Üniversitenin Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu ve Prof. Dr. Yavuz Özoran Atatürk’ü anlattı. Programlar Üniversitenin medya kulübü tarafından tüm öğrencilere duyurularak, üniversitenin resmi sosyal medya kanallarında  canlı yayınlandı.

BOCUTOĞLU; MİSAKI MİLLİ ATATÜRK’ÜN BİZLERE VASİYETİDİR

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından ilk sözü Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu aldı. Bocutoğlu konuşmasında Atatürk’ün misakı milli konusundaki vasiyetine vurgu yaptı. Bocutoğlu ‘’Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılacağını, parçalara bölüneceğini öngördü.  Bunu toparlamak için ömrü boyunca çabaladı. O günkü konjonktür içerisinde bize misakı milli sınırlarının bir kısmını oluşturan bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet olarak bıraktı. Mustafa Kemal Atatürk bizlere yurtta sulh, cihanda sulh diye bir ilke getirdi. Bunun asıl manası şuydu. Şu anda gücün yetmediği için misakı millinin tamamını almaya muvaffak olamadın ama çok çalışarak muktedir olduğun gün misakı millinin geri kalan kısmının da tamamlanması gerekir, bu bize verilmiş bir görevdir. Bunu nereden anlıyoruz; 1938’de hasta yatağında ve ayakta duramayacağı için sağından solundan destek almak suretiyle, o günkü uluslar arası konjonktürü çok iyi okumak suretiyle Hatay’ı topraklarımıza kattı. Misakı milli hudutları içindeydi ama bunu almaya muvaffak olamamıştık. Eğer anlarsak, bu bize tutulan önemli bir ışıktır, önemli bir istikamettir. Eğer gereken güç unsurları tesis edildiğinde Atatürk’ün vasiyetini yerine getirmek için üzerimize ne gibi görevlerin düştüğü aşikardır. Atatürk bu toprakların parçalanmaması için bütün ömrünü harcamış ancak bir kısmına muvaffak olmuş geri kalanını da bize vasiyet etmiş bir liderdir. Saygıyla özlemle anıyoruz” dedi.

ÖZORAN; ONUN IŞIĞIYLA EMİN ADIMLARLA YÜRÜYORUZ

Ardından konuşan Avrasya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Özoran Atatürk’ün üniversite reformunu anlattı. Özoran konuşmasında şu cümlelere yer verdi. “Atatürk’ün üniversite reformundan bahsetmek istiyorum. 2252 sayılı kanun, 31 Mayıs 1933’de TBMM’de yasalaştı. O zaman Yüksek Öğretim adı geçmiyordu. Çünkü yalnızca tek üniversite vardı. O da Darülfünun’dan dönüşüm gösterecek olan İstanbul Üniversitesi idi. Onun için kanunun adı üniversite reformu oldu. Yalnızca 59 öğretim elemanı vardı. Açık vardı, yabancılarla doldurulmuştu, ama açık devam ediyordu. Onun için Atatürk gençlerin yurt dışında eğitim görerek döndüklerinde bu açığın kapanacağını gördü ve bunun önünü açtı. Bunun için 1927-28 yılları arasında 42 öğrenci, 28-29 yılları arasında 170 öğrenci, 29-30 yılları arasın da da 288 öğrenci yurt dışında eğitim görmeleri ve dönmeleri için görevlendirdi. Bunların bir kısmı ile toplantı yaparak dedi ki “Sizleri bir kıvılcım olarak yurt dışına gönderiyorum, dönerken bir meşale olarak dönecek ve üniversitelerimiz kuracaksınız”. Evet Darülfünun artık üniversite oldu. Darülfünun emini rektör oldu, fakülte reisi dekan oldu, müderrisler profesör adını aldı, muallimler doçent oldu, muallim muavinleri ise asistan adıyla bugün ki terimler gündeme geldi. Atatürk’ün dikkat ettiği bir husus vardı. Diyordu ki üniversite yalnızca İstanbul’da olamaz. Bütün Anadolu’da yaygınlaşması lazım. İlk gösterdiği il Ankara ikinci gösterdiği il ise Van oldu. Onun yaktığı üniversite meşalesini bizler bugün Avrasya Üniversitesi ile taşımaya devam ediyoruz. Bugün bir yas günü değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını koruduğumuzu haykırdığımız gündür”.