Türkiye’nin AB müzakere sürecinin sancılı olduğunu ifade eden Bakan Egemen Bağış, “Hiçbir ülkenin AB adaylık süreci bizimki kadar uzun sürmemiştir. Ama bu sancılar bir kanser sancısı, bir hastalık sancısı değil adeta bir doğum sancısı gibi sonuçta çok farklı bir Türkiye'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur'' dedi.
Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğine ilk başvurusunu yaptığı Menderes dönemi ile bugünün Türkiye'sini kıyaslayarak ''O yıllarda Türkiye'nin kişi başına düşen yıllık ortalama geliri yaklaşık 350 dolardı. Bugün hamd olsun 11 bin dolar ve 2023 hedefimiz 25 bin dolar. O zamanlar ülkemizde 14 tane üniversitemiz vardı. Şu anda 200'e yakın üniversitemiz var. O yıllarda Türkiye'nin turizm gelirleri 8,5 milyon dolardı. Şu anda yan gelirleriyle birlikte 30 milyar dolarlık bir turizm gelirini Türkiye olarak değerlendirebiliyoruz. Türkiye çok farklı bir noktaya geldi'' diye konuştu.
AB'nin bugün içinde bulunduğu ekonomik buhrana vurgu yapan Bakan Egemen Bağış, şunları söyledi:
“Bizde de bundan 10 yıl evvel bir anayasa kitapçığı bir masanın ucundan havalanıp öbür ucuna düşene kadar yüzde 8 bin faizler ödeniyordu. Bir gecede insanların mal varlıkları yarı yarıya azalıp borçları 3 katına çıkabiliyordu. Ama bugün Sayın başbakanımızın deyimiyle dünyadaki bütün krizler bizi teğet geçiyor. Bazen teğet bile geçmiyor. 2010 yılında AB ortalama ekonomik büyümesi yüzde 1.5 iken bizimki yüzde 8.9 oldu. Avrupa ortalamasını altıya katladık. Türkiye şu anda Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu. Bunu nasıl başardık, Avrupa Birliği'nin kendi kurallarını onlardan daha iyi uygulayarak başardık. AB'yi adeta bir diyetisyen olarak görmemiz lazım. Hani Oflu Hoca'nın dediğini yapacaksın, yaptığını biraz daha değerlendirerek takip edeceksin, AB şu anda kendi kurallarını uygulamadığı için ekonomik bir buhran yaşıyor. Ama reçetesi hala doğru reçete. AB'nin kendi kurallarını uygulayan AB üyesi ülkeler Euro bölgesi içerisinde bile ekonomileri aslında son derece başarılı ve sağlıklı. Örneğin Estonya gibi.''

“HER ALANDA AB STANDARTLARINI YAKALAMAK ZORUNDAYIZ”
Konuşmasında Rize'nin bir sözünü Karadeniz şivesiyle telaffuz eden Bağış, ''Çok güzel bir atasözü var, Rize'nin. ‘Yüz sene ilerisini düşün, bir de gerisini’ demişsiniz siz. İşte Türkiye'nin AB sürecini değerlendirirken biraz öyle yapmak lazım. Hem yüz sene ilerisini düşüneceğiz, hem de geçmişimizi düşüneceğiz. Nereden geldiğimizi hiç unutmayacağız. Ama nereye gideceğimiz konusunda da çok stratejik, planlı, programlı gideceğiz. Türkiye'nin hedefi, AB standartlarının üzerine çıkmaktır. Türkiye'nin geleceği nokta, AB üyesi ülkelerin de ilham kaynağı olarak görebilecekleri, onları da peşimizden sürükleyebileceğimiz bir nokta olmalıdır. Ecdadın bize bıraktığı emanet de bunu gerektirir. Biz o bilinçle inanın günde 25 saat, haftada 8 gün çalışıyoruz. Çok çalışkan bir Başbakanımız var, onun hızına yetişmeye çalışan siyaset arkadaşları, bürokrasideki çalışma arkadaşları hep beraber Türkiye için ter döküyoruz'' şeklinde konuştu.
