Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan söyleşide, Mehmet Akif Ersoy’un şair ve sanatçı kimliğinin yanı sıra İstiklal Marşı’na kattığı anlam ele alındı. Söyleşide ilk olarak Mehmet Akif Ersoy’un bir şiiriyle söze başlayan ve konuşmasında Ersoy’un yaşadığı döneme değinen Yrd. Doç. Dr. Selahattin Tozlu, farklılıkları ortak bir zeminde buluşturmak gerektiğinin altını çizerek, “Mehmet Akif’in ‘Bir hilal uğruna Yarab, ne güneşler batıyor’ sözünde geçen o hilal biziz. Birinci Dünya Savaşı’na denk gelen dönemde milletçe yok edilmeye çalışıldık, o zamandan bu yana çok şey geçti. Bizim tarihimiz üzerinden birtakım hesaplaşmalar var bu hoş değil, doğru bir şey değil. Eleştirenler, okumadan anlamadan yorum yapıyorlar. Atatürk’ü, Necip Fazıl’ı, Akif'i okumadan konuşuyorlar. Farklılıkları ortak bir zeminde buluşturmak gerek” dedi.

“Elif gibi geldi, elif gibi gitti”

Prof. Dr. Erdoğan Erbay ise, konuşmasında Mehmet Akif Ersoy’un mütevazı kişiliğine işaret ederek, “Biz, Mehmet Akif’in uğruna mücadele ettiği ne kadar değer varsa hepsini yüklendik, üstlendik. Akif’in, büyük bir kavganın adamı olduğunu görmek gerekiyor. Akif’in iki günde yazmış olduğu İstiklal Marşı’nda geçen ‘…tek dişi kalmış canavar’ sözü, onun Batı Medeniyetine karşı tek başına kafa tuttuğunun kanıtıdır. Bilindiği gibi, İstiklal Marşı yarışma sonucunda seçilmiş bir eserdir ve yarışma sonunda elde edilen 500 Lira’lık ödül, kadın ve çocuklara yönelik bir hayır kurumuna bağışlanmıştır. ‘İstiklal Marşı’nı neden kitabınıza koymadınız’ sorusuna; ‘İstiklal Marşı sadece bana ait değil, milletimize ait. Dolayısıyla milletimize ait bir şiiri kendi kitabıma koyamazdım’ deme mütevazılığını göstermiştir Akif. Hiçbir zaman eğilmemiştir, bükülmemiştir. Akif, bu dünyaya ‘elif’ gibi geldi, ‘elif’ gibi gitti. Cemiyetin yaşadığı ıstırabı, acıyı ve kederi şiirine yansıtmış bir insandı. Akif, bir münevverdi, toplumun münevveriydi. Akif’i, şiirlerini ve Safahat’ını hayatın içine aşılamak ve taşımak gerekiyor” diye konuştu.

“Safahat, yüzyıl savaşmış bir toplumun destanıdır”

Prof. Dr. Erbay, eserlerinin birer belge niteliğinde olması nedeniyle toplumumuzun geçmişi ve geleceğiyle hafızası olarak nitelendirdiği Mehmet Akif Ersoy’u şu sözlerle dile getirdi: “İstiklal Marşı, ‘kahraman ordumuza’ alt başlığıyla veriliyor. ‘Yer altında büyük insanları olmayan toplumlar, büyük toplumlar değildir’ denir. Akif, bizim sahip olduğumuz önemli değerlerden biri. Akif, ‘Özgürlüğüme kimsenin ipotek koyması mümkün değildir’ der. Akif’in Safahat’ı yüzyıl savaşmış bir toplumun destanıdır. Onun bir destan olduğunu kimse inkâr edemez. Bu nedenle Akif, bu toplumun bu cemiyetin geçmişi ve geleceğiyle hafızasıydı. Çünkü onun yazdıkları bir belge niteliğindedir. Akif’in temsil ettiği değerler, sadece Akif için değil, geçmişte ve gelecekte yaşayan koca bir toplumun değerleriydi. Akif, içinde bulunduğu cemiyetin değerlerine doğru yürüyen biriydi. Karşılık beklemeden cemiyete doğru yürüyenlerdendi. Akif, bütün bir Osmanlı coğrafyası haritasıydı. Akif, bir Arnavut’tu ama Mümin’di. Bir temsil kabiliyeti vardı. Bütün Anadolu çocuklarının yürürken Akif’i arkalarına aldıklarını düşünüyorum. İstiklal Marşı’nda yazdığı ‘Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl’ sözüyle Akif, bir milletin ebediyen var olduğunu söyler. Bakınız, bugün vefa sadece bir semt adı olarak kaldı, ama Akif vefakardı...”

Erbay konuşmasını İstiklal Marşı’nın dizeleriyle sonlandırırken, söyleşinin sonunda konuklara Bayburt Üniversitesi logolu hediyeler verildi.