Yurt dışındaki oylarla ilgili katılımda bir rekor sağlanmasına ilişkin  değerlendirmede bulunan Erdoğan, "Son kullandıkları oylara baktığımız zaman, bu  seçimde aldığım rakamlar ile zannediyorum 2 milyonu aşmış vaziyette.Yurt  dışındaki vatandaşlarımızın bütün haklarını zorlaştırmalarına rağmen, birçok  engeller önlerine çıkarmalarına rağmen, yılmadılar, usanmadılar hatta yüzlerce  kilometre uzaklıklardan gelip oylarını kullandılar. Çok eza, cefa çektiler.  Gerçekten benim yani Türkiye dışındaki bütün vatandaşlarımızın bu konudaki  duyarlılığı, her türlü takdirin üstündedir. Şimdi bu seçimlerde de yine ben  vatandaşlarımın buralarda atacakları oylarla Türkiye'deki bu yeni yönetim  sisteminin değişikliğine katkılarının olacağına inanıyorum." diye konuştu.

YAPILAN YATIRIMLAR

"Sizi en fazla heyecanlandıran yatırım hangisidir?" sorusuna Erdoğan, öncelikle yatırımlar noktasında Türkiye'nin nereden nereye geldiğine bakılması  gerektiğini söyledi.

Yatırımlarda eğitimin öncelikli, sağlığın ise ikinci sırada yer  aldığını belirten Erdoğan, "Biz göreve geldiğimizde savunma birinci sıradaydı ama  biz savunmayı biraz geriye aldık. Eğitimi bir numara yaptık. Eğitimi bir numara  yaparken, eğitim alt yapısına yüklendik. Eğitimin fiziki alt yapısına  yüklenirken, diğer taraftan da öğretmen kadroları noktasında çok ciddi adımlar  attık. O günden bugüne 580 bin öğretmen ataması yapmışız. Bu sıradan bir rakam  değil. 280 bin derslik yapmışız." diye konuştu.

Erdoğan, kendi döneminde sınıflarda 75 öğrencinin olduğunu anlatarak,  aynı dönemlerde Anadolu'da 100'ü aşkın öğrencinin bulunduğu sınıfların yer  aldığını dile getirdi.

Bugün ilçe mitinglerini yaparken ön taraftaki çocuklara sorduğunda 15,  22, 28, 32 yanıtını aldığını ifade eden Erdoğan, resmi rakamlarla şu an ortalamanın 32 olduğunu aktardı.

Öğrenciyken, teksir kağıdı ile okumak zorunda oldukları dönemlerin  olduğunu kaydeden Erdoğan, o acıları yaşadıkları için ortaöğretim ve ilkokullarda  kitapları hazırlatıp, masaların üzerine koyduklarını, okullar açıldığında  öğrencilerin kitaplarını masaların üzerinde bulduğunu söyledi.

Üniversite öğrencilerinin eskiden 45 lira burs aldığını, burs  miktarının bugün ise 470 lira olduğunu anımsatan Erdoğan, master öğrencisinin 940  lira, doktora öğrencisinin ise asgari ücret aldığını bildirdi.

"ÜNİVERSİTELER ZATEN ÜCRETSİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin  "Üniversiteleri ücretsiz yapacağız." sözünü hatırlatarak, "Üniversiteler zaten  ücretsiz. Şu anda devlet üniversitelerinde ücretli olan var mı? Hepsi ücretsiz  ama beyefendinin bundan bile haberi yok. Herhalde bunu özel üniversitelerle veya  vakıf üniversiteleriyle karıştırdı. Bunu dahi bilmiyor. Böyle bir insan  cumhurbaşkanı adayı Türkiye'de. Dersini çalışmamış." dedi.

Eğitimde bir başka önemli konunun ise üniversitelerin sayısı olduğuna  işaret eden Erdoğan, 75 olan üniversite sayısını 205'e çıkardıklarını, şu an  üniversitesi olmayan ilin kalmadığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteyi öğrencinin ayağına götürdüklerinin  altını çizerek, bunu da büyük oranda başardıklarını belirtti.

Geçmişte 10 öğrenciden birinin üniversiteye girebildiğini ama şimdi  öğrencilerin 10'da 10 üniversiteye girme şansı yakaladığını aktaran Erdoğan,  "(Herkese okuma imkanını getirelim) dedik ve bunu başardık. Bu bana ayrı bir  heyecan veriyor." değerlendirmesinde bulundu.

"AMERİKA'NIN CLEVELAND'I VAR. BİZİM DE ŞEHİR HASTANELERİMİZ VAR"

Sağlık alanında ise çekilen çilelerin belli olduğunu ifade eden  Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben memur çocuğuyum, babam kıyı kaptanıydı. O zaman her hastaneden  istifade edemiyorsunuz. Denizcilik Bankası'nın Tophane'de hastanesi vardı. Babam  çoğunlukla tedavilerini orada olurdu. Dolayısıyla biz de hastalık olduğunda oraya  giderdik. Numara alıyorsun, kaçta size sıra gelirse oraya geliyorsunuz. Ben ise  daha sonra İETT'de futbol oynadığım için aynı zamanda orada işçi kadrosundaydım,  SSK'lıydım. Okmeydanı SSK'ya giderdim daha çok. Orada çektiğim çileleri bir ben  bilirim, bir Allah bilir.

SSK'da daha sonra Sayın Kılıçdaroğlu başına geldi. Ne çileler  çektiğini milletim biliyor. Rahmetli Savaş Ay'ın yaptığı programı unutmak mümkün  mü? Her şey ortada. Doktor ilaç yazıyor, ilaçların tamamını alamıyorsunuz. O  zaman eczaneler zaten ilaç vermiyor. Hastanenin kendi eczanesi var, ilacı oradan  alıyorsunuz ama biz ne yaptık? Bunu da değiştirdik, isteyen gider eczanelerden  ilacını alır dedik. Şu an herkes eczanelerden ilacını alıyor mu? Alıyor. Bu  kolaylığı getiren yine biz olduk."

Erdoğan, isteyen vatandaşın artık istediği hastanede tedavi  olabildiğini ifade ederek, "Bunların içinde SGK ile anlaşması olmayanlar ayrı.  Oraya da parası olanlar, paralı olarak giderler ama diğerleri o hastanelerde de  tedavi olma şansına sahip. Bütün bunlarla beraber şehir hastaneleri diye bir  devrim gerçekleştirdik. Bu devrim nedir? Amerika'nın bugün Cleveland'ı var. Bizim  de şehir hastanelerimiz var. Niçin Cleveland'a gitsin." dedi.

Beyin göçünü bu hastaneler sayesinde geri çevireceklerini vurgulayan  Erdoğan, "Artık ülkemde de kalifikasyonu yüksek, kariyer sahibi doktorlarımız  oluyor ve olacak. Onlar da bu dev şehir hastanelerimizde bu görevlerini ifa  edecekler. Beni bunlar çok duygulandırıyor. " şeklinde konuştu.

15 TEMMUZ DARBE GİRŞİMİ

"15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden, iki yıla yakın bir süre  geçmesine rağmen, muhalefet üzerinden 20 yıl geçmemiş, 50 yıl geçmemiş olmasına  rağmen darbe girişimi hiç yaşanmamış gibi davranıyor. Bu yaklaşımı nasıl  değerlendiriyorsunuz? Bugünden geriye dönüp baktığınızda, 15 Temmuz darbe  girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı  verdi:

"CHP bir defa bu darbe girişiminin adeta içinde. O geceden daha önce,  bir radyo programında 'bir darbe olsa tankların önüne önce ben çıkarım' diyen  kişi Kılıçdaroğlu'dur.

