Jeoloji, Jeofizik, Harita ve Kadastro, Çevre ve İnşaat Mühendisleri Odaları’nın teknik destek verdiği çalışma sonucu hazırlanan raporda çarpıcı sonuçlar ve önemli uyarılar çıktı.

Heyelan riski çıplak gözle görülebiliyor…

Rapora göre heyelan riski taşıyan bölgede arazide birçok alanda 1 m’ye varan kayma, çökme ve akma şeklinde toprak hareketleri görülmektedir. Bu hareketlerin sonucu olarak yerleşim yerlerinde çeşitli ölçekteki beton zemin ve duvarlarda da açılmalar, çökmeler, kırıklar; istinat duvarlarında şişmeler ve yarıklar ve ayrıca üst kotlardan kopan kaya parçaları takip edilmektedir. Diğer yandan yoğun yağış ile birlikte harekete geçmesi muhtemel kaya blokları tespit edilmiştir. MTA kayıtlarında yapılan incelemede bu kurum tarafından üretilen  Türkiye Heyelan Envanteri Haritasında bölge,  "Paleo (eski)-heyelan" olarak nitelendirilen, meydana geliş tarihi tam olarak bilinmeyen eski bir heyelan kütlesi üzerinde yer almaktadır. 

Baraj gölünden heyelan riski taşıyan bölgeye su sızıntısı olabilir…

Riskli bölgenin yaklaşık 1.5 – 2 km güneyinde bulunan Atasu Baraj alanı ortalama 310 m’de, heyelan bölgesi ise yaklaşık 270 m’dir. Bölgenin jeolojik yapısı göz önünde bulundurulduğunda baraj rezervuar alanından heyelan bölgesine doğru su sızıntısının olabileceğine ve bu durumun heyelanı tetikleyebileceğine yönelik ciddi kuşku taşınmaktadır. Çeşitli tarihlerde sızıntı takip edilmekle birlikte bu sızıntının barajdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı bir dizi çalışma ile kesin olarak tespit edilmelidir.

Acilen tedbir alınmalıdır…..

TMMOB İl Koordinasyon Kurulu yaptığı açıklamada bölgenin çok ciddi heyelan tehlikesi taşıdığını belirtilerek, bu tehlikenin risklere dönüşmemesi 
(can ve mal kaybına) için bölgede daha detaylı ölçümlerin (sondajlar, yer inceleme ölçümleri, vb.) yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve bu önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. Ayrıca baraj rezervuara alanında su tutma ve kaçırma özelliklerinin belirlenmesi, bölgede inşa edilen su iletim hatlarında sızıntının kontrol edilmesi, çeşitli deformasyon ölçülerinin yapılarak toprak hareketlerinin modellenmesi ve bu hareketlerin bahsi geçen diğer etkenlerle ilişkilendirilmesi gibi bir dizi ayrıntılı teknik çalışmalarının yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.