Bir hafta önce eşim ile birlikte, denize çakılmasına ramak kalan uçak şirketi ile Ankara’dan Trabzon’a geldim.

Seyahat sürecince;

-Uçuş harikaydı

-Hava kötü ama hiç sorun yaşamadık

-Pilot, tekerleklerini piste mükemmel koydu.

-Hiç sarsmadı

Ve eşimle yüz yüze gelerek şöyle dedik..

“Bu zamana kadar ki en rahat uçuşumuz ve inişimizdi…”

+++

Böyle bir anı yaşadık, bir hafta sonra ise o malum kaza yaşandı.

Resmen Allah korudu.

Çamur, 160 insanın imdadına yetişti.

Yumuşak toprak, koca gövdeli uçağı tuttu.

Eğer hava yağışlı olmasa, toprak kuru olsaydı, Allah’ım resmen faciaydı.

Demek ki çamur her zaman kötü bir şey değil.

Ve en önemli kural..

Uçak yolcusu, yaptığım uçak yolculuklarının tümünde, tekerlek piste dediği anda ayağa kalkıyor. Uyarılar hat getire.. Daha uçak durmamış, ama millet ayakta.

Bu işi gelenek haline getirdik.

Kaza anında da millet birbirinin üstüne düştü..

+++

Çamur ayrı zamanda Burak Yılmaz’ın da imdadına yetişti.

Zira, uçak kazası ülkenin gündemine oturdu, Trabzonlu bu olaya odakladı.

Yoksa, Burak Yılmaz’ın Antalya kampında yaptığı açıklamalar

-Sportif

-Fair Play

-Jeopolitik

-Coğrafik

-Sosyolojik

-Psikolojik

-Stratejik

-Ekonomik

Olarak Trabzon’un gündemine oturacak, tartışılacaktı.

Burak Yılmaz’ın açıklamaları iki yönlü ele alınabilir, iki yönlü tahlil edilebilir, iki yönlü tespitler yapılabilir.

İşte bunların birinci yönü;

-Paramı alamıyorum, giderim

-Trabzonspor artık bana dar geliyor

-Bütün yük omuzlarımda azıcık yalpalasam şu anki revaçtalığım uçak gibi çamura saplanabilir

İkinci yönüne gelince

-Helal olsun, neyse yaşadığını anlattı

-Özgüvenini gözler önüne serdi

-Yurt dışı dediği, içi demeyerek, yurt içindeki takım ile Trabzonspor’u karşı karşıya getirmedi.

Sizce, Burak Yılmaz hangi ruh hali ile konuştu.

Taktir okurumun…

Bana sormayın..