O gece 23.17. Atatürk Havalimanı'na beyefendi iniyor. Atatürk  Havalimanı'nda on binler var. Bu saatlerde ben de açıklamamı yapmışım.  Açıklamamda ne diyorum? Bütün vatandaşlarımı meydanlara, caddelere davet  ediyorum. Ben de geliyorum, diyorum. Binali Bey, o da bir taraftan Ankara'ya  hareket etmiş, o da geliyor. Biz de Marmaris'ten Enerji Bakanı Berat Bey damadım,  kızım, eşim, torunlarım oradan beraberce çıkıyoruz."

Son ana kadar pilota Ankara veya İstanbul'a gittiklerini  söylemediklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Belli bir mesafeden sonra pilota söylüyoruz ve İstanbul'a biz de  geliyoruz. İstanbul'a geldiğimizde üstümüzde F16'lar uçuyor. Halk büyük bir aşkla  orada, heyecanla bekliyor. Bu arada 23.17'de havalimanına gelen beyefendi  tanklarla anlaşıyorlar, tankların arasından otomobiliyle Bakırköy Belediye  Başkanı'nın evine geçiyor veya belediye başkanlığına gidiyor. Oradan süreci takip  ediyor. Kahvesini yudumlarken, çayını içerken elimizde belgeler var. Senin zerre  kadar teröre, darbeye karşı bir tavrın olsa, on binler orada dururken sen niye  oradan ayrılıyorsun. Sen de gelseydin, o vatandaşların arasına karışsaydın. O  vatandaşlarla beraber darbeye karşı yüreğini ortaya koysaydın. Ama onda o yürek  yok ki. Korkağın teki bu. Hemen öbür tarafa geçiyor. Ne diyor? 'Bana haber  vermedi ki' diyor. Ben sana özel davetiye mi çıkaracağım? Ben cumhurbaşkanı  olarak milletin tamamına bu çağrıyı yapmışım. Milletimin tamamı oralarda ama  enteresan olan bir şey var, Bağdat Caddesinden tanklar geçiyor ve tanklar  alkışlanıyor. Bu da manidar. Bunun üzerinde düşünmek lazım. "

Erdoğan, o gece İstanbul'a 02.45'te geldiğini, orada Genelkurmay  Başkanvekili atamasını Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte yaptıklarını ve 1.  Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'a verdiklerini ifade etti.

"MARMARAY'I YAPMAK BİZE NASİP OLDU"

Türkiye'nin ulaşım altyapısında devrim yaptıklarını, özellikle  Marmaray projesinin kendisini duygulandırdığını dile getiren Erdoğan, "Marmaray'ı  yapmak bize nasip oldu. Biz 29 Ekim 2013'te açtık, şu ana kadar 268 milyon yolcu  Marmaray'dan geçti. Bu insanı heyecanlandırmaz mı, duygulandırmaz mı? Aynı  şekilde Avrasya Tüneli. Biz dedik ki raylı sistemi yaptık ama bir de lastikli  sistemi yapalım. Bunun için yine Asya-Avrupa arasında Avrasya Tünelini yaptık.  Avrasya Tüneli de 20 Aralık 2016'da açıldı. Oradan da 23 milyon araç geçti. Bir  başka Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 26 Ağustos 2016'da açıldı. Buradan da 69 milyon  araç geçti. Burayı Bay Muharrem kötülüyor. Bay Muharrem, sen burayı  kötüleyeceğine buradan ne kadar araç geçti bunu araştır. Bunun fiyatları sana  yüksek geliyorsa sen buradan geçmezsin, merhum Özal'ın yaptığı köprüden geçersin  veya merhum Demirel'in yaptığı köprüden geçersin. Mecbur değilsin oradan  geçmeye." şeklinde konuştu.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün de kamu-özel ortaklığıyla  gerçekleştirilen bir yatırım olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla özel sektör buradan parasını almayacak mı? Biz bu parayı  hangi sistemle ödüyoruz? Ne kadar araç geçti? Şu kadar. Ödenmesi gereken para ne  kadar? Şu kadar. Açık ne kadar? Şu kadar. O açığı biz ne yapıyoruz? Biz o firmaya  ödüyoruz ama biz burada karlıyız. Niye karlıyız? Şundan dolayı karlıyız; biz bunu  milli bütçemizden ödemeye kalksak bunun faizi vesaire diye düşündüğünüz zaman  bunun bize maliyeti daha fazla ama biz bunu bu şekilde yapınca bu bizi ciddi  manada rahatlatıyor. Niye? Kira öder gibi biz buralara para ödemiş oluyoruz."

Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Marmaray ve  Avrasya Tüneli'nin İstanbul'un ulaşım sorununu ciddi manada rahatlattığını  vurguladı.

"BU BATI'YI ÇILDIRTIYOR"

İstanbul Yeni Havalimanına değinen Erdoğan, "Dünya artık bu konuda çok  ciddi bir rekabetin içerisinde. Batı'da öyle havayolu firmaları var ki Türk Hava  Yolları'nı (THY) çok yakın takipte izliyorlar. Destinasyon olarak şu anda THY  dünyanın bir numarası. Bunu şu anda Batı firmaları yakalayamıyor. Şu anda filomuz  da 400'e doğru yaklaşıyor uçak noktasında. THY, geniş gövdelilerde de çok ciddi  alımlar ve kiralama yapıyor. THY'ye de böyle bir havalimanı yakışırdı. Bu  havalimanında düşünebiliyor musunuz, 6 pist olacak. Burada toplam proje alana  76,5 milyon metrekare. Böyle bir yere bunu yaptık. Bizim Atatürk Havalimanımız  ise 12 milyon metrekareydi. Bu ne demektir, 5-5,5 kat burası daha büyük. Atatürk  Havalimanına artık ihtiyacımız kalmayacak. Biz de ne dedik? Bunun üzerine adım  atalım. Atatürk Havalimanını Millet Bahçesi yapalım. Çevresi olmak sıradan bir  olay değil. Atatürk Havalimanını da inşallah Millet Bahçesi olarak dünyaya örnek  proje yapıyoruz. Yani biz Central Park'ı geçeceğiz. Onun 3-4 katı büyüklüğünde  bir yer. Zaten Hyde Park'la mukayese etmeye gerek yok, onun çok çok fevkinde."  ifadelerini kullandı.

Havalimanında bugüne kadar 32 bin kişinin çalıştığını, tamamen  faaliyete geçtiğinde çalışan kişi sayısının 100 bin olacağını vurgulayan Erdoğan,  şöyle devam etti:

"Şimdi bu, Bu Batı'yı çıldırtıyor, 'Bu çılgın Türkler ne yapıyor'  diye. Daha çok çıldıracaklar. Hele hele 29 Ekim'de açılışını yapıyoruz. İlk  etapta yılda 90 milyon yolcu taşıyacak burası ama 2023'te yolcu potansiyeli  nereye çıkıyor biliyor musunuz? 150 milyona çıkıyor. Bu onları rahatsız etmez mi?  Bu onların ciddi manada ekmeğini alacak. Bir de şu var, şu anda yeni aldığımız  geniş gövdeli uçaklar dünyanın bir ucundan bir diğer ucuna non-stop gidiyor,  16-18 saat bu şekilde uçabiliyor. Bu tabi birilerini rahatsız ediyor."

