet. Ben gördüm ki, biz meğer kendimiz için değil ülkemiz için mücadele etmekteymişiz.