Eğitim-Sen ve Veli-Der geçtiğimiz günlerde yaşanan talihsiz istismare olayı ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi. 

Şiddet, taciz, istismar ülkemizin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Yaşadığımız korkunç olaylar karşısında kapıldığımız infial ve öfke duygusuyla kalakalıyoruz. Maalesef  bu soruna kalıcı çözümler üretme konusunda bariz bir başarısızlık içindeyiz.

Geçtiğimiz günlerde şehrimizde yaşadığımız iki hadise içinde bulunduğumuz toplumsal gerçekliği bir kez daha ortaya koydu. Hafta başında 5 yaşında bir kız çocuğunun maruz kaldığı istismar ile sarsıldık. Ardından Akçaabat ilçemizde okul servisi sürücülerinin  kavgasının ilkokul öğrencilerinin gözünde yarattığı korkuya tanıklık ettik.

Artık ülkemizde  olağan hale gelen bu iki olay karşısında  serin kanlı değerlendirmeler yapmak ve kendimiz ile yüzleşmek durumundayız.

Neden çocuk ihmal ve  istismarı, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz vakalarının ardı arkası kesilmiyor?

İnsanımız neden yaşadığı sorunlar karşısında şiddeti bir çözüm aracı olarak görüyor başvuruyor?

Bu sorulara sahici cevaplar aradığımızda karşımıza ülkeyi yöneten iktidar ve anlayışı çıkıyor. Sorunlar iktidarın memlekette oluşturduğu hukuksuzluk ve eşitsizlik içinde  sosyal, kültürel, ekonomik, psikolojik iklimden besleniyor.

Yaşanan çocuk istismarı sonrasında savcılık tarafından işletilen süreç ortada konunun önemini kavrama açısından bir yoksunluk ve özensizlik olduğunu göstermektedir. Oysa adli makamlara düşen  toplumun kanayan yarası olan bu konuda azami bir titizlik göstermesidir.

Savcılığın harekete geçmesinde takındığı toplumsal sorumluluk duygusuyla Trabzon Basını ilkeli gazetecilik örneği sergilemiş, özgür, bağımsız basının önemini ortaya koymuştur.

Çocuk istismarı konusunda gerek Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gerekse iç hukuk alınması gereken önlemler konusunda devleti yükümlü kılıyor.

Çocuğun olduğu her alanda öncelik çocuğun yararıdır. Hedef çocuk istismarının önlenmesi olmalıdır. Bu nedenle çocuk istismarının hiçbir mazereti ve gerekçesi olamaz.  Toplumun tamamı ve çocuklar çocuk istismarına karşı bilinçlendirilmeli, çocukla çalışan kişi ve kurumların denetimi son derece sıkı ve düzenli bir biçimde gerçekleştirilmelidir. Alanda çalışan kurumların uzmanlarca düşünce ve inanç ayrımı yapmaksızın objektif denetiminin yapılması zorunludur. Çocukla çalışan kişilerin  öncesinde çocuklara zarar verip vermediği araştırılmalı, psikoteknik muayeneleri yapılmalı, çocuklarla uzman kişilerin çalıştırılması sağlanmalı, sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşları tarafından bağımsız denetim sağlanmalıdır. 

Yine bu olaylar bir kez daha göstermiştir ki suçun asli failinin yanı sıra çocuk istismarına karşı çıkışın bir toplumsal politika olarak benimsenmesi zaruridir.  Meclis çatısı altından başlayarak devletin tüm kurumlarının, kişi ve kurum ayrımı yapmaksızın toplum vicdanının kanayan yarasına karşı duruş sergilemesi gerekmektedir.