"BURADA TRUMP'IN TAVRINI BEKLİYORUZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'nin savunma  sanayisindeki ihtiyacının yüzde 20'sini karşılayabildiğini, bugün ise bu oranın  yüzde 65'e yükseldiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Bunların en önemlisi de bir İHA'lar, iki SİHA'lar, üç kısa süre sonra  havada göreceğimiz Akıncı. Biz bunlar için, göreve geldiğimizde ben o zaman  Bush'a rica ederdim, bize insansız hava aracı... 'Hay hay' derdi. Sonra 'Kongre  müsaade etmedi' derdi. Bu, Obama döneminde de böyle oldu. Sayın Trump, 'Bizim  kaliteli silahlarımız var' diyor, 'şu var' diyor, 'bu var' diyor. 'Tamam, ver o  zaman' diyoruz. 'Ver' dediğimiz zaman da bu sefer, 'Kongre müsaade etmedi'. En  son ne çıktı? F-35 olayı çıktı. F-35'e bizi sokan sizsiniz. Şu ana kadar da 800  milyon dolar ödeme yapmışız. Neyi konuşuyorlar? Senato müsaade etmeyecek anlamına  gelen bir yazı senatodan çıkmış. Tabi burada Trump'ın tavrını bekliyoruz, bu ayrı  mesele. Bu arada da bu F-35'lerden bir tanesinin devir teslimini perşembe günü  yaptılar. Temennim odur ki burada bir yanlışa, gaflete düşmezler. Şunu bilmeleri  lazım, Türkiye artık eski Türkiye değil, o CHP'nin geçmişteki Türkiye'si değil. O  Nuri Demirağ'ların, Allah rahmet etsin, uçak ürettiği dönemde CHP zihniyeti  onların uçak fabrikasını kapattı ve orayı gaz ocağı fabrikası haline dönüştürdü.  Türkiye o Türkiye değil. Biz şimdi evelallah nasıl Hürkuş'u ürettiysek daha ileri  teknolojiyle savaş uçaklarımızı da üretir hale geleceğiz."

"TAM TERSİNE GİDİYOR"

Türkiye'nin pazartesi günü çok farklı bir şekilde uyanacağını ifade  eden Erdoğan, "Bugünden o yabancı birçok köşeler falan hatta kredi kuruluşları  vesaire onlar kurlarla ilgili olayı iyice düşürmeye başladılar. Bu gösteriyor ki  onlar da yapmış oldukları kamuoyu araştırmalarında artık Türkiye'de durum onların  planladığı veya bekledikleri gibi değil tam tersine gidiyor. Bunu biz de arazide  görüyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, bu görüntünün özellikle de büyümedeki 7,4 oranının çok çok  önemli olduğuna vurgu yaparak, G-20 ülkeleri arasında Hindistan'dan sonra 2. OECD  ülkeleri arasında da 1. olduklarını kaydetti.

Türkiye'nin artık işsizlikte son dönemlerin en düşük oranına geldiğini  belirten Erdoğan, genç işsizlikte de ciddi manada düşüş görüldüğünü söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin karşı tarafa bir öz güven aşıladığını dile  getirerek, bunu yeni sistemle adeta bir sıçrama süreci içine sokacaklarını  söyledi.

Bu sistemin en önemli getirisinin de bu olacağını aktaran Erdoğan, "Bu  şekilde bir atak inşallah Türkiye'nin ekonomisini çok daha canlı hale  getirecektir. Bir defa 6 ekonomi ile ilgili birim vardı şimdi bu 3'e düşüyor  buradaki duruş, buradaki bakış bizim ekonomiyle ilgili sürecimizi çok daha hızlı  bir konuma taşıyacak." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ile partinin genel  başkanı arasındaki ilişkiye dair bir soru üzerine, gerek İnce gerekse  Kılıçdaroğlu'nun kongrelerde birbirlerine karşı hakaretlerinin bilindiğini  anlattı.

Kılıçdaroğlu'nun İnce'ye olan "Gel bakalım Muharrem" yaklaşımının çok  çirkin olduğunu aktaran Erdoğan, "Şimdi Cumhurbaşkanı adayını sahneye davet  ediyoruz 'Gel bakalım Muharrem...' Bu senin Cumhurbaşkanı adayın, böyle bir  yaklaşım olur mu? Bunun kısa bir süre öncesinde de bakıyorsunuz kongrede genel  başkanına karşı orada da Sayın İnce'nin yaptığı konuşma, 'Bir gireceksin  yenileceksin, iki yenileceksin, 3 yenileceksin, 4 yenileceksin, iki kere ile  çekilmen lazım' diyor.  Bunun tabii söyleyiş üslubu, tavrı onlar da çok çok  çirkin. Bunları tüm seçim kampanyası boyunca dev ekranlarda gösterdim. Vatandaş  bunları gördüğü zaman, bunların haline gülüyor. Şu anda ben yine de Bay  Muharrem'in, Bay Kılıçdaroğlu'nun ciddi bir oyununa geldiğini görüyorum. Niye?  Şimdi onun bütün hedefi seçimi kazanamayacağını biliyor zaten ama seçimden sonra  hedef 'ben Bay Kemal'i şimdi daha rahat yenerim' diyor. Meydanlarda kendine göre  prim yaptı ya öyle görüyor. Hedef bu." diye konuştu.

Diğerlerini konuşmaya gerek olmadığını aktaran Erdoğan, burada  milletin pazar günü bunlara anlayacakları dilden bir demokratik ders vermesi  gerektiğini ifade etti.

"CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum" diyen Erdoğan, şöyle  devam etti:

"Başımızı iki elimizin arasına alalım. Bay Muharrem aday oldu. İlk  ziyaret ettiği yer, millet olarak siz değilsiniz veya CHP değil, neresi? Edirne  cezaevinde terör örgütünün arkasında olduğu bir kişi. Onu ziyaret ediyor, ondan  adeta icazetini alıyor veya destek arıyor. Bu adam kim? Bu adam, 7 Haziran  seçimlerinin akabinde bütün Kürt kardeşlerimi sokağa döküp orada 53 Kürt  kardeşimin ölümüne neden olan kişidir. Efendim 'YSK aday olma konusunda icazet  verdi', verebilir.  YSK bu ruhsatı, bu icazeti verdi diye her şey halloluyor mu?  Birçoklarıyla alakalı kendisi ne diyordu? 'Kaldırın dokunulmazlığı' tamam  kaldırdık ve şu anda içeridesin. Ha nedir, mahkum değil, tutuklusun. Yani tutuklu  olmak, bu noktada seni temize çıkarmıyor. Yarın ne olacağı belli değil, belki de  bu süreç içinde mahkum olacaksın, bu da var. Bunu da bizim görmemiz lazım."

Erdoğan, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin Hakkari'de,  Diyarbakır'da onların (HDP) desteğiyle miting yaptığını anlatarak, "Ondan sonra  da diyorsun ki; 'Ben Diyarbakır'a da gittim, oraya da gittim' Bunlarla milleti  aldatamazsın. Sizin gitmediğiniz zamanlarda AK Parti olarak biz oralardaydık."  dedi.

Arkadaşlarıyla Doğu ve Güneydoğu'yu hiçbir zaman ihmal etmediklerine  dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, onun için Güneydoğu'da güçlü olduklarını  kaydetti.

