Hayvan hakları ile ilgili yeni yasa hazırlıklarının yapıldığı şu günlerde uzmanlar, her yasasını aldığımız batıdaki ülkelerin hayvan hakları yasalarının gözden geçirilmesi ve yapılacak yeni yasanın ‘insan’ odaklı olması gerektiğini vurguladı. 
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şağdan Başkaya, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” kültüründen, “köpeği sokakta yaşat ki, devlet çöksün” kültürüne doğru bir gidiş olduğunu belirterek uyarılarda bulundu. Başkaya “Zamanında, İsviçre’den medeni hukuk, İtalya’dan ceza yasası, Fransa’dan idare hukuku ilkeleri ve Almanya’dan ceza yargılaması hukukunu aldık. Sokaklarda köpek olmaz dediğimizde yüksek sesle itiraz edenlere diyoruz ki, her yasasını aldığımız batıdaki ülkelerin hayvan hakları yasalarına bir göz atınız. Zira göreceksiniz ki, sokakta başıboş köpek dolaşması yasaktır, cezalar ağırdır ve barınaklarda kısa bir süre sonunda sahiplendirilemeyen köpekler uyutulmaktadırlar” dedi. 
Yaban hayatı konularına uzak sivil toplum örgütlerinin yaban hayatı ile ilgili olan STK’lardan veya toplumu yönlendiren kişilerden duydukları yanlış bilgilerle gündem oluşturmaya çalıştığını kaydeden Başkaya “Bir takım STK’lar ayıların ve kurtların eşine şiddet uygulamadığını vurgulayan bilimsellikten oldukça uzak bir reklam filmi çekebiliyor. Böylece, hayvanları bazı insanlardan üstün göstermeye çalışıyorlar. Oysa, ayı ve kurtlar, çiftleşecekleri dişiler eğer kendilerine itaat etmez ise onlara karşı oldukça vahşi ve kaba davranırlar ve dişiyi zorla çiftleşmeye mecbur ederler. Hatta çiftleşmenin önünü açmak için yavruları varsa, dişinin yavrularını öldürerek onu yavrusuz bırakabilirler. Bunları da bilmek gerekir” diye konuştu. 

"Bilimsellikten uzak bilgi paylaşıyoruz" 
Benzer şekilde geçtiğimiz aylarda Kayseri’de yaşanan acı olayın ardından Ankara Barosu’nun yaban hayatı uzmanlığına soyunduğunu hatırlatan Başkaya “ ‘Sokak köpekleri katil değildir, saldırganlık doğalarında yoktur’ demişlerdir. Burada da, bilimsellikten uzak, uydurma bir bilgi ile kamuoyuna yanlış şeyler anlatılmaktadır. Tecavüz ve saldırıya uğrarken, saldırganı öldüren bir insana katil oldu diyoruz ancak liseli bir genci parçalayan köpeklere katil demeyi yanlış buluyoruz. Atası kurt olan köpeğin ise doğasında saldırganlık olmadığını iddia ederek yine bilimsellikten uzak bir bilgi paylaşıyoruz” şeklinde konuştu. 



“Sadece hastalık yaymıyorlar, öldürüyorlar da” 
Başıboş köpeklerin aşılı olsa bile insanları korkuttuğunu, ısırdığını veya parçalayarak öldürebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şağdan Başkaya “Kayseri’de, 4 Ocak 2019’da okul çıkışı başıboş köpeklerin saldırısına uğrayan liseli iki gençten 14 yaşındaki Mehmet Özer çok feci bir şekilde parçalanarak öldürülmüş, diğeri ise yaralı kurtulmuştu. Son olarak Elazığ’da 20 Mayıs 2019’da çeşmeden su almaya giden 82 yaşındaki Çiçek Boztaş adlı bir ninemiz, çok feci bir şekilde köpekler tarafından parçalanarak öldürülmüştür. Ülkemizde her yıl kuduz şüphesinden dolayı 180 binin üzerinde kuduz aşısı yapılmaktadır. Bunların çoğunu sırasıyla başıboş köpekler, sahipli köpekler, kediler, sığır-at-koyun-keçi gibi evcil hayvanlar ve yaban hayvanları oluşturmaktadır. Ülkemizde her yıl kuduz aşısı ve serumuna 7 milyon liradan fazla para harcanmaktadır. Ayrıca ülkemizde her yıl 1-2 kişi kuduz olmaktadır” ifadelerini kullandı. 

“Yaban hayatını da tehdit ediyorlar” 
Başkaya, başıboş köpeklerin sadece insanları değil yaban hayatını da tehdit ettiğini belirterek şunları söyledi: 
“Başıboş köpekler sadece şehirlerde insanları değil, yerleşim yerleri ve civarında veya kırsalda yaban hayvanlarını kovalıyor, uzaklaştırıyor, hastalık bulaştırıyor, düşük yapmalarına neden oluyor veya yakalayıp parçalıyorlar. Kediler ise özellikle küçük memeli, sürüngen, amfibi, kuş ve omurgasız türlerine müthiş zarar veriyor. Bugünlerde Cumhurbaşkanımızın da basında vurguladığı gibi hayvanlarla ilgili hassas bir yasa hazırlığının sürdürüldüğünü duymaktayız. Umarız bu yasa hakikaten konuya hakim kişilerin elinden çıkar ve toplumun yararına olur. Zira, bugünkü gibi, köpeği aşılayıp aldığı yere salarak veya belediyelerin köpek barınaklarında yani esir köpek kamplarında köpek bakmaya çalışarak bu sorun çözülemez. Bu konuyla ilgili STK’lar belediyelerden arazi desteği alarak bu köpek ve kedilerin barınaklardaki bütün ihtiyaçlarını üstlenmeleri gerekir. Muhtaç durumdaki Suriyeliler’e yardım yapmayacağını belirten belediyelerimizin bulunduğu ülkemizde, devletin bütün imkanlarını seferber ederek, köpek barınaklarında ve sokaklarda köpek bakımına son vermesi gerekir. Sahipsiz ve başıboş dolaşan köpek ve kedi olmamalı. Devlet sokaklara kedi ve köpek evi, suluk, yemek kabı koymamalı. Okullar böyle yanlış uygulamalara çanak tutmamalı. Aksi halde, hastalanmaya, antibiyotik kullanmaya, kuduz vb adını bile duymadığımız bir sebepten ölmeye, sokaklarda parçalanmaya, ısırılmaya, yaban hayatının bitişini seyretmeye daha epey devam ederiz.”