ÖSYM tarafından LYS sınavcının ikinci aşaması için açıklanan “Açık Uçlu Soru Sistemi” ile ilgili KESK Dönem Sözcüsü Muhammet İkinci, yazılı bir basın açıklaması yaptı.  “Açık Uçlu Soru Sistemine Geçiş” ile ilgili kaygıları olduğunu belirten İkinci,  “ÖSYM, üniversiteye giriş sınavlarının ikinci aşaması olan Lisans Yerleştirme Sınavı’nda “açık uçlu” soruların yer alacağını ve bu soruların bu yıl yapılacak sınavda sorulacağını duyurdu.
 
Bu kapsamda, LYS-1 Matematik testinde 3 soru, LYS-2’de Fizik, Kimya, Biyoloji testlerinin her birinde 1’er soru, LYS-3’te Türk Dili ve Edebiyatı testinde 2 soru, Coğrafya-1 testinde 1 soru, LYS-4’te Tarih testi ve Coğrafya-2 testinin her birinde 1’er soru, Felsefe grubu ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde tüm adaylar için ortak olan 1 soru ve Yabancı Dil testinde ise 3 sorunun “kısa cevaplı” sorulardan oluşacağı belirtildi.
 
Açık uçlu sorulara verilecek yanıtların bir kelime veya sayıdan oluşacağının belirtildiği sistemde yanıtlar, cevap anahtarına harf harf ya da rakam rakam tek tek kodlanacağı, el yazısı veri tabanı oluşturulduktan sonra ise adayların yanıtları el yazılarıyla doldurabileceği ifade edildi” ifadelerini kullandı.
 
Ardından açıklamasına, “ÖSYM tarafından getirilen bu sisteme dair kaygılarımıza gelecek olursak” diyerek devam eden İkinci, sözlerine şu maddeleri sıralayarak devam etti:
“• Açık uçlu soruların yanıtlanması, adayın sorudaki konuya ne kadar hakim olduğunu doğrudan gösterecektir. Ancak bu soru tipi, ezberci eğilimi güçlendirme riskini de beraberinde getirebilecektir. Bununla birlikte açık uçlu sorularla öğrencilerin analitik analiz yapabilecekleri sonuçlar elde edilmek isteniyorsa eğitim programının da buna uygun dönüştürülmesi gerekmekte, öğrencilerin müfredattaki konu başlıklarını geniş bir perspektiften değerlendirebilecekleri, özgürce sorgulayıp, özgürce kendilerini ifade edebilecekleri bir eğitim sistemi yaratılmalıdır. Halihazırdaki eğitim sistemi bu beklentiyi karşılamaktan uzak, tek tipçi, baskıcı, ayrımcı, eşitsizlikçi ve yasakçıdır.
 
• LYS, ne yazık ki gençlerimizin hayatına, geleceğine doğrudan etki yapacak bir sınavdır. Söz konusu sınavlarda “ben yaptım oldu” denilerek hareket edilmesi gençlerin geleceğiyle oynamaktır, kabul edilemezdir. Bu nedenle yapılacak değişikliklerin Eğitim Fakültelerinden, bilim insanlarından, sendikalardan ve doğrudan gençlerden alınan görüşler doğrultusunda hazırlanması, sonuçlarının iyi planlanması gerekmektedir. Halbuki “açık uçlu soru” değişikliği bu aşamaların hiçbirinden geçirilmemiştir. Dolayısıyla ÖSYM gibi toplumda “güven sorunu” yaşayan bir kurumun “ben yaptım oldu” demesi, toplumda var olan güven sorununu derinleştirme riskini beraberinde getirmektedir.
 
• ÖSYM tarafından yayınlanan örnek sorulardan da görüleceği üzere, cevabı “PROTEİN” olan soru için yanıtın her harfi tek tek cevap anahtarına kodlanacak şekilde düzenlenmiştir. Dolayısıyla bir harfi yanlış kodlayan bir aday, soruyu yanlış yanıtlamış sayılacaktır. Böylelikle sınavlarda öğrencileri en çok strese sokan cevap anahtarında yanlış kodlama sorunu daha da büyük bir sorun haline gelecektir.
 
• Diğer sorun ise açık uçlu sorulara yanıt verirken cevap anahtarında daha fazla kodlama yapılacak olması nedeniyle ortaya çıkan “zaman” sorunudur. Açık uçlu soruların öğrencilerde zamanı iyi değerlendirememe kaygısı yaratacağı ve bu nedenle üzerlerindeki stresi artıracağı gözetilmeli, sınav süresi buna uygun olarak belirlenmelidir.
 
Eğitim Sen olarak, sınav sistemi odaklı bir eğitim sisteminden vazgeçilmesi gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Bunun olabilmesi için eğitime bakış açısında ve eğitim politikalarında köklü bir dönüşüme ihtiyaç vardır. Hükümetin eğitim sistemine yüklediği ideolojik işlev ise bu dönüşümü imkansız kılmaktadır. Bu nedenledir ki hiç değilse öğrencilerimizin, gençlerimizin geleceğini yakından ilgilendiren bir konuda ÖSYM, YÖK ve MEB’in daha hassas hareket etmesi ve dayatmacı politikaları terk etmesi gerekmektedir. Eğitim Sen olarak talebimiz, yapılan değişikliklere dair geniş bir mutabakatın aranması ve önümüzdeki eğitim-öğretim yılı sonunda hayata geçirilmesidir.”