MÜSİAD Trabzon Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi’nde  ‘gelecek senin, sahip çık’ konulu bir program düzenlendi.
Toplantıya AK Parti Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak Trabzon Şube Başkanı Ali Kaan ve birçok davetli katıldı.

Toplantıda ilk olarak konuşan Trabzon Şube Başkanı Ali Kaan :  

MÜSİAD 9 MAYIS 1990’da 12 genç işadamının küçük bir ofiste başlattığı bir oluşumdur. İlk günden itibaren gelecekte söz sahibi olmayı hedefleyen saygın bir kuruluştur. Türkiye ve Dünya’da Toplam 163 şubesi ile hizmet veren bugüne geldiğimizde ise 11.000’e aşkın üyesi olan bir kuruluştur.
Sorumluluk bilincimiz istihdamımızı arttırarak güç birliği oluşturmaktır.  

MÜSİAD üyesi AK Parti Trabzon Milletvekili MKYK üyesi Ayşe Sula Köseoğlu:

MÜSAD’ın kıymetli Genel Başkanı, Samsun, Rize başkanlarımız herkesi selamlıyorum. MÜSİAD üyesiyim siyasi kimliğimiz olsa bile meseleyi memleket meselesi olarak gören anlayışla geleceğe katkı vermek amacı ile toplantıya katıldık. Bu ailenin bir parçası olmaktan kuruculardan olmaktan gurur duyuyorum.  

Bu aile Türkiye’nin hem iç hem de dışarda Türkiye’nin geleceğine sahip çıkmak amacı ile düzenlediği konferanslarında siyaset meselesi olmadığını memleket meselesi olarak gördüğünü anlatıyor.
Bugün burada Türkiye’nin geleceğinin belirlenmesi için son 9 gün kaldı. Türkiye’nin emin adımlarla geleceğe gitmesi için önünü açan milleti esas olan konuyu gündeme getireceğiz.
Atatürk’ün Yılllardır “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü karşısında büyük bir zaaf olduğunu görülüyor. Milletten korkmayan bir sistemin dönüşü noktasındayız milleti belli bir kalıba sokmak isteyen sistemin geldiği noktada milletti esas alan bir yolun önünü açacağız.

Anaysa profesörümüz Burhan Kuzu rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal ile olan bir anısını anlatmıştı. Son döneminde ölmeden bir ay önce kendisini kabul ettiğini bir siyasi kurmak istediğini başkanlık sistemini bilen birisi olduğunu söylemiş ve  “hocam biliyor sunuz  çok önemli adımlara imza attık önce ekonomiyi sonra sistemi düzeltiriz diye ama yanlış yaptık. Öncesi sistemi düzeltirsek ekonomiyi düzeltiriz bu acıdan seni parti de görmek isterim demişti bundan sonra hayatını kaybetti.

Erbakan’dan Türkeş’e Demirel’den Özal’a herkesin değiştirmeyi arzu ettiği siyasi bir mevzu olarak görmeyen 2 partinin ve MÜSİAD’ın siyasi iktidara verdiği katkıya teşekkür ediyorum herkesi selamlıyorum.

Kaan ve Köseoğlu’nun ardından açıklamalarda bulunan MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak:

Dünya ve Türkiye ekonomisindeki gidişatı yorumlamak ve ülkemizin içinde bulunduğu referandum sürecini değerlendirmek amacıyla düzenlenen bu toplantıya davetiniz sebebiyle teşekkür ediyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum; hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Mübarek üç aylardayız. Dualarımıza Suriye’yi ve zulüm altında yaşamak zorunda kalan dünyadaki bütün kardeşlerimizi de ekleyelim.  
Ülkemize bahar geldi, tabiat hızlandı, biz de hızlandık.
Tabiri caizse, tatlı bir bahar esintisi gibi, tüm yurdu dolaşıyoruz.
Bu yoğunluğun en büyük nedeni, Nisan ayındaki referandum.

Biliyorsunuz, Türkiye’nin geleceğinin oylanacağı bu referandumu konuşmak için, MÜSİAD olarak, Gelecek Senin Sahip Çık toplantılarına başladık.  
İlk durağımız İnegöl, sonra Kayseri oldu. Ve bir kere daha Gelecek Senin Sahip Çık dedik.  Hayatımızda, göstergeleri amaçlarımız için kullanıyoruz Göstergeleri kullanarak, bir ölçümleme yapıyoruz. Oradan hareketle de, yorumda bulunuyoruz.  İyi, diyoruz. Kötü, diyoruz. İyiye gidiyor, diyoruz.Gidişatı iyi değil, diyoruz. İş Dünyası temsilcileri olarak, doğru sonuç veren ölçümlemelere çok önem veririz.

Neden mi?


