Eğitim İş Trabzon'dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

Bilindiği gibi 2020- 2021 eğitim öğretim döneminde MEB tarafından önce “hibrit eğitim”, 23 Kasım itibariyle de tamamen” uzaktan eğitime” geçilmiştir. Ancak altyapı olarak ailelerin tablet ve internet erişimi olmadığı için aksaklıklar yaşanmıştır.  Korona virüs salgını nedeniyle EBA sistemi üzerinden devam eden çevrimiçi eğitimle, ilkokul 1- 12.sınıflar arasında ki tüm öğrencilerin uzaktan derslere daha ne kadar devam edeceği muğlak kalmıştır. Bu konuda MEB  Mart ayından bu tarihe kadar öğrencilerin yaşadıkları sorunlara   kısa vadeli  çözümler dışında kalıcı alternatif çözümler üretmek konusunda yetersiz kalmıştır.

MEB Bakanı Ziya Selçuk bu hafta 47 bin tablet bilgisayarın dağıtımının gerçekleştirileceğini bildirdi. İhtiyacın çok altında kalan bu tablet ve bilgisayarların dağıtımında neden bu kadar geç kalınmıştır? Zira  I. Dönemin sonuna geldik…

Öncelikle yerel yönetimler, özel sektör kuruluşları ve sivil insiyatiflerin de desteğiyle tedarik edilen tabletlerin dağıtımında 4. faz başladı. MEB bütçesi özel okullara bile kaynak aktarabiliyorken öğrencisine neden çaresiz kalmıştır?

Bu doğrultuda ihtiyaç sahibi öğrenciler arasından ailesinin gelir düzeyi, eğitim çağındaki kardeş sayısı, yüz yüze eğitime devam etme durumu, özel eğitim gereksinim halleri gibi  kriterler belirlenerek gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmış mıdır?

Trabzon’da uzaktan eğitime katılamayan ve imkânı olmayan öğrencilere tablet ve bilgisayar gibi araçların dağıtımına başlanmış ancak bu teknik desteğin kime, hangi kriterlere göre verildiği konusunda yeterince şeffaf olunmuş mudur? 

Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak yapılan desteğin “eğitimde fırsat eşitliği ” sağlanması hedefine yönelik olsa da bu konuda ihtiyaçlı öğrencilere yeterince ulaşılamadığı gözlemlenmektedir. Bazı ailelerin tablet alma umuduyla beklentiye girerek tablet sayısının yetersiz olması nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını görmekteyiz. Bu çocukların tablet sahibi olmak istemesi en doğal hakları değil midir?

 Maalesef yoksulluğun siyaseten kullanıldığı bir dönemdeyiz. Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri lütuf yada bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Salgın sürecinde yurt dışına milyonlarca yardım gönderebilen cömert ülkemiz neden kendi çocuğuna yardım eli uzatamaz? O ki ihtiyaçlarımızı  “biz bize yeterek” sağlayacağız, neden vergi ödüyoruz?