Özellikle çocukların fiziki olarak sosyal ortamlardan uzak durmasının onların sosyalleşme seviyesini düşürebileceğini belirterek ailelerin çocuklara süreci doğru anlatması gerektiğini, arkadaşları ile iletişimin kesilmemesi için de  aşırı olmayan bir şekilde teknolojiyi kullandırması gerekliliğini vurgulayan Kurt şu ifadelere yer verdi : 

‘ÇOCUKLARIMIZLA KONUŞMALIYIZ’

"Akran duygudaşlığı çok önemlidir. Biz anne babalar her zaman çocukların halinden anlamayabilir çocuklarla aynı dili konuşamayabiliriz ancak akranlar aynı yaş gereksinim ve ihtiyaçları ile  birbirlerini daha iyi anlayabilirler. Uzaktan da olsa kendi aralarında kurdukları iletişim  onları rahatlatacaktır.’’

‘ANNE BABALAR TAHAMMÜL DİRENÇLERİNİ KAYBEDEBİLİR’

Anne babalar tahammül dirençlerini kaybedebilir. Bu süreçte yaşanabilecek bir sorun da anne babaların, özellikle çok çocuklu olanların psikolojik olarak tahammül dirençlerini kaybetmeleri ve daha da tehlikelisi kaybedilen direncin şiddete dönüşmesidir. Bu duruma karşı evimizde bir sakinleşme, minnettarlık köşesi oluşturalım. O köşeye; çok şükür hayattayız! Sahip olduklarımız var! Sabrını devam ettirmelisin! gibi hatta dünya görüşüne göre gerektiğinde ayet ve  hadis ile dini temalı  hatırlatıcı unsurlarla zenginleştirilmiş bir köşe olmalı. Kızgınlık anında bu köşeye geçip mola vermeliyiz. 

‘ÇOCUKLARA SEN OLSAN NE YAPARDIN’ DİYE SORUN’

‘’Aile bireyleri ile tam katılımlı aile toplantıları yapıp, özellikle çocuklara duygularını ifade etme ve gündeme alınan konulara ilişkin görüşlerini sorma gibi faaliyetleri içinde barındıran mini aile meclisleri düzenleyip;  çocuklara bu konuda sen ne düşünüyorsun? sen olsan ne yapardın? bu önerini yazar mısın? hep birlikte nasıl olacağını düşünelim gibi çocuğun katılımını teşvik edici uygulamalar yapalım.

‘ÇOCUKLARA KORKUTUCU CEVAPLAR VERMEYİN’

‘’Bu zorlu süreçte aileler sakin kalabilmeli ve mümkün mertebe değişen gelişmeler çocuğa  doğru aktarmalı, çocuğun kaygı düzeyi azaltmalıdır. Çocukların el hijyenine dikkat etmeli ancak bunu sağlarken de ev içerisinde  çocuğa zorla sık sık ve endişeyle eli yıkatılmaya çalışıldığında çocuğun kaygı düzeyinin artabileceği, bu durumun içe kapanma veya saldırganlığı beraberinde doğurabileceği ve daha ilerisi içinde obsesif kompulsif bozukluğa zemin oluşturabileceği unutulmamalıdır. Çocuklara neden evde olduklarını, okulun niçin kapalı olup eğitim öğretimin uzaktan devam ettiğini, babanın neden işe gitmediğini, sokağa çıkmanın neden yasak olduğunu  korkutmadan, onlara önemini anlatarak yaşına uygun örnekler ve cümlelerle anlatmalıyız. Çocukların olası "Hastalık bize de bulaşacak mı? Biz de mi öleceğiz? gibi sorularını geçiştirmek ya da bu sorulara "hayır!" gibi kısa cevaplar vermektense "Bize söylenen kurallara uyarsak hastalık bize bulaşmaz" gibi hem doğru hem de teskin edici cevaplar vermeliyiz.

‘YARARDAN ÇOK ZARAR GETİRİR’

Hayatımızda olağan dışı olaylar geliştiğinde olağan dışı tepkiler vermek gayet insani ve bir dereceye kadar normaldir. Beklenmedik durumlara hiç tepki vermemek de, kontrolsüz aşırı tepki vermek de doğru değildir. Bir miktar kaygı ve endişe tedbirli davranmayı beraberinde getireceği için faydalıdır. Ancak bu kaygı seviyesi belli bir noktadan sonra işlevselliğini yitirip yararından çok zarar getirdiği unutulmamalıdır.

‘ÇOCUKLAR YETİŞKİNLERİ GÖZLEMLERLER’

‘Çocuklar çoğu zaman tepkilerini yetişkinleri gözlemleyerek geliştirir. Kaygılı, endişeli, kuruntulu bir anne baba çocuğu da bu yöne iter, Anne baba koruyucu tedbirleri abartılı ve yüksek bir kaygı ile uyguluyorsa çocuğun sakin olması beklenemez. Oyunlarla temsili önlemler, resimlerle anlatım ve soğukkanlı bir tutum çocuklar için fayda sağlar." dedi.