Hep eleştiriyoruz, hep yargılıyoruz; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup sebeplere bakmadan sonuçları değerlendiriyoruz. Bu toplumsal bir sorun maalesef. En kötüsü de toptancı bir yaklaşım sergiliyoruz. Sevmediğimiz ya da kabullenmediğimiz insanları, kurumları her şeyiyle kötülüyor hiçbir şeyini kabul etmiyoruz.

Oysa çok yanlış bir düşünce tarzı bu. Siyasi duruşu, düşünce yapısı bizimle aynı olmayan insanlarla hiç mi ortak yönümüz yoktur ya da bu insanların her dediği bizim için yanlış mıdır? Tabi şunu belirtmem gerekir ki bahsettiğim husus samimi olan ve art niyetli olmayan düşünce ve eylemler için geçerlidir.

Olayın bir de diğer yönü var ki bu da kötü. Siyasi düşüncesi ya da hayat görüşü bizimle aynı olan insanların her yaptığını da doğru kabul etmek. O yüzden insan sorgulamalı, düşünmeli, araştırmalı, beynini kiraya vermemeli, başkası adına rol almamalı; kısaca bir duruşu olmalı, kendi doğrularının yanında herkesçe kabul edilen doğrulara da yüz çevirmemeli. Bu hayatın her alanında böyle olmalı sanatta, sporda siyasette...  

Sonra insanın ufku geniş olmalı, dar düşünmemeli hayatı, yaşadığı yerden ibaret saymamalı; dünyayı takip etmeli. Evet, şimdi bazılarınız bu yazdıklarım nereye varacak diye düşünüyor olabilir? Geçenlerde televizyon kanalında bir haber geçti. Haberde Merkel'in Hrıstiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi yetkilileri Peter Tauber ve Klaus Schüler ile bir araya gelerek seçim kampanyasını görüştüğü belirtildi. Tabi devamında Merkel’in bu seçiminin, dördüncü dönem seçimi olduğu belirtiliyor.

Yani 2005 yılında göreve başlayan başbakan Merkel, 11 yıldır görevinin başında ve seçilmesi durumunda da devam edecek. Tabi parti isminde yer alan Hristiyan kelimesine hiç değinmiyorum. Herhalde onlar, laiklik ne bilmiyorlar! Neyse…


Yine dikkatimi çeken bir haber. ABD seçim yarışında bizdeki demokrasi havarilerinin ve bazı terör örgütlerinin desteklediği, hatta rüyalarına girdiği Hillary Clinton vardı ya; hani şu eski ABD başkanı olan Bill Clinton’in eşi olan. Tabi seçimi kaybetti, kazansaydı başkan olacaktı.

Benim ilgimi çeken başkanlığı kaybetmesi değil ya da Alman başbakanının kaçıncı dönemi olacağı değil. Hani bizde kendini üstün gören, kendini gazeteci sanıp hainlik edenlerin sığındıkları bu ülkelerde kimse bunlara anti demokrat ya da diktatör demiyor.

Çünkü buralarda gazeteciler, aydınlar halka saygı duyuyor; verdikleri oyları değerli görüyor. Bizde ne oluyor? Gayet demokratik seçimlerle, halkın oyuyla iktidar olan Sayın Cumhurbaşkanımıza olmadık hakaretler ediliyor. Aslında bunlar Sayın Cumhurbaşkanımıza değil ona oy veren, hatta oy vermeyenlere hakaret ediyor; onların iradelerini yok sayıyor. Kısaca Türk halkıyla dalga geçiliyor. Herkesi kendileri gibi akılsız zannediyorlar. Bunları yapan da maalesef içimizde yer alan hainler. Tabi bunlar kendi boyunlarındaki tasmayı başkalarında da var zannediyorlar.