Dr. Saltoğlu, çayın metabolizmada sebep olduğu su kaybıyla bir çok organı etkilediğini vurguladı.
Türkiye'de 1940'larda tarımı yapılmaya başlanan ve ilk zamanlar sadece ikram olarak kullanılan çayın zamanla yemek öğünleri arasına girdiğini söyleyen Saltoğlu, "İkram ile başlayan serüven nihayetinde kahvehane ve çay ocakları şeklinde yaygınlaştı ve neredeyse ana içeceğimiz halini aldı. Yıllar geçtikçe de çay tüketimimiz artmakta. 1980'li yıllardan sonra çay tüketimi, ikram ve öğün arasını aşıp kendi tiryakilerini üretti." dedi.

Her katı ve sıvı gıda maddesinde olduğu gibi sağlıklı birmetabolizmanın devamı için, çayın da ölçülü tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Saltoğlu şu hususlara dikkat çekti:

"1940'tan bugüne dek geçen zaman zarfında çay tüketimi insan metabolizmasını tehdit eder boyutlara ulaştı. Günde 3-5 bardak çay tüketimi normal kabul edilebilirken, 10 bardak, 20 bardak hatta 40 bardak çay içer hale geldik. Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, çayın da fazlası sağlığa zararlı. Bunu diğer içecekler için de düşünebiliriz. Burada dikkat çeken husus çayın çok fazla tüketiliyor olması. Bunun yanında vücudun ihtiyacı olan suyu zaten tüketmiyoruz.

Çay öncelikle dehidratasyon dediğimiz su kaybıyla vücudu içeriden kurutuyor. Ayrıca aşırı çay tüketimi idrar söktürücü etki yaptığı için C ve B vitaminleri suda tutulup kana karışması gerekirken idrarla birlikte atılıyor. Zaten normal beslenmeyle bu vitaminleri yeterli ölçüde alamıyoruz. Aşırı içilen çay; tükettiğimiz gıda maddelerindeki demiri bağırsaklarımıza bağlayarak dışarı atılmasını sağlıyor ve bu durumdemir eksikliği gibi kansızlık sebebi olabiliyor.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; aşırı çay tüketimi metabolizmada bir ya da birden fazla organ üzerinde olumsuz etki meydana getirebiliyor. Bu, kiminde gözde kuruluk olarak, kiminde baş dönmesi olarak, kiminde tansiyon olarak, kiminde de değişik ağrılar şeklinde kendisini gösterebiliyor. Fakat en önemlisi, bir bütün halinde vücutta su kaybına sebep oluyor. Çayla birlikte oluşan su kıtlığı vücudu alarma geçiyor. Bu sefer de suyu ekonomik olarak kullanma yoluna giden vücut, hayati organlara öncelik verirken, derimiz iskelet ve kas sistemimiz sudan alması gerekeni alamıyor. Görüleceği üzere birbirini etkileyen bir döngü söz konusu.

Özetle söyleyecek olursak, çay tüketimi metabolizmadaki çöküntüde tetikleyici bir etkiye sahip. En önemli husus ise; kanserli hücre, vücudun asidik olduğu, yani su ve mineral eksikliğinin olduğu ortamlarda gelişir. Su ve mineral eksikliği yapan en önemli etkenlerden biri de aşırı çay tüketimidir."