Ancak bu haramı işleyen kişi, bunun haramlığını inkâr etmediği müddetçe Müslümandır. Bu nedenle, ibadetleri yerine getirmekle mükelleftir. Ancak ne dediğini, ne yaptığını bilmeyecek kadar sarhoşken yapacağı ibadet makbul değildir. Sarhoş oluşu nedeniyle bu ibadetleri yerine getiremeyen kişi, hem içki içtiği için, hem de görevi olan ibadeti vaktinde yerine getirmediği için tövbe etmesi, Allah’tan af dilemesi ve daha sonra da bu ibadeti kaza etmesi gerekir. Alkol alan kişi, imsak vaktinde ne dediğini bilecek kadar ayık ise, orucu tutması gerekir ve tuttuğu oruç da sahihtir 

(İbn Âbidin, Reddu’l-muhtâr, II, 81, 123).

Alkol içmek ile ilgili hadisler

ALLAH içkiye, onu içene, dağıtana, satana, satın alana, üzümünü sıkana [îmal edene], kendisi için sıktırana, taşıyana ve kendisine taşınana ve parasını yiyene lânet etsin." (Tirmizi, Büyû: 58)

İçki bütün kötülüklerin anasıdır" buyuran Peygamberimiz (s.a.v), bizleri 14 asır önce uyarmıştır. Bu sese kulak verilmediği içindir ki, her gün bir sürü cinâyet, hırsızlık, gasp, trafik kazası içki yüzünden olmaktadır.

Ey İman edenler! Şarap,kumar,dikili taşlar(Putlar),Fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir bunlardan uzak durun ki( toplumsal bireysel) mutluluğa kurtuluşa kavuşasınız” / ”Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister ,sizi ALLAH ı anmaktan ve namaz kılmaktan uzaklaştırmak ister.Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”(Maide suresi 90-91.ayetler)

"çoğu sarhoş edenin azıda haramdır”(Hz.Muhammet s.a.v)

Günümüzde bazı insanlar "Birada çok az alkol var. Bu da mı haram?" diyebilmektedir. İşte bu hadîs, çoğu sarhoş eden bir şeyin az dahi olsa yasak olduğunu belirtmektedir. 

Her sarhoş edici özelliği olan madde içkidir,bütün sarhoş edicilerde haramdır”(Hz.Muhammet s.a.v)
 

GÜNÜN HİKAYESİ
MÜNAFIKIN GÖZÜ OLMASAYDI 
"Münafıkın Gözü olmasaydı" 
Bir gün öğle nemâzından sonra, Cebrâîl aleyhisselâm yetmişbin melek ile gelerek, En'âm sûresini getirdi. Resûlullah hazretleri o gece bütün Eshâb-ı kirâmı Âişe 'radıyallahü teâlâ anhâ' hazretlerinin evinde topladı. Kandil yakıp, Sûre-i En'âmı okudular. Kandil ışıksız oldu. 
Resûlullah hazretleri Ebû Bekr hazretlerine buyurdular ki, 
- Yâ Ebâ Bekr, kandili ışıklandır. 
Bir sâat sonra yine karardı. 
Hazret-i Resûl-i ekrem yine buyurdu. 
- Yâ Ebâ Bekr, kandilin ışığını çoğalt.. 
Hazret-i Ebû Bekr, kandili ışığını çoğaltmak için kalkdı. Bakdı ki kandilin yağı tükenmiş. 
Dedi ki, 
- Yâ Resûlallah! Kandilde yağ kalmamış. Bu gece yağ almak imkânımız da yokdur. Kandil bize lâzımdır, kelâm-ı Rabbilâlemîni okuyalım. 
Hazret-i Resûlullah buyurdular ki, 
- Bir mikdâr kendi ağzının tükrüğünden kandile damlat. 
Âişe-i Sıddika hazretleri buyurur ki, 
- Babam bir mikdâr ağzının suyunu, Resûlullah hazretlerinin emr-i şerîfi ile kandile damlatdı. Kandilin ışığı çoğaldı. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin emr ve fermânı ile şiddetli bir ışık oldu ki, Eshâb-ı kirâmın gözlerini kamaşdırdı. 
Server-i âlem 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretleri buyurdu ki: 
- Bu kandili söndürmeyiniz! 
Kırk gün kırk gece o kandil, Âişe-i Sıddîka hazretlerinin evinde yandı. 
Bir münâfık hazret-i Âişenin evine geldi. O kandili gördü. 
- Ne acâib kandil, kırkgün kırk gecedir sönmez, dedi. 
O sâatde o kandil söndü. Cebrâîl aleyhisselâm geldi ve dedi: 
- Yâ Muhammed! Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri buyurur: 
"Ben çeşm-i bed [fenâ bakışlı> kullar da yaratdım. Eğer o münâfıkın gözü olmasaydı, kıyâmete kadar o kandil; Ebû Bekrin 'radıyallahü teâlâ anh' ağzının suyunun bereketi ile sönmez idi." 

Kaynak: Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin