Dört yıl önce, kanser hastalığının bir çeşiti olan yumuşak doku tümörüne yakalanan minik Trabzonspor taraftarı Kemal Onur’un en büyük arzusu bir gün, Trabzonspor Kaptanı Onur Recep Kıvrak’ın elini tutarak sahaya çıkmak. İşte 7 yaşındaki Kemal Onur Sevinç'in Trabzonspor dergisinde yer alan hikayesi:

Bazen cümleye nasıl başlayacağınızı bilemezsiniz. Şu an bu haberi ve gerçek yaşamdan bir kesiti buraya aktarırken hangi kelime ile yazıma başlayacağımı bilemez bir hâldeyim… Bu haberi yapmak aylardır aklımdaydı. Ama Kemal Onur’un tedavi sürecini takip etmek ve doğru zamanı yakalamakta önemliydi. İşte o doğru zamanın geldiğini anladığım gün, hiç vakit kaybetmeden Kemal Onur’un annesi Mücella Hanım’ı aradım. Telefondaki ses sevgi dolu ve o kadar canlıydı ki… İçten gelen ses bana, “Balıkesir’e evimize geldik. Seni bekliyoruz” dedi.

Tek hayali Bordo-Mavili takımın kaptanı Onur Recep Kıvrak ile el ele sahaya çıkmak olan kanser hastası koyu Trabzonsporlu Kemal Onur Sevinç’le buluşmak için yola çıktım. Altı saat süren yolculuğun ardından Balıkesir’e ulaştım.



KEMAL ONUR’A İLK SARILIŞ
Bir süre sonra Kemal Onur’un yaşadığı evin önüne gelmiştim. Binanın merdivenlerinden sağa dönünce hemen giriş katında Mücella Hanım’ın gülen yüzü ve acı dolu gözleriyle karşılaştım. Benim için sofra kurulmuştu. Birbirinden çeşitli kahvaltılıklar, kekler, börekler. Salona girdiğimde evin büyüklerinin sevgi dolu yaklaşımları beni çok mutlu etti. Hâl hatır sorduk, sohbet ettik. Kemal Onur henüz uyanmamıştı. Büyük bir heyecanla onu bekliyordum. Acaba beni görünce ne yapacaktı, nasıl karşılaşacaktık? Bunları düşünürken bir yandan da salona göz gezdiriyordum. 

Vitrin takıldı gözüme… İçinde tek bir bardak bile yoktu. Sadece Onur Recep Kıvrak’ın Puzzle’den yapılan resmi vardı. Biraz garipsedim… Tam sofraya oturacaktık ki, biri koşarak geldi ve sırtımdan sarıldı. Dönüp baktım Kemal Onur’du… O, tüm çocukluğu ve maskesinin arkasındaki tebessümüyle kendini kollarımın arasına bırakıverdi. İşte o anda yıllar öncesine gittim... Erkek kardeşim lösemiydi. İlk buluşmamızda, dökülmüş saçları ve ağzında maskesiyle bana tıpkı böyle sarılmıştı.

Kahvaltı sofrasına oturduk ve sohbet etmeye başladık. Bana bakıp bakıp gülen Kemal Onur ve nasıl hizmet edeceğini karıştırmış aile fertleri… Misafirperverliğin en uç noktasını yaşıyordum. Laf lafı açınca gerçeklerle yüzleşmeye başladım. Oğullarının hastalığı ile maddi anlamda bitmiş bir aileye, sırf ben geliyorum diye kahvaltılık veren komşular ve kekler, pastalar yapan yardımsever insanlar olmuş. Allah hepsinden razı olsun. Benim önüme konan sofranın bu denli anlam içereceği ve beni derinden yaralayacağı aklıma gelmezdi. O anda neden vitrinin de boş olduğunu anladım. Utandım…

Kahvaltı sonrası artık sohbet zamanı gelmişti. Aileyi daha yakından tanımak için sorularımı sormaya başladım. Evin babası çalışmak için müsaade istemiş, kızlar okula gitmişti. Mücella abla ile sohbete başladık. Ben sordum o anlattı.



"OĞLUMLA TRABZON’A GİDECEĞİZ"
Dört yıldır küçük oğlunuzun amansız hastalığıyla mücadele ediyorsunuz. Bu süreçte onun eli, kolu, ayağı oldunuz. Bize kendinizi tanıtır mısınız? Eşinizle ne zamantanıştınız, nerelisiniz?
1970 yılında Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesinde doğdum. 1990 senesinde ise eşimle tanıştık. 26 Aralık 1993 yılında evlendik. Eşim o dönemler uzman çavuştu, daha sonra kendi isteği ile ayrıldı ve Balıkesir’de devlet memuru olarak çalışmaya devam etti. İki erkek, iki tane de kız çocuğum var.

Eşiniz tarafından aslen Karadenizli olduğunuzu öğrendik. Ama bugüne kadar bir kere bile gitmemişsiniz. Neden? Hiç merak etmediniz mi? 
Kayınpederim Trabzon Of doğumludur. 19 yaşına kadar Karadeniz’de yaşamış ve sonrasında çıkıp Balıkesir’e gelmiş. Bir daha da gitmemiş. Maddi sıkıntılar, hayat mücadelesi derken Trabzon’dan bizlere aşılanan sadece Trabzonspor sevgisi olmuş. En kısa zamanda Kemal Onur’u da alıp kısmet olursa gitmek istiyoruz.

Sohbetimize devam ederken sözü Kemal Onur’a getirdim. Dört senedir tam olarak ne hastası olduğunu bilmeyen kendi minik, yüreği kocaman kardeşime baktım. Önünde bilgisayarı oyun oynuyordu. Mutlu gibi görünüyordu, aslında mutluluktan ziyade aldırış etmeyen bir tavrı vardı. Annesi, oğlunun hastalığını anlatmaya başladığında sanki o bizimle ayrı dünyalarda gibiydi. Hissediyordum… Kemal Onur’un daha fazla sözlerimize kulak misafiri olmasını ve duyduklarını yok saymasını istemediğim için Mücella abla ile sohbetimi farklı bir odada devam ettirdim.

Kemal Onur kaç yılında dünyaya geldi? Bu hastalığa ne zaman yakalandı? Belirtileri ve konulan teşhis tam nedir?
22 Nisan 2008 yılında dünyaya geldi. 17 Nisan 2012 yılında hastalığımızın belirtileri başladı. Karın ağrısı, bulantı, ateş, ishal türü şeyler baş gösterdi. Sürekli uyuyordu. Hastalığın tam adı: Nöroblastom yani kanserin bir çeşidi olan yumuşak doku tümörü. Dört yıldır bu hastalığın mücadelesini veriyoruz...
Mücella abla bunları söyledikten sonra sustu. Belli ki yaşadıklarından bir hayli yorgun düşmüştü. Evin büyük oğlu Anıl’a seslendim. Bir bardak su istedim. Mücella abla suyu yudumlarken yanaklarından süzülen gözyaşları beni kahretti. Kendimi toparladım ve devam ettim… 



"ONU ALLAH’A HAVALE ETTİM"
Daha sonra ne yaptınız, hemen doktora gitmediniz mi?
Defalarca gittik… Aslında her şey Kemal Onur’un Nisan ayında bir gün babasıyla dışarıya çıkıp dondurma yemesiyle başladı. Eve geldi ve bir süre sonra ateşlendi. Birden bire rengi sarardı, kusmaya başladı ve sürekli uyku hâlindeydi. Aşırı terlemesi vardı. Hemen hastaneye götürdük ve bize boğaz enfeksiyonu denildi. Belli başlı ilaçları aldık, ama çocuğumda hiçbir iyileşme belirtisi göremedik. Aksine ateşi yükseliyor, kusmalar devam ediyordu.

Mücella abla anlatırken yine geriye sardım… Kardeşim doktora gitmeden bir gece önce ateşlenmişti, kusmaları başlamıştı ve ertesi gün boğaz enfeksiyonudur muhakkak diyerek yola çıkılmıştı… Tam bunları düşünürken onun sessiz sessiz karşımda ağlayışıyla kendime geldim. Kemal Onur hissetmesin diye şöyle bağıra çağıra, yüzü gözü şişene kadar hiç ağlayamamıştı. Gözyaşlarını sildi, suyunu yudumladı ve kısık sesi ile anlatmaya devam etti. Artık soru sormuyordum çünkü Mücella abla tabiri caizse deşilmişti bir kere.

Eşim dayanamadı ve gece yarısı Balıkesir Devlet Hastanesi’ne tekrar gittik. Bu sefer de bizi, “Çocukta gaz var” diyerek geri gönderdiler. Yine bir değişiklik olmadı. O gece Kemal Onur inlemeye ve kalçasını ovmaya başladı. Diğer şikâyetlere bir de bu eklenince üçüncü kez tekrar hastanenin yolunu tuttuk. Doktora yaşadıklarımızı anlattık. Pratisyen doktor bize, “Çocukta gaz var ama ben böbrekten de şüpheleniyorum. Yarın mutlaka bir çocuk cerrahına gösterin ve ultrason isteyin” dedi. Oğlumun ateşi artık 40 dereceye gelmişti. Korkularım arttı. Ertesi gün çocuk cerrahına gittim ve yavrumda apandisit olduğunu söylediler. 

Hemen aklıma pratisyen doktorun söyledikleri geldi, çocuk cerrahına durumu anlattım. Bizi ultrason çekimine gönderdi. Ultrasonu çeken görevli çocuğumun hastalığını anlamıştı. Aynı raporun üzerine ultrason sonucu; “Nöroblastom. MR önerilir” yazıyordu. Çocuk cerrahı olan doktor, kendi tezini çürütmemek için apandisitte ısrar etti. MR için gün almaya gittiğimde tanıdık hemşire arkadaşlarla karşılaştım. Elimdeki raporu gösterdim ve bana, “Senin çocuğuna yanlış teşhis konulmuş. Tanıdığımız özel bir hastane var, seni oraya yönlendirelim” dediler. 

O kadar canı yanmış ki yaşanılanlar karşısında. Her şey çok yormuştu Sevinç ailesini. Yine sustu… Belki de ilk anda bir teşhis konulsaydı Kemal Onur’un hastalığı bu kadar ilerlemeyecekti. Ona, “Doktorla ilgili şikâyette bulunmadınız mı?” diye sorduğumda sadece başını salladı ve “Onu Allah’a havale ettim” diyebildi. 



ÇOCUĞUNUZ KANSER!
Peki, sonrasında neler yaşandı? Tavsiye edilen özel hastaneye gittiniz mi?
Hiç vakit kaybetmeden özel hastanenin yolunu tuttuk. Onlar da bize, “Hemen İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne gidin, çocuğunuz kanser” dediler. O anı size anlatamam...

Anne kudreti işte... Nasıl kuvvetli, nasıl dayanıklı diye geçirdim içimden. 
Yine sürdüremedi konuşmasını. Ama bu defa susmadı. Ağlıyor ve bir yandan da, “Öyle çok yandık ki! Bu yangın öyle böyle bir yangın değil, kor olmuyor” diyordu süzülen gözyaşlarıyla birlikte.
Ahh… Mücella ablam. Ben seni bir nebze de olsa anlıyordum aslında. Annemin uykusuz geceleri, babamın çırpınıp duruşları geliyordu aklıma. Gözlerini sildi ve devam etti…

Ertesi gün durumu çocuklarla paylaştık. Büyük oğlum Anıl’ın kapıya çıkıp bağırarak ağlaması hâlâ kulaklarımda. O an aklına gelince yine gözyaşlarını tutamadı. Röportaja ara verdik. Zaten ben de artık soru soramaz hâle gelmiştim. Aklıma ağabeyimler geldi, ben geldim. Bize, “Kardeşiniz kansermiş” dediklerinde hepimiz bir köşede ağlıyorduk.

Asıl tedavi süreci ne zaman başladı? 
25 Nisan 2012 günü Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Bölümü’ne gittik. Oğlumun, sağ böbreğinin üzerinde 10 cm çapında ve portakal büyüklüğünde tümör varmış. Daha sonra böbrekten kemiklere yayılmış yani kemik kanseri de başlamış.

"ANNE BEN NEDEN YÜRÜYEMİYORUM?"
Tedaviye hemen başlandı mı?
Hastalık kemiklere yayıldığı için kurtulma ihtimalinin düşük olduğunu söylediler ve kemoterapi seanslarına başladılar. Üçüncü kemoterapi sonrası Kemal Onur ayaklarına basamıyor ve sürekli neden yürüyemediğini soruyordu. Zaman hızla ilerliyordu ve oğlum artık boy atmaya başlamıştı, kilo alıp veriyordu. Kemoterapiler sona erdi ve 19 Kasım’da çocuğum ameliyat oldu. Artık ağızdan verilen kemoterapilere başlandı.


O dönem siz de meme kanseri tedavisi görmüşsünüz? Neler yaşadınız?
2013 yılında göğüs kanseri oldum ve göğsümü aldırdım. Oğlumun tedavi sürecide devam ediyordu. Hayatımızın en kötü, en yıpratıcı dönemini yaşamaya başladık.
Kolay değildi… Sanırım gözyaşları hiç dinmeyecekti. Belki bir an odadan çıkıp gitseydi geri dönene kadar ben de ağlayabilirdim. 

