;Sümela’nın Şifresi’nin ardından “Moskova’nın Şifresi”,  “Oflu Hoca’nın şifresi”, “Sümela’nın Şifresi 3” ve “Oflu Hocanın Şifresi 2” filmleriyle adından söz ettiren Trabzon turizmine de önemli katkıda bulunan Adem Kılıç, şimdi Trakya ile Karadeniz arasında bir bağ kuruyor. 
Sinemanın yanı sıra 5 film yayınlandığı televizyonlarda reyting rekorları kırarken, Oflu Hoca Trakya’da filmi henüz vizyona yeni girmesine rağmen izleyicinin büyük ilgisiyle karşılaştı. 
Adem Kılıç, film ve Türk sinema ve televizyon sektörü ile ilgili görüşlerini ise Milliyet Gazetesinin yine Trabzonlu yazarı olan Ali Eyüboğlu’na anlattı. 
Trakya’nın da Karadeniz gibi kahkaha diyarı olduğuna dikkat çeken Kılıç, “Trakya da Karadeniz gibi bir kahkaha diyarı. Biz, bu iki mizahı filmimizde buluşturmayı planladık. Her şeyiyle farklı bir Lüleburgaz filmi yapmak istiyorduk. Biz de rotamızı Lüleburgaz’a çevirdik” dedi. 

BELEDİYE BAĞŞKANI GÜLMEKTEN AĞLADI
Burada bir müjdeyi de veren Kılıç, hikayesinin hasbi karakteriyle devam edeceğinin altını çizdi. Filmin Lüleburgaz’da yapılan galasında Belediye Başkanı Emin Helebak ilgili olan bir anekdotuda aktaran Kılıç,  “Gülmekten ağladım, gözlerimden hâlâ yaş akıyor onları siliyorum. Bu filmde anlatılan her şeyi biz burada bizzat yaşıyoruz. Hiçbir abartı yok” dedi” ifadelerini kullandı. 

Filmlerinde neden Karadeniz unsurunu kullandığına ise Kılıç, “Karadeniz, Allah tarafından biraz torpil yapılmış bir bölge. Muhteşem doğal bir plato, esprili insanları ve olağanüstü hikayeleri var. Benim de en iyi tanıdığım, bildiğim, doğup büyüdüğüm, özümsediğim bir kültür. Orada beş film yaptım. Bundan böyle başka hikayelerle de çıkacağım izleyici karşısına” dedi. 

TV’DEN NEDEN AYRILDI?
Türk televizyonlarda da bir çok reyting rekortmeni projeye imza atan Kılıç, neden sinemaya geçtiğini ise çarpıcı sözlerle aktardı. Kılıç, Artık televizyon diye bir mecra kalmadı neredeyse! Çünkü bütün yayın prototipleri dizilerle dolu. Bizim dönemimizde TV denilince, stüdyo programları ve çeşitlilik ön plandaydı. Yarışmalar, eğlence, şov, haber, tartışma, spor, sağlık programları, çocuk ve kadın kuşakları vardı. Süreler ise uluslararası standartlardaydı. Şimdi 120 dakikalık diziler, onların önünde özetleri ve prime time bitiyor. 40 yılını bu mesleğe vermiş bir insan olarak söylüyorum: Elbette dizi de olmalı, ama program çeşitliliği olmadan olmaz. Dizilerin uzunluğu insanların aile hayatlarını olumsuz etkiler hale geldi. RTÜK bu duruma el koymalı. Dizi sürelerini dramalarda
45, komedilerde 35 dakikaya çekmeli. Bu olursa, o  zaman tekrar televizyon yapımı
düşünebilirim. Sinemanın en ayrıcalıklı tarafı özgürlük
alanı ve kalıcı olmasıdır” diye konuştu. 

HEDEFLERİ NELER
Burada oyuncularla ilgili de konuşan Kılıç, bundan sonraki projelerini de şöyle aktardı:  “Oyuncularıma bakın, hiçbirisi star değil… Hepsi çok iyi oyuncu ve insan. Yapımcıya kök söktüren, burnundan kıl aldırmayan tiplerle işim olmaz. Oynadığı filmi sonuna kadar destekleyen ve sahip çıkan, bizimle il il dolaşan harika oyuncularım var.

Hedefim; her sene bir veya iki film yapabilmek. Elimde 3-4 yılın projeleri var zaten. Türk sineması tekellere ve emperyalistlere karşı dimdik ayaktadır. Sinema sansür kurulu da kendi sinemamızı biraz gözetirse her şey daha iyi olacak”