Çünkü, önümüzü görmek isteriz. Yere sağlam basmak isteriz.Yanlış zamanda, yanlış yatırım yapmak istemeyiz. İstikrar sürecek mi, emin olmak isteriz.

SAMEKS NEDİR

 MÜSİAD olarak da, çalışmalarımızda, belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Raporlarımızı da o amaçla hazırlıyoruz. Önerilerimizi de. Eleştirilerimizi de.  Bu çalışmalarımızdan biri de, iş dünyasının nabzını tutmak için tasarladığımız, Satın Alma Müdürleri Endeksi, SAMEKS. Nabız tutmaktan gayemiz, durum tespiti yapmak değil. Onu, iyi kötü yapabilenler zaten var. MÜSİAD SAMEKS Endeksi, mevcut durum tespiti değil, geçmiş dönem istatistiklerine ilişkin bir arşiv, hiç değil. SAMEKS, İş Hayatının geleceğine yönelik, altyapısı sağlam tahminlerde bulunuyor.

 Ne dedik?

İş dünyası, önünü görmek ister. Gelecek planlarını yaparken, yere sağlam basmak ister. Gideceği yolda engeller var mı? Varsa, bunlar neden kaynaklanır, nasıl aşılabilir; bunları bilmek ve hesaplamak ister, dedik. Ve en önemlisi, bu bilgilerin de güvenilir olmasıdır.Peki, bunu nasıl sağlayacağız? Her gün, Ekonomide gidişatına dair birçok tahmin yapılıyor. İstatistikler açıklanıyor. İstatistikler, genelde, olup bitmiş olayları anlatır.   Mart ayının sonuna geldik. Birkaç gün içinde, Şubat ayı Sanayi Üretim verileri açıklanacak. Tamam, önemli bir bilgi, ama Şubat çok geride kaldı. 2 ay öncesinin bilgisi. Yaşanan, yaşandı. Ben, bugüne ve yarına bakmak isterim. Yarına bakarım derken, lafın gelişi söyledim. Aslında, Mayıs ayı nasıl geçebilir, Haziran neler getirebilir, bunları bilmek isterim.İşte, SAMEKS ile bunu yapıyoruz.

İSTİHDAMIN ÖNEMİ

İstihdamı, ne olursa olsun arttırmak zorundayız. Çünkü işsizlik, hem bireysel, hem de toplumsal bakımdan, israf demektir. Her şeyden önce, insan dediğimiz en önemli kıymetin israfıdır. Ve sonuçları, yalnızca ekonomik değildir. Ben, bu çağrıyı önemsiyorum. Üzerimize düşenleri yapmamız gerektiğine inanıyorum. Sonrasında, yeni işe girecek veya bir süredir işsiz olup tekrar işe gireceklerin, Asgari Ücret üzerinden tüm vergi ve SGK ödemelerinin devlet tarafından karşılanmasını, hükümetin, Ekonominin Sinir Uçlarına Dokunan topyekün bir bakış açısı olarak görüyorum.
Elle tutulabilir, somut adımlar atılıyor. Ar-Ge Reform Paketi, Patent Yasası, KOSGEB Kanalıyla işletmelere sağlanacak toplam 11 Milyar TL destek, MÜSİAD olarak hep söylediğimiz, kredi alırken Taşınırların da Teminat sayılabilmesi, bu yaklaşımın parçası.

