Biz gazetecilerin tek bir gücü var hukuk.

Hukuka olan güvenimiz iki türlüdür.

Birinin hakkına gasp etmişsek hukuk karşısında hesap vermeye hazırı ki çok verdik.
Biri bizim hakkımızı gasp etmişse, biz de hukuka sığınır hakkımızı ararız, ki çok aradık.

Bundan birkaç ay önce bir Ak Parti’li kadın yönetici ile bu sitede yayınlanan haber yüzünden karşı karşıya geldik.

Evimin önünde adeta hesaba çekildim.

Sitemizin imtiyaz sahibi de aynı şekilde hareket maruz kaldı. Şehrin en ünlü otelde, eli kolu tutuldu, haberin hebası soruldu. Böyle haber yapamazsız dendi.

Bana, haber metninin hemen değiştirilmesi ikaz edildi…

Hamım yönetici, eşi ve iş ortağı bir ihaleden dolayı yaptığımız haberlerle ilgili olarak “Tehdit” içeren hareketlerde bulundular.

Konuyu yargıya taşıdık.

Savcı soruşturma açtı…

Gösterilen şahitler geç dinlendi. Hatta bazıları dinlenmedi bile… Bir soruşturmada savcının gösterilen şahitleri dinlememe gibi bir yetkisi var mı?  

Şahitlerin dinleme yol ve yöntemi yok mu? Bu yöntemi savcı niye kullanmaya gerek görmedi.

Konu ile ilgili olarak hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz kişiler Günebakış Gazetesi’ne de gitti. Orada da tehdit içeren sözler sarf ettiler. Bayan Ak Partili il yöneticisinin akademisyen kocası, misafir(!) edildiğimiz aracın etrafından döndü dürdü…

Sokakta kamera olmaması en büyük şansızlığımız oldu(!)

Savcı  gazetede ofisinde resmen tehdit edilen Ali Öztürk’ün şahitlerinin ne dediğini ya okumadı ya da kendinde tehdit algısı oluşmadı..

Şimdi soruşturmayı yapan ve kovuşturmaya gerek yok kararı veren Savcıya şunu sormak hakkım değil mi…?

“Soruşturma dosyasında şahitlerin hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz kişilerin  sarf ettiği sözleri biri size aynısını sarf etse, söylese  ne yapardınız…?..”

Şimdi savcının kovuşturmaya gerek yok kararına hukuki olan itiraz hakkımızı kullandık.

Bugün itiraz dilekçemize verdik.

Dedik ya bizim tek gücümüz güvencemiz var hukuk…

Ve hakkımızı hukuk yoluyla sonuna kadar kullanmak..

Kimse bize bu yoldan döndüremez….