Adalet Hanım…
13 Ekim 1929'da Ankara’da dünyaya gelen Adalet Ağaoğlu, 20. Yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biridir.

Edebiyatımıza, Türkiye’nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen sayısız eserler kazandırmıştır.
***
Değerli okurlar.
Şimdi aranızda soranlar olur, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diye.
Onun için açıklamakta fayda var.
Malumunuz konu başlığımız “Adalet”.
Dolayısıyla sizlere adaletten bihaber bir şekilde; “Acaba, Adalet Ağaoğlu’ndan mı bahsediyor?” diye soranlar olur düşüncesiyle, kendisini de yazmak istedim.
Yani bu giriş kafalarınızı karışmasın.
Velhasıl, adaletten kastımız Adalet Ağaoğlu değildir.
Aksine, fıtri bir duygu olan adaletin bizzat kendinden söz edeceğiz.


*
Zira vicdanların ve aklın ortaya çıkardığı bu kavram, insana hayatın her evresinde lazımdır.
Çarşıda, pazarda, işyerinde, evde
Mekânlar bir yana huzurun temelinde adalet duygusu yatmaktadır.
Ancak gelin görün ki insana ait olan bu önemli vasıf, yine kâinatın en donanımlı varlığı insan tarafından katledilmekte, bu durum ise toplumdaki manevi dengenin yok olmasına sebep olmaktadır.

Örnek verecek olursak, mesela ilişkilerinde yakınlarına adaletsiz davranan bir aile reisi düşünün.
O aile bağlarının nasıl koptuğuna, güven ve huzur ortamının nasıl bozulacağına anında şahit olursunuz.
Ya da onlarca çalışanı olan bir işyerini ele alalım.
Personeller arasında yaşanan talihsiz bir olay sonrasında, adil olması beklenen işyeri sahibinin taraflara kendi menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda yaklaştığını farz edelim.
Böyle bir yaklaşımın doğurabileceği sonuçları da az-çok tahmin etmek mümkün.
Haklı ile haksızın yer değiştirmesi de doğabilecek muhtemel sonuçlardandır.
Bu durum da, o işyerinde çalışan insanların hem patronlarına, hem de birbirlerine karşı güvensiz olmalarına neden olacaktır.



Devlet otoritesinde de durum böyledir.
Devletin vatandaşlarına yaklaşım zeminini kanunlar ve hukuksal düzenlemeler oluşturur.
Yani, devlet idaresindeki kişilerin kendi kişisel düşünceleri devlette ölçü olamaz.
Aksi halde o devletin istikbali tehlikeye girer.
*
Şimdi efendim.
Buraya kadar adaletli davranmanın önemini vurgulamaya çalıştık.
Bir de, adaletin katledildiği anlara şahit olma durumu vardır ya hani…
Yani zulme…
Ha, işte o da önemlidir.
Yarın öbür gün; Hakk’ın unutulması suretiyle, haklıya ve haksıza gereken yaptırımın uygulanmadığı o anlarda sizin tutumunuz neydi diye sorulacağı muhtemel.
O an size, bırakın haklıyı haksızı, kendinizi zalimlikten kurtaracak bir cevap lazımdır.
Onun için muhteremler;
Yapılan adaletsizlik karşısında tarafsız kalmanın da zalimlik diye adlandırıldığını unutmayın.
*
Görüşmek üzere…