Karslı yaptığı açıklamada Trabzon’un 4.derece deprem bölgesinde olmasına karşın Karadeniz bölgesinin deniz içi fayların varlığı ve sistematik davranışları tam olarak haritalanmamış olduğunu altını çizerek uyarılarda bulundu.

Depremin noktası ile birlikte asıl hasarın çevrede bulunan zemin hareketlerini verdiği hasarın göz önünde bulundurulması gerektiğini savunan Karslı, ‘’Trabzon ili çevresinde çarpık ve kontrolsüz bir yapılaşma çok hızla ilerlemektedir. Yeni imar düzenlemeleri (Kaşüstü, Yıldızlı, Söğütlü, Of, Çukurçayır, Boztepe, Beşirli, Konaklar, vd.) ile çok yüksek katlı binalar, dere yataklarına, dağ yamaçlarına ve deniz-dağ arası geniş düzlükler (ki bu alanlar çok kalın, ~50m‟yi aşan, alüvyonal malzemeleri, kil, kum, silt, çakıl karışımı, içermektedir) yapılmaktadır. Bununla birlikte, sürekli deniz dolgu alanları oluşturulmaktadır.

Depremler bazen deprem odağına yakın alanlarda daha az hasara, ancak uzak alanlarda daha fazla hasara neden olabilmektedir’’ dedi.

Karslı şöyle devam etti;

‘’Bu aşamada yaşadığımız havasını teneffüs ettiğimiz sakini değil, sahibi olduğumuz Trabzon ilimiz ve deprem ilişkisi hakkındaki görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. 

Trabzon ili deprem bölgelendirme haritasına göre 4. Derece deprem bölgesi olarak belirtiliyor ise de, deprem olayını İlimiz açısından bir değerlendirmesini yapma zorunluluğumuz vardır. Son 10 yıl içerisinde Doğu Karadeniz Bölgesinde deniz içinde ve çoğunlukla büyüklükleri 5.0‟den küçük olmasına rağmen özellikle Trabzon il ve ilçelerinin sahil kesimlerinde önemli derecede hissedilen depremler meydana gelmiştir. 

Bu depremler Karadeniz‟de daha önce hidrokarbon arama amaçlı yapılan sismik çalışmalarla belirlenmiş olan Güney Batı-Kuzey Doğu uzanımlı kırıklarda (faylarda) (doğudan batıya, Rize, Trabzon ve Ordu kırıkları veya fayları) meydana gelmiştir. Her ne kadar deniz içinde bazı faylar belirlenmiş ise de, Doğu Karadeniz bölgesinin deniz içi fayların varlığı ve sistematik davranışları tam olarak haritalanmış değildir. 

Bununla birlikte, unutulmamalıdır ki, 1968 Bartın depremi (6.8 büyüklüğünde) hemen Karadeniz Bölgesinde en deniz içinde kıyıya paralel uzanan ve bilimsel olarak kuzeyden güneye dalma zonu içinde yer alan ters kırık hattında gerçekleşmiştir. Bu durum depremin büyüklük veya küçüklüğünden ziyade zeminlerin yerel davranışları ile ilişkilidir. Bunlar, zeminin gelen deprem yüklerini büyütmesi, zemin sıvılaşma, zemin hakim titreşim sürelerinin artması ve temel kaya topoğrafyasının deprem dalgalarını odaklaması ve saçması olarak bilinmektedir. Depremin en fazla hissedildiği, etkilediği ve hasara neden olduğu alanlar zayıf dayanımlı zemin olarak tanımlanan, kalın alüvyon tabakalarının yeraldığı dere yatakları, deniz kenarları ve diğer düzlüklerle, aşırı eğimli ve kalın toprak örtülü dağ yamaçlardır. Bununa birlikte, yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın olması ve sağlam zeminlerin yani temel kayanın topoğrafyası da depremin zemin davranışı etkileyen önemli unsurlardır’’