Bakan Bağış, reform kurallarına ilişkin örnekler vererek, ''Daha çok spor yapmamız gerektiğini söylüyorum. Diyorlar ki ‘AB bakanına ne, senin işin mi ?’. Hayır, benim işim. Çünkü bu ülkenin ortalama ömrünü uzatmak da, AB standartlarının üzerine çıkarmak da bizim görevimiz. Herkes yediğine içtiğine dikkat etsin, daha sağlıklı beslensin, onun için diyoruz işte, Anzer'in balını, Rize'nin çayını herkes değerlendirsin, insanlara sağlık versin. Ömürlerini uzatalım, daha sağlıklı yaşasınlar, çünkü biz her alanda AB standartlarını yakalamak durumundayız'' ifadelerini kullandı.



“BEN AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DAĞILACAĞINA İNANMIYORUM”
Egemen Bağış, son dönemde AB'de yaşanan ekonomik duruma ilişkin bir soru üzerine, şunları söyledi:
''Avrupa Birliği sadece ekonomik veya siyasi bir birlik değil, bir barış ve medeniyet projesidir. Avrupa kıtasında bir daha savaşmamak üzere oluşturdukları bir birliktir bu. Onun için ben barış projesidir diyorum. Türkiye'nin amacı, o temsil ettiğimiz 3 milyarlık insanlık aleminin de duasıyla, desteğiyle, katkısıyla, o kıtasal barış projesini küresel bir barış projesine çevirmek olacaktır. Bu süreçte ben Avrupa Birliği'nin dağılacağına inanmıyorum. Yapısı değişebilir, karar mekanizmaları değişebilir. AB içerisinde farklı yapılanmalar olabilir. Ama bunu bir barış projesi olarak görürsek, barışın alternatifi olabilir mi? O yüzden Avrupa Birliği dağılmaz. Karar mekanizmaları değişebilir. Şu anda AB'nin önemli bütün kararlarının oybirliğiyle alınması gerekiyor. Şu anda AB, her konuda 27 ülkenin 27 liderini aynı noktaya getirmekle uğraşıyor. Bu eninde sonunda o birliği kitler. Karar alınamaz hale gelir. Demokratik yöntemlerle karar almayı onlar da artık benimseyeceklerdir. Oybirliği Avrupa'yı artık götürmez. Altı ülkenin kurduğu bir birlikte belki oybirliği mantıklıydı ama AB genişledikçe başka türlü kaldıramaz bunu. Teknokrat hükümetleriyle ancak mıntıka temizliği yaparsınız, arazi düzenlemesi yapamazsınız ki. Arkasında halk desteği olmayan bir hükümet tutup da kapsamlı reform gerçekleştirebilir mi? Biz krizi demokrasiyle, istikrar ve güvenle aştık. Avrupa da ancak istikrar ve güvenle aşabilir.''
“Benim 10 yıllık siyasi tecrübemde gördüğüm bir şey var, haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak lazım” diyen Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğer biz Türkiye olarak bu büyüme hızlarıyla bu bilinçle, bu kararlılıkla, istikrarımıza sahip çıkarak ilerlememizi sürdürürsek, onlar gelecekler bizim peşimize. Onun için durmak yok, yola devam edeceğiz. Biz reformlarımızı kendimiz için yapacağız. Sürecin kendisini sonuçtan çok daha önemli bulduğumuzu vurguluyorum. Belki biz de Norveç halkı gibi üye olmak istemeyeceğiz. Ama Norveç halkı o müzakere sürecini tamamladı, şu anda AB üyesi ülkelerden daha iyi standartlara yükseldi, sonra ben üye olmak istemiyorum dedi. Ama Brüksel'de alınan her kararı üye ülkelerden önce inceleyip işine gelenleri uyguluyor, gelmeyenleri uygulamıyor. O noktaya bir gelelim, o zaman gelip sizlere yine soracağız, üye olalım mı olmayalım mı diye. Millet karar verecek, bu işi demokrasi yine çözecek. Ama şimdi biz şu sürece bir odaklanalım.''
Bakan Egemen Bağış, İl Genel Meclisi'ndeki konuşmasının ardından Rize Üniversitesi'ne geçti.