"LÜTFEN CANIMI YAKMAYIN!"
Kemal Onur hastalığını biliyor mu? Yaşanılan bu süreçte neler olup bittiğini hiç sorgulamadı mı?
Hastalığının ciddiyetini bilmiyor. Sadece vücudunda mikroplar olduğunu söyledik. Sürekli sorguluyor. “Benim canımı artık yakmayın” diyor.
Peki, hastalığın en son aşaması ne durumda? Doktorlar ne diyorlar?
2015 yılının Şubat ayında hastalık tekrarladı ve karın boşluğunda tümöre rastlanıldı. Kasım ayında ise akciğerde çıkan mantar sonucu tedavi yarım kaldı. Şimdi Ocak ayının son haftasına kadar normal tedavimiz devam edecek. Çıkacak sonuca göre ne yapacağımızı ve durumumuzu bize bildirecekler.

DİLE BİZDEN NE DİLERSEN
Kemal Onur’u sosyal medyadan tanıdık. Hayalini öğrendik, Trabzonspor’a olan tutkusuna şahit olduk. Kemal Onur nasıl fark edildi?
2012 yılında tavsiye üzerine “Bir dilek Tut Derneği”ni aradım. 2015’in Şubat ayında bana dönüş yaptılar. Mart ayının ilk haftası da geldiler ve Kemal Onur’a dileğini sordular. Oğlum onlara, Onur Recep Kıvrak’la tanışmak ve Hüseyin Avni Aker’de maça gitmek istediğini söyledi. Kemal Onur, onlarla birlikte Trabzon’a gidemediği için, kendileri gidip çocuğuma Onur Recep Kıvrak’ın imzalı formasını ve kısa bir videosunu çekip getirdiler. Büyük oğlum Anıl, bu videoyu ve Kemal Onur’un imzalı forma ile olan fotoğrafını sosyal medyada paylaşınca bir anda fark edildi. 

YANINIZDAYIM, İÇİNİZ RAHAT OLSUN!
Başkanımız Muharrem Usta’nın Kemal Onur’a olan ilgi ve alakasını sosyal medya üzerinden sürekli takip ediyoruz. Başkanımızla olan diyalog nasıl gelişti?
Trabzonsporlu taraftarlarımızdan Nusret Bulut, Kemal Onur’un fotoğrafını Twitter’da paylaştı ve Muharrem Usta’ya ulaşmasını sağladı. Muharrem Bey bizi aradı ve ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ardından başta Trabzonspor taraftarları olmak üzere diğer takım taraftarları da sosyal medya üzerinden bizi sürekli destekledi. Oğluma sahip çıktıkları için hepsine çok teşekkür ediyorum.

Başkanımız ve Onur Kemal hiç görüştüler mi?
Oğlum, Babalar Günü’nde Muharrem Usta’yı aradı ve tebrik etti. Yüz yüze görüşmediler. Kısmetse yakında Hüseyin Avni Aker’de görüşecekler. Muharrem Usta’ya nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Bize çok büyük destekleri oldu. Zorgünlerimizde elimizden tuttu. Bizi hiç yalnız bırakmadı. Allah razı olsun.

"AVNİ AKER’DE OLMAK İSTİYORUZ"
Trabzon’a ne zaman gelmeyi planlıyorsunuz? Bu anlamda Trabzonspor’dan nasıl bir destek bekliyorsunuz?
Oğlumun bu süreci nasıl atlatacağını bilmiyorum. Ona hayalini yaşatamak istiyorum. En kısa sürede Muharrem Usta ile irtibata geçip Trabzonspor-Beşiktaş maçına Kemal Onur’u da alıp gelmek istediğimizi söyleyeceğim.

Trabzonsporlu taraftarlardan bir isteğiniz var mı?
Kemal Onur’un geldiği maçta Hüseyin Avni Aker’de boş koltuk kalmasın istiyorum. Oğluma destek olan tüm taraftarlarımıza minnettarım.

ÜMİDİNİZİ YİTİRMEYİN
Onlara elimden gelen ne varsa yapacağımın sözünü vererek Balıkesir’den ayrıldım. Bu yazıyı okuyan herkesten Kemal Onur’a destek vermesini istiyorum. Unutmadan erkek kardeşim şimdi üniversite okuyor. Kemal Onur ile yıllar sonra bu yazıyı okuyacağımıza inanıyorum.