"ONLAR ZATEN YIKIM EKİBİ AMA BİZ YAPIM EKİBİYİZ"

Erdoğan, kayyumlarla başlayan süreçte Güneydoğu'nun bir başka,  Diyarbakır'ın bir başka olduğunu belirterek, "O Dicle bambaşka. Şırnak, Hakkari  başka. Buralarda çok ciddi yatırımlar yaptık. Bu yatırımları yaparken terör  örgütü buraları yaktı, yıktı demedik. Onlar zaten yıkım ekibi, ama biz yapım  ekibiyiz. Niye? Oralar bizim vatan topraklarımız. Biz buraları bu teröristler  yakıp yıktı diye kendi haline bırakamayız. Çünkü burası bizim vatan  topraklarımız." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerin tek devletidir  dediniz. Bu anlamda bu yaklaşım, Kürt vatandaşlarımızda bir karşılık buluyor mu?"  sorusunu şöyle yanıtladı:

"Şöyle ifade edeyim. Tabii beklentim çok daha fazla. 'Beklentini tam  alıyor musunuz?' derseniz, tam aldığımızı söyleyemem çünkü verdiğimiz imkanlar,  yatırımlar çok çok fazla. İnkar politikalarını ayakları altına alan biziz, ret  politikalarını ayakları altına alan biziz, asimilasyonu ortadan kaldıran biziz.  Bunlar anne evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamazdı, önünü açtık, propaganda  yapamazdı, bunların önünü biz açtık. Bütün bunlara rağmen maalesef bakıyorum ki  hala buralarda bir çelişki var. Mesela merkezden çıkıyorsunuz havalimanına doğru  gelirken 4 gidiş 4 geliş yol. Dicle vadisi, piknik alanları, Sur içi, Bu saat  kulesi. Kurşunlu cami...  TRT 6... Bunlarla ilgili yayın yapmıyor mu? Bunlarla  ilgili yayın yapıyor bu özgürlük değil mi, bu özgürlükleri veren kim? Biz verdik  ya benim Kürt kardeşlerim, ben kardeşim diyorum. Bizim bu adımımızı onlar  görmüyor mu? Bütün bunlara rağmen hala bakıyorsunuz teröristlerin arkasından  gidiyorlar."

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin önünde haftalarca, aylarca Kürt  annelerinin çocukları dağa kaçırıldığı için hüngür hüngür ağladığına vurgu yapan  Erdoğan, Başbakanlıkta kabul ederek onlarla konuştuklarını ve o konunun takipçisi  olduğunu söyledi.

Erdoğan, Kürt anneleri bu şekilde ağlatan bu PKK terör örgütünün ve  HDP'nin nasıl oluyor da hala oy aldığını anlamakta zorlandığını vurgulayarak, "Şu  anda devranın değiştiğini görüyorum, işte son Van, Diyarbakır mitingi muhteşemdi,  gayet güzel gelişmeler var. Şanlıurfa muhteşemdi, Gaziantep, bugüne kadar  yapılmayan bir mitingi Gaziantep'te yaptık. Tabii herkes Güneydoğu denildiği  zaman Diyarbakır'ı söylüyor, Gaziantep, Şanlıurfa, Güneydoğu değil mi ? Biz  burada da hamdolsun şu anda bir numarayız, açık ara öndeyiz. Şanlıurfa'da da,  Gaziantep'te de. Bu defa Diyarbakır'da farklı bir netice ortaya koyacağımıza  inanıyorum."

"KENDİ GÖBEK BAĞIMIZI KENDİMİZ KESERİZ"

"Fırat Kalkanı, Zeytindalı Harekatları ve Kandil Operasyonu Türkiye'ye  ne kazandırdı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Kendi göbek bağımızı kendimiz keseriz."  ifadesini çok kullandığına işaret ederek, Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytindalı  Harekatı'nın bunun en somut örnekleri olduğunu vurguladı.

Erdoğan, Obama döneminde "Zeytinlik" operasyonu diye Fırat Kalkanı  Harekatı'nın öncesi operasyon yapacaklarını fakat aldatıldıklarını belirterek, "O  Zeytinlik Operasyonu'nu yapmış olsaydık belki de Fırat Kalkanı'na hiç gerek  kalmayacaktı. Münbiç'i de bu Zeytinlik Operasyonu içerisinde halledecektik ama bu  verilen sözler yerine gelmedi. Gelmeyince tabii Trump yönetimi iş başına geldi.  Onunla da bunları konuştuk ve orada da aynı şeyleri söyledim ikili görüşmemizde.  Dedim ki 'Siz yanınıza PYD'yi, YPG'yi alıyorsunuz, bunlar terör örgütüdür ve  bunlar PKK'nın yan kollarıdır. Yapmayın, gelin bunu biz beraber yapalım.' Dediler  ki 'Benim generallerim bana bu konuda Türkiye'nin silahlı kuvvetleriyle silahlı  güçleriyle bu iş olmaz, Özgür Suriye Ordusu'yla bu iş olmaz.' diyorlar. Dedim ki  'Bakın biz buraya iki tugay tahsis ederiz. Özgür Suriye Ordusu, bu işte o da rol  alacak ve biz beraberce bu işi başarırız. Baktım ki heyetlerarası toplantıya  geçtik, orada da bunlar aynı şeyde direniyorlar. Aynı şeyde direndiklerini  görünce artık bize ne düşerdi... Dedim 'Kusura bakmayın, siz yolunuza, biz  yolumuza.' Biz o toplantıdan sonra kararımızı verdik ve Fırat Kalkanı Harekatı'nı  başlattık." diye konuştu.

Fırat Kalkanı Harekatı'yla da onların aslında ne kadar yanıldıklarını  gördüklerini aktaran Erdoğan, harekatta 3 bin civarında DEAŞ'lıyı derdest  ettiklerini ve Türkiye'nin bunu Özgür Suriye Ordusu'yla birlikte yaptığını  hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Suriye Ordusu'nun bu noktadaki hakkını  kendilerine takdim etmek gerektiğinin altını çizerek, "Onlar şehadete çok farklı  bir inanışları vardı ve bizim askerimize de güvenleri ciddi manada çok çok  iyiydi. Onların lider kadrolarını ağırladım, onlarla görüşmelerim oldu. Lider  kadrolarının bize olan sadakatlerini de gördüm. Hele hele bunların içerisinde bir  tanesi vardı ki bu çok enteresan, tabii her taraftan delik deşik olmuş ve  midesini komple almışlar. Bana onu bizzat 'Ya bir göreyim' dedim, onu  gösterdiler. O haliyle hala savaşıyor ve onun öldürülmesi için de özel yüklü bir  prim vermişler ama hiç yılmıyor, yine o yola devam. Böyle insanlar var o Özgür  Suriye Ordusu'nun içinde." ifadelerini kullandı.