ANAYASA’DAN ETKİLENİYORUZ

Biz iş dünyası olarak, Anayasadan etkileniyoruz. İş yapmamız, Anayasanın yanlış yorumları, garip maddeleri, acayip uygulamalarıyla, açıkça engelleniyor. Ama, kimileri de gayet iyi bildikleri halde, bunu görmezden geliyor.
Nasıl mı?
Ben bir mühendisim. Analitik düşünürüm. Analiz eder, en iyi çözüme odaklanırım.  Öncelikle, "mevcut sistem arızalı."
MÜSİAD olarak, Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmesi sürecinin başından beri söylediğimiz bir gerçek var.
Türkiye’de, Kuvvetler Ayrılığı olarak ifade edilen, ama kurgusunda Kuvvetler Karmaşası olan bir sistem var ve mutlaka değiştirilmeli, dedik ve demeye de devam ediyoruz.
Anayasalar, bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alır ve devletin yönetme sürecinde bağlı olduğu kuralları belirler.
Fakat bu kurallar, millet tarafından seçilmiş meşru iktidarı ‘’köşeye sıkıştırmak’’ ve ‘’iş yapamaz hale getirmek’’ anlamına gelmez ve gelmemelidir.
Aksi halde, hak ve özgürlükleri “güvence” altına alma çabaları, devlet üzerinde hegemonya kurmaya çalışan vesayetçi güçlerin, iktidarlarını pekiştirmesi ve yönetimi ele geçirmesi sonucunu doğurur.
 Ve maalesef, ülkemizin son dönemlerindeki anayasalar, hep bu sonucu doğurmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin son anayasalarının yapım süreçleri incelendiğinde, karşımıza, milletin iradesini yok sayan, meşru olmayan güçler, silahlı kuvvetler ve darbeler çıkıyor.
1961 anayasasının getirdiği Cumhuriyet Senatosu ve 1982 anayasasınca getirilen Milli Güvenlik Konseyi, vesayet yönetiminin bariz örnekleridir.
Milletin iradesini hiçe sayarak, darbelerle devlet düzeni kuran vesayetçi zihniyet, kendi gücünün zayıfladığı ve milletin söz sahibi olmaya çalıştığı her dönemde, açık veya üstü örtülü şekilde, milletin seçtiği iktidara müdahalede bulunmuş, kendini daima iktidarın asıl sahibi olarak görmüştür.
Vesayetçi zihniyetin önüne koyduğu engelleri aşarak milletin oylarıyla görev başına gelmeyi başaran liderlerse; tehditlerle, darbe girişimleriyle karşılaşmıştır.  
Bu darbe girişimlerinin nereye varabileceğini 15 Temmuz’da gördük.
 Benzeri başka örnekleri, tarihimizde maalesef çok.

BİR MİLLETİN 100 YILI OYLANACAK

Bu milletin, gelecek 50 yılı, 100 yılı oylanacak.
 Ben, bir iş adamı olarak;
Dolar kurunun Hükümet tarafından 1,5 yıl ileriye doğru gün gün ilan edildiği bir ülkede, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında; "Anayasa kitapçığı masada fırlatıldı mı, yoksa sertçe ileriye doğru ittirildi mi" tartışmaları sonunda, tekrar bir hükümet krizimiz olmasını istemiyorum.
Böyle bir siyasi kriz sonunda, Doların, 680 TL'den 1.700 TL'ye fırladığı bir ülkenin iş adamı olmak istemiyorum.
O kriz sonrasında, kamuda çalışanlar yine her ayın sonunda düzenli olarak maaşlarını almaya devam ederken, iş yeri kapanan yüzlerce, binlerce iş adamından veya bundan dolayı işini kaybetmiş çalışanlardan birisi olmak istemiyorum. Niye isteyeyim ki? Niye isteyesiniz ki?

MİLLETİMİZ KABUL EDERSE

Eğer, bu Anayasa değişikliğini milletimiz kabul ederse, artık 5 yılda bir seçim yaşayacağız. 2019 yılının İlkbaharında Belediye seçimleri yapılacak. 2019 yılının sonbaharında da, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri aynı günde yapılacak. Millet, tercihini yapacaksak. Kimi seçtiyse, o, koltuğa oturacak. Sonra, 5 yıl Seçim yok. İşimize gücümüze bakacağız. Ben, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda, neredeyse her yıl 2 seçim yaşadık. Biraz, durup sakinleşmeye ihtiyacımız var. Kızılderilinin dediği gibi: "Ruhumuz geride kalmasın diye, biraz kendimizi dinlemeye ihtiyacımız var". Bugün karşınızda, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, siyasi değerlendirmelere girmedim. Anayasa maddelerinin yorumlarına, hiç girmedim. Günlük siyasi tartışmaların bir tarafı olarak da değerlendirme yapmadım. Konuya, iş dünyasının bakışı açısından ve temel yaklaşımlardan hareketle bakmaya gayret ettim. Yunus Emre'nin güzel bir ifadesi var: "Pazar eyle götürü" diyor. Detaylara takılmayalım. Götürü pazarlık edelim.Küçük bir hatıramla sözlerimi bitireyim.

Üniversite yıllarındaydık. Bir Ramazanda, iftar masamızda, biraz meczup halli, Ali isminde birisini de misafir etmiştik. Hoş bir insandı. Yaşıyorsa Allah hayırlı ömür versin, vefat ettiyse, rahmet etsin. İftar sonunda, Arkadaşlar, misafir olduğu için; "Ali kardeş, Yemek duasını sen yapar mısın?" dediler.Ali, "Amin" deyip, açtı ellerini ve dedi ki: "Ya Rab! Varsın, Birsin. Ne Diyeceğimi bilirsin. El Fatiha"
Umarım, ben de size ne dediğimi anlatabilmişimdir. Siz, Arif insanlarsınız.
Umarım, çoğu zaten bildikleriniz olan bazı gerçekleri, farklı bir bakış açısıyla yansıtabilmişimdir.

Konuşmaların ardından program davetlilere verilen hediyelerle tamamlandı.