Ortahisar Belediye Meclis Üyesi MHP Grup Başkanı Davut Çakıroğlu, 15 Temmuz akşamı yaşanan darbe teşebbüsünü hakkında açıklamada bulundu.  Çakıroğlu açıklamalarında, milli egemenlik ve demokrasi kavramlarının önemine dikkat çekerken, askeri darbe ve benzeri yapılanmalara karşı durmanın her vatandaşın yurtseverlik görevi olduğunun altını çizdi. İşte o açıklamanın tam metni:

‘’Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’’…

 

DARBELERE KARŞI DİK DURUŞU SERGİLEMEK VE MİLLİ İRADEYİ HAKİM KILMAK  ASLI VATANDAŞLIK VE DEMOKRATİK BİR GÖREVİDİR….

Öncelikle,15 temmuz 2016 çok talihsiz ve çirkin bir şekilde sahneye konulan darbe girişimini, bir demokrat insan olarak şiddetle ve büyük bir tepki ile kınadığımı belirtmek ve bu çirkin anti-demokratik olayın  Türk demokrasi ve  siyasi tarihindeki karanlık yerini alacağından hiç şüphe duymadığımı belirtmek isterim. Bu menfur olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, geride kalan yakınlarına sabır ve metanet temenni ederim.

İnsanlık tarihinin bilinen yaklaşık 2500 yıllık demokrasi süreci hep çalkantı ve mücadelelerle geçmiştir. Bu yazılı tarihin tespit ettiği en eski demokrasi yorumunu(M.Ö.500-429) Atina şehrinde yaşamış devlet adamı Perikles kullanmıştır. Buna göre, demokrasi çoğunluk esasına göre halkın yönetilmesi ve idare edilmesidir. Bu demokrasi yorumuna  yine (M.Ö. 40) yıllarında yaşamış yunan filozofu tam katılmamasına karşın, demokrasinin belli bir olgunluk seviyesine kavuşması ve halk tarafından benimsenmesi için insanlığın 19.yy. ve 20. Yüzyıla kadar beklemesi gerekiyordu. İlk demokrasi dalgasını dünyamız 1820-1926 arası fiilen yaşamıştır. Bu zaman sürecinde dünya üzerinde sadece 29  demokratik devlet kurulabilmiştir ve bu sayı 1926-1945 arası diktatörlük rejimlerinin devreye girmesi ile maalesef 12 ‘ye kadar gerilemiştir. Üçüncü demokrasi dalgası olarak siyasi literatüre giren, günümüz demokratik devlet rejimleri ise ancak 1960-1990 yılları arasında 30 sayısına erişebilmiştir. 21. yy. dünyamızda da demokratik parlamenter sistemle yönetilen devletler sayısı yaklaşık 120 sayısına erişmeyi başarabilmişlerdir.

Bu kısaca yukarda özetlemeye çalıştığımız demokrasinin geçirdiği büyük zaman evreleri, demokratik devlet rejimlerinin ne kadar zorlu bir süreç izlediği ve ilgili gelişen toplumlar tarafından benimsenip kabul görmesinin ağır toplumsal bedellerle de ödendiğini ve bu manada demokrasinin de özenle korunması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Artık günümüz çağdaş ve müreffeh devletlerin halk yönetim model ve biçimlerinin ‘Demokrasi’’ olduğunun altını kalın çizgilerle bir kez daha çizmek zorundayız. Halkın iradesinin  demokratik seçimle oluşan bir devlet yönetim biçimi olduğunu tüm toplum tarafından benimsenmesi gerekliliğini, her vatandaşın, siyasetçinin ve devleti oluşturan tüm kurumsal yapıların da bu rejim sistemini kabulden başka bir alternatifleri olmadığını, zorunlu kılmaktadır.

Milli irade ile iktidara gelmiş siyasi parti ve kişilerin, yine milli irade ile iktidardan uzaklaştırılmaları demokratik parlamenter rejimlerin olmazsa olmazıdır

Bu hususun önemini ve hayatı gerçekliliğini Türkiye Cumhuriyetini kuran ve milli iradeyi Cumhuriyetin kayıtsız ve koşulsuz ana maddesi yapan ‘’Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’’ ibaresi ile pekiştiren büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve onun vizyoner görüşü önderliğinde kurulan ve bugün sahip olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu kapsamda işleyen bir demokratik parlamenter rejim olduğunu ve bu sistemin bütün Türk milletinin-hangi parti ve inançta olursa olsun- ortak ve zengin değeri olduğunu bir kez daha tespit etmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin  90 yılı aşan siyasi  tarihinde, milli irade dışı yapılan askeri darbeler, Türk toplumuna telafisi mümkün olamayan maddi ve manevi  travmalar, ağır siyasi ve özellikle de ekonomik kayıpları geçmişte yaşatmıştır.

Türkiye cumhuriyeti’nin mevcudiyetini ortadan kaldırmayı, üniter yapısını bölmeyi ve Milli Birliği parçalamayı amaçlayan ve Devletin Bekası‘nı tehlikeye atan her türlü oluşumun karşısında dik duruş sergilemek her Türk vatandaşının yurtseverlik ve vatanseverlik görevidir. Bunun dışında sahneye koyulmaya çalışılan, her nereden gelirse gelsin Türkiye Cumhuriyeti‘nin demokratik parlamenter rejimini ve halkın milli iradesini ipotek altına alan ve seçimle işbaşına gelmiş siyasi iktidarları ortadan kaldırmayı amaçlayan, askeri darbe ve benzeri yapılanmalara  her şart ve şeraitte karşı koymak ve dik duruş sergilemek de yine her Türk vatandaşının yurtseverlik ve vatanseverlik görevi olmalıdır…