"12 GÖZLEM KULESİYLE AFRİN ŞU ANDA KONTROL ALTINDA"

Bu çalışmaların akabinde Rusya'yla münasebetlerini iyi  götürdüklerinine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü koalisyon güçleriyle şey yapamayınca 'biz en azından Fırat'ın  batısındaki çalışmalarımızı çok daha verimli bir şekilde götürelim.' dedik.  Fırat'ın batısından benim Sayın Putin'le olan gerçekten özel ilişkilerim, bunun  yanında istihbaratın, Dışişleri Bakanımın, Dışişleri Bakanıyla olan münasebetleri  ve yoğun ilişkilerimiz, bunların hepsi önce Soçi çalışması, ardından Ankara ama  burada tabii hepsi Astana Zirvesi çerçevesinde yürütüldü. Buna sadık kalmak  suretiyle bu çalışmaları sürdürdük. Tabii daha sonra hangi sürece girdik?  Zeytindalı Operasyonu'na girdik. Zeytindalı Operasyonu'nda da bizim bütün  çalışmamız gerçekten Rusya'yla beraber oldu. Rusya'yla beraber bunu yaparken de  bu çalışmalarda en ufak bir karşılıklı, bu tür şeylerde sıkıntılar olmaz değil  ama başarılı gitti. Bu başarıdır ki şu an itibarıyla Zeytindalı Operasyonu'nda 4  bin 600'ü aşkın terör örgütü mensuplarını biz etkisiz hale getirdik. Hala devam  ediyor ve burada artık PYD veya YPG kim olursa olsun ama bizim orada 12 gözlem  kulesi var. Şu anda bunların hepsi bizim kontrolümüzde ve bu 12 gözlem kulesiyle  Afrin şu anda kontrol altında, bu önemli bir adım.

Tabii şimdi bir de ne var? İdlib var. İdlib noktasında da aynı şekilde  yine Rusya'yla hatta hatta İran'la ama merkezi yönetimle de münasebetleri kimler  yürütüyor? Onunla da merkezi yönetimle de bütün münasebetleri Rusya tarafı  yürütüyor ve bizim tabii onların bunu yürütmesi ve Tel Rıfat'taki bazı  gelişmelerin neler getirip götüreceği konusu, bir de tabii oralardan oraya doğru,  yani Cerablus, El-Bab o tarafa doğru bazı yönelmeler var. Bunları da tabii  yönetiyoruz ama bizi sevindiren şey şu; şu anda Cerablus ve Afrin'e yaklaşık 200  bin civarında bir geri dönüş oldu. Bunun daha da artacağını şu anda bekliyoruz.  Bu da olacak. Bunların olması bizi tabii ciddi manada rahatlatacak."

"MÜNBİÇ'TEKİ YOL HARİTASIYLA PYD, YPG ORAYI TAMAMEN BOŞALTACAK"

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ayın 4'ünde Amerika'ya gittiğini  hatırlatan Erdoğan, "Orada Pompeo ile bir görüşmesi oldu ve bu görüşmeyle  birlikte de Münbiç'te yol haritası belirlendi. Yani bu, kısa kesiyorum, 90 günlük  bir yol haritası. Bu yol haritasıyla da oradan PYD, YPG, orayı tamamen  boşaltacaklar ve oraya da oranın yüzde 90-95'i Arap'tır, sakinleri gelip oraya  yerleşecekler. Onların da oraya yerleşmesiyle bu 200 bin sayısı çok daha  artacaktır diye düşünüyorum. Bu tabii başka yerlerde de benzer durumlar söz  konusu. Bunun için Pompeo ile olan münasebetler Sayın Çavuşoğlu'nun gayet  sağlıklı bir şekilde devam ediyor. Temenni ederim ki bu sağlıklı gidiş, bölgeyi  çok daha rahatlatacaktır. Kuzeyde de gelişmeler çok daha ideal noktaya  gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.

"24 Haziran'dan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinde ne tür bir  farklılaşma bekliyorsunuz, bir iyileşme bekliyor musunuz, Türkiye'nin sahadaki  varlığı bu ilişkilere nasıl yansıyacak?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları  kaydetti:

"Şunu çok açık net söyleyebilirim. Yani bunu hem bir özgüven olarak  söylüyorum hem de siyasetteki tecrübem... Yani şu anda BM Genel Kurulu'nda en  deneyimli iki siyasal lider vardır, başka hatırlamıyorum belki olabilir de. Bir  Putin, bir de ben. Çünkü başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı sürecimizi şöyle art  arda koyduğumuz zaman yani 15-16 yıllık bir sürecimiz var. Putin'in hakeza öyle.  Şimdi bu süreç içerisinde yaptıklarımız yapacaklarımız var. Amerika'nın da bu  attığımız adımlardaki duruşumuz, onlara bir mesaj veriyor. Bunda pek böyle eğilip  bükülen takım değil. Öyleyse hakkı neyse hakkını ister. Biz hakkımızın dışında  bir şey istemiyoruz. Dolayısıyla da mesela koalisyon güçleriyle ilgili şeyler,  ortada bir Fransa var, Almanya var, İngiltere var. Fransa, Almanya, İngiltere,  bunlar Türkiye'nin burada haklılığını görmeleri lazım ve bunu da teslim etmeleri  etmeleri lazım. Eğer bunu teslim etmeyecek olurlarsa biz eğilip bükülmeyiz.  Burada bizim duruşumuz bir defa hakkımızın gereğidir. Çünkü buradan tehdit yiyen  kimdir, Türkiye'dir.

Yani ben Sayın Macron 'Ne zaman çıkacaksınız? Fazla gecikmeyin.' gibi  bazı lafları oldu da kendisine dedim ki 'Sayın Macron, siz Cezayir'de ne kadar  kaldınız, Ruanda'da ne kadar kaldınız. Bunların şöyle takvimini bir önünüze  getirin. Ondan sonra bizimkileri konuşuruz. Biz orada işimiz bitene kadar  kalacağız. Kaldı ki, biz orada katliama gitmedik ama siz Cezayir'de katliama  gittiniz, Ruanda'da katliama gittiniz, biz bunları yapmıyoruz. Biz sadece terör  örgütleriyle uğraşıyoruz.' Bu terör örgütleri Suriye'nin kuzeyinde ne yapmak  istediler, bir koridor oluşturmak istediler. Bu koridorla da Türkiye'yi kuşatma  altına almak istediler. Bu örgüt bir terör örgütüdür. Bunların Kürtlerle  mürtlerle alakası yok. Bir de Batılılar, Kürtler, Kürtler diye yaklaşıyor, ne  alakası var. Terör koridoru, ısrarla bunu söylüyorum, 'bunu karıştırmayın'  diyorum. Biz bu teröristlere orayı ne yapmayacağız, bırakmayacağız. Şimdi bu  yaptığımız operasyonlarla ne yaptık, bir defa o terör koridorunu ortadan  kaldırdık. Buna bu şekilde kararlılıkla devam edeceğiz. Buna da asla prim  vermeyiz."

