Gıda sektöründe, 90’lı yıllarda İstanbul'da temelleri atılan Hacı Erenler’in Trabzon üretim tesislerinde üretilen baklavalar, il genelindeki baklava üretimi aşamalarını değiştirmek konusunda örnek olmakta kararlı gözüküyor.
Gıda sektörüne 1990 yıllarında İstanbul'da temelleri atılan Hacı Erenler, 2000 yılında başladığı baklava ve diğer tatlılar imalatına İstanbul dışındaki ilk şubesi olan Trabzon’da açtı. Üretim tesislerinde, üretim aşamasında ve kullanılan hammaddeler bakımından kaliteye çok dikkat ettiklerini söyleyen Hacı Erenler Baklava ve Pasta İşletmecisi Mustafa Eren, temel prensiplerinin üretimde hijyen olduğunu söyledi.

Baklava üretiminde en iyisini yapmak için çaba harcadıklarını dile getiren işletme sahibi Mustafa Eren “Tatlı diyince biz tatlıcı değiliz, baklavacıyız. Suya şeker atarsan o da tatlı olur. Onun için biz buraya kaliteli baklava üretimi yapmak ve halkımıza en lezzetli baklavaları tattırmak için buraya geldik. Tabii ki burada da üretim yapan arkadaşlarımız var, onlarda iyidir ama biz de daha iyisini yapmaya çalışacağız. Baklava sektöründeki farkımızı şöyle açıklamak isterim, kalite baklavada çok önemlidir. Kalite dışında da hijyenik üretim de çok önemlidir. Biz burada bütün hijyen kurallarını uyguluyoruz. Bizim baklavalarımızı yiyen vatandaşlarımızın sağlığı için bunu görev edindik. Kapımız da herkese açık, gelsinler imalatımızı görsünler kendileri karar versinler. Temizlik konusunda çok iddialıyız, temel prensibimiz, başlangıç amacımız bu diyebilirim” dedi.

Üretim aşamasında hammaddenin önemine dikkat çeken Mustafa Eren “Müşterilerimizden bu zamana kadar olumsuz bir geri dönüş olmadı. Sadece kullandığımız yağda biraz sorun oldu. Biliyorsunuz baklavanın içinde Antepfıstığı, Şebin cevizi vardır ve yağı Urfa’nın tereyağıdır. Ama maalesef Karadeniz insanımızın Urfa yağı ağır gelince biz de yöresel Vakfıkebir ve Tonya tereyağını kullanmaya başladık. Şu anda o konuda bir sıkıntımız kalmadı. İnsanların oluşmuş bir damak tadı var. Baklava bizim kültürümüzde var, ta Osmanlı tarihi kayıtlarında yazar, Fatih Sultan’ın baklava yaptırdığı, hatta Evliya Çelebi Bitlis’e gittiğinde oradaki aşhanede baklava yediğini yazar. Ama Karadeniz kültüründe baklava ne kadar var derseniz çok olmadığını söyleyebilirim. Biz burada hazırladığımız lezzetli baklavalarla bunu yaygınlaştıracağız insanlar. Güzel baklava yaparak güzel baklava yedirerek bunu Karadeniz kültürüne yerleştireceğiz” diye konuştu.

İşadamı Mustafa Eren, üretimde geleneksel metotların kullandıklarını ifade ederken “Ustalarımız burada temiz bir ortamda çalışıyorlar. Hamuru açtıktan sonra içeride görüyorsunuz orada bir döşeme bölümü var. Orada yağlama ve dilimleme aşamasından geçip sonra fırınlama bölümünde kara fırında odun ateşinde pişmeye gönderiliyor. Eskiden bakır kazanlarda pişen lezzetli yemekler gibi odun ateşinde pişen hamur ürünleri de daha lezzetli oluyor. Biz de bu yüzden baklavalarımız daha lezzetli olsun diye tesisimize odun fırını yaptırdık. Bu fırında pişen baklavalarımız en sonunda da güzel bir emek ürünü olarak ortaya çıkıyor” diyerek geleneksel üretim aşamalarının önemine dikkat çekti.

Lezzetli baklavaların çok zorlu koşullardan geçerek sofralara ulaştığını dile getiren Eren, “İyi bir baklavanın ilk koşulu hammaddedir, sonra ortam, ustalık, havadaki nem oranıdır. Biz baklavalarımızda Antep unudur, maalesef biz Trabzon’da bu unu bulamıyoruz. Bu da Trabzon’daki baklava üretiminde bu unun kullanılmadığını gösteriyor. Bu un buğdayın özünden yapılmış çok sert bir undur. Hamuru çok sert oluyor. Hamurun çok sert olmasının getirisi ise baklavanın kıtır kıtır olmasıdır. Antep ununu Samsun’dan bulup getirdik. Aşama olarak, hamurumuz yoğrulduktan sonra dinlendirilir. Sonra açma odasında ustalarımız çok titizlikle o hamuru incecik açarlar. Açılan hamurun arkasından bir gazete sayfası kolaylıkla okunabilir. Açılan hamura çok az nişasta verilir fazlası hamuru yufka kıvamında muşamba haline dönüştürür. O açılan hamur ne yağını şerbetini çeker ne de kabarır. Açılan ince hamurlar döşenerek kara fırınımıza gelir ve odun ateşinde pişer. Baklava çok hassastır, fırından çıkan ürün şerbetini yedikten sonra en az iki saat dinlendirilmelidir. O baklavanın şerbetini iyice çekmesi ve oturması lazım. Bu esnada da baklavayı fırından çıkardıktan sonra fırına en kısa mesafede dinlendirmek gerekir. Daha uzak yerlerde dinlendirmeye çalışırsanız nemsiz ortamda baklava şişer kabuğu bozulur. Dinlendirmede tek sıkıntımız Trabzon’un aşırı nemi. İçeride şekerlerimiz bile aşırı nemden tortulaştı, biz bunu önlemek için İstanbul’dan bir cihaz getirdik. İnşallah işe yararsa bu cihazların sayısını arttıracağız” şeklinde konuştu.

Baklavacılığın emek ve özen isteyen bir meslek olduğuna dikkat çeken Mustafa Eren, ”Özveri ister, önce işini seveceksin ancak böylelikle güzel işler ortaya çıkar. Benim ustalarım da sağ olsunlar işlerini severek yapıyorlar. Tabi dediğim gibi bunun notunu halkımız verecek. Bura gelip tesisimizi gezdikten sonra baklavamızı yiyip gerekirse diyecek ki, ‘Sizin şu konuda eksiklikleriniz var’. Bizler eleştiriye açığız, halkımız eğer bizde eksik bir şeyler görürse bizler en kısa zamanda bunu gidermek için elimizden geleni yaparız. Biz Antep Baklavaları dışında yöresel ürünlerde de iddialıyız. Laz Böreği’nde, baklavalarda, burma tatlılarda, börek çeşitlerinde de üs katımızda imalatımız var ve lezzetleri konusunda iddialıyız. En iyisini yapmaya çalışıyoruz, yapıyoruz da yapmaya da devam edeceğiz” diyerek Trabzon halkını baklavalarını tatmaya davet etti.