"ÇÜNKÜ O DARBEYE KARŞI DEĞİLDİ"

15 Temmuz darbe teşebbüsü gecesi Genelkurmay Başkanvekili olan 1. Ordu  Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın gerekli talimatları verdiğini anlatan Erdoğan,  "Biz laf yapmıyoruz. Biz ortaya bir zihniyet, bir tavır koyuyoruz ve böyle bir  anda ne ister bu iş? İrade ister. Ne ister? Cesaret ister. Eğer bu irade, bu  cesaret sizde yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız ama bunlarda bu yok. (Kemal  Kılıçdaroğlu) İşte hemen kaçıyor oraya, gidiyor. Niye kaçıyorsun ya?  Havaalanındasın, 10 binler orada, sen de onların arasına gel katıl. 7 Ağustos'ta  yine Yenikapı'da yaptığımız o büyük organizasyonda ben Sayın Bahçeli'ye davet  çıkardım. Sayın Bahçeli hemen döndü, 'Katılıyorum.' dedi. Ama bu, cuma akşamına  kadar dönmedi, katılmayacağını söyledi. Baskılar geldi, baskılar geldi, son anda  cuma akşamı katılacağını söyledi, ondan sonra da bir taraftan 'İşte ben zaten  bundan yanaydım ama bunun yürümeyeceğini de biliyordum' gibi terse kampanyalar  yapmaya başladı. Çünkü o darbeye karşı değildi. Bakın hala darbenin lehinde  açıklamaları olan birisidir. Sürekli şu anda içeridekileri savunan birisidir. Yok  efendim, 'Gelirsek, bunları çıkaracağız, şu yapacağız, bu yapacağız.' filan,  falan. Hani yargıya müdahale etmiyordunuz? Niye şimdi yargıya müdahale  ediyorsunuz? Bırakın yargı kararını veriyor, versin. Açığa aldıklarımız var,  doğru ama tekrar göreve iade ettiklerimiz de var. Burada ana muhalefet partisinin  gerek adayının gerekse genel başkanının kesinlikle darbe ile mücadele diye bir  derdi yok." diye konuştu.

Erdoğan, "Darbenin faili FETÖ, bugün Batmaz'la ilgili bazı belgeler  çıktı ortaya. Onlar hemen meydana dökülecek. Ben bugün bunu söylemiş olayım. Bu  Kemal Batmaz'la ilgili belgeyle birlikte de bunlar ciddi manada köşeye sıkışmış  olacaklar." ifadesini kullandı.

"YENİ SİSTEMDE HERKES KENDİ İŞİNİ YAPACAK"

24 Haziran Pazar günü yapılacak seçime hazır olduklarını vurgulayan  Erdoğan, aylardır çalışma yaptıklarını söyledi.

Pazar günü milletin "devam" demesi halinde şu an hazır olan şablonu  uygulamaya koyacaklarını dile getiren Erdoğan, "Bu belli bir süre ki ben bunu 100  gün olarak ifade ettim. bu 100 günlük süre içinde zaman zaman bazı yerlerde  aksamalar olabilir, bu aksamaları da o 100 günlük süre içinde telafi ederek  yolumuza devam edeceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yönetim sisteminin demokrasinin ve  Cumhuriyet'in temel niteliği olan güçler ayrılığının kesinlikle zayıflatmadığını,  tersine daha da güçlendirdiğini vurguladı.

Parlamenter sistemde hükümetin Meclis çoğunluğu içinden çıktığını,  pratikte yasama ve yürütmenin aynı gücün kontrolünde olduğunu belirten Erdoğan,  şöyle devam etti:

"Hükümet cenahından gelmeyen hiçbir tasarı veya teklifin Meclis Genel  Kurulundan geçme şansı yoktu. Biz, hükümetle Meclis'in irtibatını, bu attığımız  adımla kopartarak, bu pratik işleyişi bozmuş oluyoruz. Yeni sistemde hükümetin  bütçe dışında Meclis'e kanun tasarısı gönderme yetkisi olmuyor. Kanun teklifi  yetkisi sadece kime ait? Milletvekillerine ait. Dolayısıyla milletvekilleri ve  Meclis tarihimizde ilk defa kendi iradeleriyle yasama çalışması yapma imkanına  kavuşuyor. Meclis'in hükümeti denetim araçları daha da güçlendirilmiş olarak  devam ediyor. Yargı da bu denge içinde çok daha sağlıklı çalışma imkanı bulacak.  Yüksek yargı organlarının üye seçiminin bir kısmının Cumhurbaşkanı ile Meclis  arasında dağıtılmış olması bu daha da güçlendiriyor. Özetle yeni sistemde herkes  kendi işini yapacak, kimse diğeri üzerinde tahakküm kurmaya çalışmayacak."

Erdoğan, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemini değerlendirdiğinde  birçok adımda göreve geldikleri günden itibaren, eğitimden sağlığa, ekonomiden  sanayiye, ulaşımdan enerjiye kadar her alanda önemli ve büyük projeler  gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, bu çalışmalar sırasında sonuç odaklı olmaya  ve projeleri bir an önce hayata geçirmeye gayret ettiklerini söyledi.

Mevcut yapının getirdiği zorluklar nedeniyle çalışmalarının önemli bir  bölümünü istedikleri düzeyde ve sürede hayata geçiremediklerini dile getiren  Erdoğan, şöyle konuştu.

"Bakıyorsunuz, bürokratik oligarşi, yapıların hantallığı, kurumlardaki  iş ve işleyiş süreçleri hep önümüze birer engel olarak çıktı. Bu bazen üstten  oldu, bazen altımızdaki, yani talimat verdiğimiz kesimden oldu. Cumhurbaşkanlığı  Hükümet Sistemi ile birlikte bu sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Yeni  dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı devlet anlayışıyla  çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu da burada çok açık net görünüyor. Çözüm üreten  devlet, sorun çözen devlet, çözüm odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarımızı  sürdüreceğiz. Devlet burada ciddi manada hızlanıyor. Tabi daha az bürokrasi, daha  hızlı karar alma süreçleri ve bürokraside tabi kademeler azalıyor, görev alanları  netleştirilerek yetki karmaşasının da önüne geçiliyor. Tüm hizmetlerde sonuç  odaklı olmanın kararlığı içinde olacağız ve verim odaklı çalışacağız, yeniliklere  de hızla adapte olacağız."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi  ile ilgili olarak aylar öncesinden çalışmalara başladıklarını ifade ederek, kendi  tarihimizdeki ve dünyadaki yönetim modellerinin incelendiğini söyledi.

Tarihteki Büyük Hun İmparatorluğu'ndan Osmanlı İmparatorluğu'na kadar  16 Türk devletinin yönetim modellerinin incelendiğini açıklayan Erdoğan, şöyle  devam etti:

"Bunun yanında şu anda da biz özellikle Amerika, Rusya, Brezilya, yarı  başkanlıkta Fransa ve Güney Kore, bunları da üzerinde bu dönemin bu uygulamasını  yapan ülkeler olması hasebiyle özelikle inceledik. Tabi ecdadımız bu tip yönetim  pratiklerini uygulayarak yüzyıllar boyunca milletimize, ecdadımıza hizmet  etmiştir. Günümüzde ise Amerika, Rusya başta olmak üzere başkanlık sistemiyle  yönetilen birçok ülke var. Hepsi bu yönetim yapısını getirirken neyi amaçlamış,  hangi sorunu çözmüş bunları detaylı inceledik. Yeni modeli oluştururken kendi  sorunlarımızı da tabi masaya yatırdık. Bizim sorunlarımız diğer ülkelerle  farklılık gösteriyor. Dolayısıyla ortaya koyduğumuz modelin de kendimize özgü  olması gerekiyor. İşte biz bu modele, beni çok eleştirdiler biliyorsunuz, ne  dedim, ben 'Türkiye modeli' dedi. İlla buna 'Amerika modeli' demek zorunda  değilim. 'Rusya modeli' demek zorunda değilim. Biz kendi içimizde adeta bir bal  arısı gibi hepsinden alıyoruz nasibimizi ve bunu miks etmek suretiyle biz Türkiye  modelini ortaya koyduk. Bu sistem bizim 2023 hedeflerimize, 2053 ve 2071  vizyonlarına da katkı sağlayacak, kendimize özgü bir sistemdir ve bununla biz  inşallah sıçrayacağız."

"TÜRKİYE'Yİ YATIRIMCI DOSTU BİR ÜLKE HALİNE GETİRİYORUZ"

Erdoğan, yeni yönetim modelinin özellikle yürütmenin çok daha hızlı,  pratik ve sonuç odaklı hareket etmesine imkan sağladığını vurgulayarak, bunun  için de işlevselliğini ve verimliliğini arttırmak için bazı bakanlıkların  birleştirilerek bakanlıkların sayısının azaltıldığını dile getirdi.

Başbakan olduğu zaman 37 olan bakanlık sayısını 26'ya indirdiğini,  şimdi de bakanlık sayısını 16'ya indirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Yeni yapıda  bakanlıkların yanı sıra politika önerileri geliştirecek, icrai faaliyetleri  izleyip, raporlayacak 9 da kurul oluşturduk." dedi.

Erdoğan, Yerel Yönetimler Politikalar Kurulu, Sosyal Politikalar  Kurulu, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu,  Hukuk Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu, Ekonomi  Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Bilim, Teknoloji ve  Yenilik Politikaları Kurulları ile Finans Ofisi, İnsan Kaynakları Ofisi , Dijital  Dönüşüm Ofisi, Yatırım Ofisi'nin kurulduğunu söyledi.

Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı, Savunma Sanayi  Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Diyanet İşleri  Başkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, İletişim Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanına  bağlı olarak çalışacağını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Kurullarımızda iş dünyamızdan, üniversitelerimizden, kültür ve sanat  alanında, teknoloji alanında, bilim alanında, ekonomi, dış politika gibi  alanlarda uzman kişileri politika inşa süreçlerine dahil edeceğiz. Yeni modele  ilk etapta insan kaynakları, yatırım, finans ve dijital dönüşüm olarak 4 tane  ofis kuruyoruz. Bu ofisler cumhurbaşkanı ile birebir çalışacak. Bürokrasiye  takılmadan, cumhurbaşkanının öncelikleri doğrultusunda projeleri yönetecek ve  çalışmalar gerçekleştirecek. Cumhurbaşkanına bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı,  İletişim Başkanlığı bunlar iki yeni başkanlık olarak bunları kurduk. Strateji ve  Bütçe Başkanlığı ile artık cumhurbaşkanının uhdesinde olan bütçe yapımı ve  yönetimini daha etkin bir şekilde yürütmeyi, mali disiplini ve verimliliği  sağlamayı hedefliyoruz çünkü mali disiplin ve verimlilik çok ama çok önemli.  İletişim Başkanlığı ise devletin ve Cumhurbaşkanlığının basın, yayın, iletişime  dair tüm çalışmalarını burası koordine edecek. Mevcut sistemde farklı isimler  altında çalışan bazı kurumları da başkanlık adıyla biz buraya alıyoruz."

Erdoğan, 16 Nisan Halk Oylamasıyla Türkiye'nin 2023 hedeflerine, 2053  ve 2071 vizyonlarına daha öz güvenli ve güçlü bir şekilde yürüyecek döneme  girdiğini dile getirdi.

Türkiye'nin 16 Nisan Halk Oylaması ile 2023 hedefleri, 2053 ve 2071  vizyonlarına daha öz güvenli ve güçlü şekilde yürüyeceği bir döneme girdiğini  belirten Erdoğan, "Milletimizin bizlere vermiş olduğu bu görevi verimli ve sonuca  ulaşacak şekilde nasıl modelleriz diye düşündük ve bunun üzerinde de çalıştık."  ifadelerini kullandı.

"DURMAK YOK, YOLA DEVAM"

Kişi başına milli gelirin 2001'de 3 bin 84 dolar olduğunu, 2017'de bu  rakamın 10 bin 596 dolar çıktığını aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Bundan sonraki süreçte bunun hızlanmasıyla birlikte bu çok daha  farklı bir şekilde vatandaşa yansımaya başlayacak. Burada 2023'ün hedefi nedir?  25 bin dolardır. Buraya odaklanmış vaziyetteyiz. Bir de Cumhurbaşkanlığı Yeni  Yönetim Sistemi ile birlikte istişare mekanizmalarının kurumsallaştığı,  kararların daha hızlı ve doğru bir şekilde alınıp uygulandığı bir yapı  oluşturuyoruz. Bu yeni yapı milletimizin hayal ettiği projeleri hayata geçirmek  için bizlere zaman tasarrufu sağlayacak. Bu durum bir yandan daha çok proje  üretmemize ve hayata geçirmemize imkan sağlayacak diğer yandan da küresel  rekabette ülkemizin hak ettiği konuma ulaşmasının önünü açacak. Onun için ne  diyoruz? Durmak yok yola devam. Koşacağız, üreteceğiz ve bunu bir ortak akılla  başaracağız."

Yeni modelin yatırımların ve yatırımcıların önünü daha da açtığının  görüleceğini kaydeden Erdoğan, "Özellikle küresel sermayenin Türkiye'ye  çekilmesinde bu yapı, çok büyük bir mıknatıslama görevi yapacak. Türkiye'yi  yatırımcı dostu bir ülke haline getiriyoruz. Yatırımlarla birlikte ülkemiz daha  fazla büyüyecek ve böylelikle milli gelirimiz ve istihdam da artacak" diye  konuştu.

BAKANLIKLAR

Bakanlıkların yeni modelde sayısının azaltılması konusundaki soru  üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Mevcut bakanlıklarda şu anda Adalet, İçişleri, Milli Savunma, Milli  Eğitim, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre Şehircilik, Kültür ve Turizm,  Gençlik ve Spor, Maliye, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı... Şimdi  buralarda yeni bakanlıklarla bir defa 12 bakanlık sadece Maliye'nin yanına Hazine  Müsteşarlığını katarak Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyoruz. O bakanlık bu  şekilde değişiyor. Peki, Dışişleri Bakanlığı ne oluyor? Avrupa Birliği  Bakanlığını kaldırıyoruz, Dışişleri Bakanlığının çatısı altına ve Dışişleri  Bakanlığı oluyor. Bir diğeri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve  Sosyal Güvenlik Bakanlığını, 'Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı' haline  getiriyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri  Bakanlığını birleştiriyoruz 'Tarım ve Orman Bakanlığı' yapıyoruz. Bir diğeri o da  şu, Kalkınma Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını 'Sanayi ve  Teknoloji Bakanlığı' olarak birleştiriyoruz. Son olarak da Gümrük ve Ticaret  Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığını birleştiriyoruz, 'Ticaret Bakanlığı' yapıyoruz.  Dolayısıyla 6 bakanlık, Ticaret Bakanlığı çatısı altında bütünleşmiş oluyor ve Bu  da tabii kendi içinde aslında 3'e düşüyor. Böyle bir yapı söz konusu oluyor."

Ekonomi yönetiminin burada sadeleşeceğini kaydeden Erdoğan, "Bu  sadeleşme de oradaki seri işlev ortaya inşallah koymuş olacak. Bunu da uygulamada  çok açık net göreceğiz. İşte bunlardan ekonomi yönetiminde az önce de ifade  ettiğim gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji, Ticaret Bakanlığı  olarak ekonomi yönetimi bu üç yerde bütünleşmiş oluyor." dedi.

"KAMU ÇALIŞANLARIMIZ MEVCUT GÖREVLERİNE DEVAM EDECEK"

Birleşen bakanlıkların mevcut personelin durumu konusunda sorulan soru  üzerine ise Erdoğan, "Burada aslında sağa sola dağılma diye bir şey söz konusu  değil. Hepsi, kamu çalışanlarımız olarak mevcut görevlerine aynen devam edecek.  Biz, bazı bakanlıkları birleştiriyoruz. O bakanlıkların personelinin  birleştirilmesi aynı zamanda burada cereyan ediyor. Burada idari noktada bir  tasarruf sağlıyoruz. Tasarruf ne? Yani idare, diyelim ki Dışişleri Bakanı bunlara  artık o hükmedecek. İdare olarak onların yönetiminde değerlendirmeyi, her şeyi o  yürütecek. Yoksa bunları tasfiye etmek, vesaire böyle bir şey söz konusu değil  ama onlara yeni bir işlev tabii ki kazandırılacak. Bu işlevle birlikte de aslında  bizim farklı noktada, oligarşik yapıyı tasfiye etme noktasında bir adımımız tabii  ki atmış olacağız." ifadelerini kullandı.

KURULLAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de kanunlarla ve düzenleyici işlemlerle  kurulmuş 65 adet kurul, komisyon, komite, konsey gibi yapıların bulunduğunu,  bunları kaldırarak 9 adet kurulun çatısı altında topladıklarını söyledi. Erdoğan,  şöyle devam etti:

"Bu kurulların politika geliştirerek Cumhurbaşkanına önermesi ve bir  bakanlığın görevini aşan makro düzeydeki kararları vermesi öngörülmektedir.  Strateji ve politikalarımızı üreteceğimiz istişare mekanizmalarımızı kurumsal  hale getirmek amacıyla bu 9 yeni kurulu oluşturmuş olduk. Bu kurullar, ekonomiden  eğitime, dış politikadan sağlığa yürütmenin bizzat sorumlu olduğu alanlardan  bakanlıklarımıza ne yapacaklar? Politika önerileri sunacaklar. Bu kurullara  bizzat biz başkanlık yapacağız. Kurullar bizim ortaya koyduğumuz hedefler ve  vizyon doğrultusunda gerekli araştırmaları yapacaklar. İcracı kuruluşlarla,  STK'larla, üniversitelerle, özel sektör temsilcileriyle görüşüp fikirlerini  alacaklar. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek ülkemize katkısı  olabilecek politika önerilerini bizlere sunacaklar. Örneğin Eğitim Öğretim  Politikaları Kurulumuz, eğitim alanında ülkemizin ihtiyaç duyduğu değişim  ihtiyacına dönük olarak sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sektör  temsilcileriyle bir araya gelerek politika önerisi ortaya koyacaklar. Bunu  yaparken de ayrıca dünyadaki modelleri inceleyecek sonrasında da bize bir rapor  halinde sunacak. Bizler de bu kurulların yaptığı çalışmalar doğrultusunda  gerekirse politikalarımızı yeniden şekillendireceğiz ve stratejilerimizi bu  doğrultuda belirleyeceğiz."

Erdoğan, süratle netice almak için burada Cumhurbaşkanının  yardımcılarının da bu konuda yetki sahibi olacağını belirtti.

Yeni yönetim sistemindeki ofis mekanizmasına da değinen Erdoğan, "Yeni  yönetim modeli tasarlanırken dünyadaki birçok örnekten özellikle de az önce ifade  ettiğim gibi kendi köklerimizden tabii ki faydalandık. Bunların örnekleri tarih  kitaplarında da zaten geçiyor. Diğer taraftan bugün de sadece Amerika'da değil  hemen her ülkede aslında ofis benzeri yapılar var." dedi.

Tüm bakanlıkları ilgilendiren konularda faaliyet yürüten  Cumhurbaşkanına bağlı ofislerin olacağını kaydeden Erdoğan, "Yatırım Ofisi ile  büyük yatırımlar destekleniyor, yatırımcıların önü açılıyor. Finans Ofisi ile  İstanbul Dünya Finans Merkezi Projesi yürütülüyor, finansal çekim merkezi  oluşturuluyor. Dijital Dönüşüm Ofisi ile evrak yükü azalıyor, devlet hızlanıyor,  siber güvenlik, büyük veri analizi, yapay zeka çalışmaları koordine ediliyor.  İnsan Kaynakları Ofisi ile yeteneklerin keşfi sağlanıyor, kamunun performansı  artırılıyor. Olay bu. Bu şekilde de bunu hızlandırarak yolumuza inşallah devam  etmiş olacağız." diye konuştu.

Ofislerin çalışmalarını, Yatırım Ofisi'nin yapacağı çalışmalar  konusunda örnek vererek açıklayan Erdoğan, bu ofisin yatırım ekosistemini çok iyi  tanıyan ve bunlarla sürekli temas halinde olan bir yapı olacağını, bunun  başarılması halinde Türkiye'nin ciddi manada bir çekim merkezi haline geleceğini  söyledi.

Erdoğan, İstanbul'u, Dünya Finans Merkezi Projesi ile dünyaya  tanıtacaklarını ve bir marka haline getireceklerini dile getirdi.

"PARLAMENTER DEMOKRASİYE DÖNÜŞ YOK"

"Muhalefet ne bir taraftan parlamenter sisteme dönüşle ilgili bir  teklif ortaya koyabilmiş durumda ne de içinde yarıştıkları bu yeni sistemde  kendileri ne tür yeni bir model ortaya koyacaklar, bunu ortaya koyabilmiş  durumda. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı  verdi:

"Bu arkadaşlar ne dediklerinin farkında ne de parlamenter demokrasi  nedir bunu bilmiyorlar. Biz bir defa 16 Nisan'da bu işi bitirdik mi? Bitirdik. Bu  sisteme geçtik mi? Geçtik. Parlamenter demokrasiye geçebilmek için bunların yeni  bir anayasa değişikliği yapması gerekmez mi? Veyahut da parlamentoda yeterli  çoğunluğu sağlaması gerekmez mi? Şu anda sen parlamentoda sayısal durum nedir  bunu bilmiyorsun. Anayasayı değiştirebilecek güce sahip misin değil misin bunu  bilmiyorsun. 'Parlamenter demokrasiye döneceğiz' diyorsun. Ne demek bu? Vatandaşı  enayi yerine koymaktır. Ben de vatandaşıma diyorum ki; parlamentoda yeterli  sayıyı elde edemediklerine göre veya edemeyeceklerine göre parlamenter  demokrasiye dönme şansları bunların yok veya anayasal değişikliği yapabilme  imkanı şu anda olmayacağına göre, bunu oradan da yapamayacağına göre parlamenter  demokrasiye dönüş yok."

Şu anda 16 Nisan'da halkın verdiği kararın başkanlık sistemi olduğunu  ifade eden Erdoğan, "Başkanlık sistemine göre herkes çalışmasını yapacak, ona  göre adımlarını atacak. Şu anda biz 16 Nisan'da benim milletimin verdiği 51,4  oranındaki kararla derslerimizi çalışmaya başladık. Bugünlere geldik. Şu anda  ekranda da anlattığım gibi yeni yönetim sistemi milletimize hayırlı olsun  diyorum. Milletimin pazar günü ister CHP ister olsun, Saadet olsun, ister İYİ  Parti olsun, HDP olsun hepsinin oylarına talibiz. Desteklerini versinler. Bir  olalım, beraber olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. 24  Haziran'dan sonraki süreci çok daha farklı şekilde geleceğe taşıyalım." diyerek  sözlerini tamamladı.