Geçtiğimiz günlerde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde, Fındık Üreticileri Yardımlaşma Derneği tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında dernek fındık tüccarlarına da eleştirilerde bulunmuş, tüccarların üreticiden aldıkları emanet fındıklarla kar yaptıklarını iddia etmişlerdi. Biz de 61saat ekibi olarak fındık alım satımındaki bu arapsaçını bir de tüccarlara sormak istedik. İşte cevaplar:

Emanet mevzuu sanıldığı gibi değil…

Emanet hususunda şunu söyleyebilirim. Olay tamamen onların dedikleri gibi değil. Çünkü emanet fındık tamamen stoklarımızda veya fabrikaların stoklarında bekleyen bir üründür. Hatta Mayıs’ın 15’inde veya Mayıs’ın sonunda fabrikalarımızdan bir tanesi veya buradaki yerel firmalarımızdan bir tanesi üreticiye isterseniz gelin malınızı alın, isterseniz sabrınızı kesin diye söylemde bulundu. Yani onların dediği gibi yok emanet fındığı alıyorlar da satıyorlar 15-16’dan, da sonra gelenin hesabını daha düşük fiyattan kesiyoruz diye bir şey yok. İsteyen gelip fındığını alabilir. Onların dediği laf bence boş o anlamda. Ama işin özüne geldiğimiz zaman emanet sistemi tabii ki bu piyasa için olumsuzluk teşkil ediliyor. Üreticimizin bu emanet pozisyonlarını değerlendirip, emanet fındığını piyasaya getirmemeye dikkat etmesi gerekir. Ha biz buraya, kapımıza gelen üreticiyi geri çevirecek halimiz yoktur. Ama piyasaya zarar verdiği anlamında hemfikiriz. Yetkililerin gereken değerlendirmeyi, hesap kitabı yapıp bu konuya bir çare düşünmeleri gerekir. Çünkü birçok üreticimiz, gurbetçi falan diyoruz ama bizim kendi memleketimizde Trabzon’da yaşayan üreticilerimizin bile önemli bir kısmı yazın köyünde kışın şehirde oturuyor. Kışın aşağıya gelirken, üretici fındığını satmak istemiyor. Bu sefer getiriyor güvendiği bir noktaya ürünün teslim etmek durumunda kalıyor. Bu haliyle piyasayı ne yapıyor, doyuruyor. Sonuçta gelmemesi gereken mal gelmiş gibi bir pozisyona düşüyor. Bu durum fiyatlar açısından olumsuzluk yaratıyor. Ama o diğer arkadaşların bahsettiği gibi, yok 16’ya satıyorlar vs…  doğru bir söylem değil ona katılmıyorum.

 

Fındık sektörünün arapsaçı: Rekolte

Ben aşağı yukarı 30 yıldır bu sektörün içindeyim. Baba mesleği olarak bizlere kalmış. Ben beni bildim bileli bu dönemlere geldiğimizde bu rekolte konusu arapsaçına dönüyor. Yok Ziraat Odası bunu dedi, yok ihracatçı bunu dedi, yok Tarım İl Müdürlüğü onu dedi bugün de aynı…  Hiçbir noktaya varabilmiş değiliz. Halbuki rekolte çok önemlidir. Bir ürün vardır, bir tükenen miktar vardır bir de üretim noktası vardır. Şimdi siz tüketebildiğiniz noktadan fazla bir üretiminiz varsa bu haliyle piyasaları olumsuz etkiliyor. Ama üretici bu konu hakkında çok sağlıklı bilgilendirilmemiş. Mesela geçen sene, çıktı bizim ziraat odalarımız ‘’570 bin ton ürün var ey üretici! Fındığını sakın satma, 570 bin ton yetersiz bir rakamdır. Senin elindeki ürün para edecek. 15 edecek 20 edecek.’’ dediler. Ama aynı dönemlerde sanayici 570 bin ton yalandır demedi ama ‘’bize göre 736 bin ton ürün vardır, ona göre hareket et’’ dedi. Ne yaptı bizim üretici de haklı olarak, 570 bin ton söylemine, ziyaret odalarımızın söylemine itibar ederek;  onların yönlendirmeleriyle hareket etti ve ürünü satmadı 13 liraya 12 liraya 10 liraya. Ne oldu? Bugün geldiğimiz noktada ne yapıyoruz? Baktık ki şimdi bütün istatistikler ortada, ticaret odalarımız verdiği resmi rakamlara dayanarak nerdeyse 570 bin tonu bulan ürün sadece piyasaya inmiş. E peki bu elimizdeki ürün neyin nesi? Demek ki ziraat odalarımızın belirlediği rekolte boş, yanlış. Onu belirleyen vatandaşlar bu milleti yanlış yönlendirerek kaybettirdiler. Şimdi geldik bu seneye bu hatadan yola çıkarak dedi ki bakanlık; ne ziraat odası, ne tarım il müdürlüğü, şu bu vs… rekolte belirlemeyecek ben belirleyeceğim. Şimdi geldik bugüne, bildiğimiz şeyler, sanayicilerimizle devamlı görüşüyoruz. Belirledikleri rakamlar Amerika belirlemiş, yok Ahmet Mehmet belirlemiş önemli değil kimin belirlediği... Önemli olan doğruyu belirlemek… Doğruyu belirlerseniz insanları doğru yönlendirirsiniz. Dersiniz ki bu sene bu var, şu olabilir bu olabilir. Vatandaş geliyor bize soruyor. Bakanlığımız 468 bin ton rekolte belirlemiş, ihracatçılarımız 600 bin tonun altında değil diyor.

Kimin doğru söylediğini zaman gösterecek!

Aynı ihracatçılarımız seneden seneye 150 bin tona yakın bir ürün olduğunu, ürün devredildiğini söylüyor. Bakanlık çıkıyor 90 bin devretti diyor kendi belirlemelerine göre. Şimdi bu tablonun sonucunu bugünden bilmek zor... Bunu zaman gösterecek, niye zaman gösterecek? Bu ürün piyasaya inecek, işlem görecek alınacak satılacak ve önümüzdeki 5-6 ay içinde kimin doğru söylediğini hep birlikte göreceğiz. Ama inşallah geçen seneki gibi üretici yanlış dalda oynamaz. Bizim diyebileceğimiz bu. Bulunduğumuz noktada biz kimseye bu doğru, bu yanlış diyemeyiz ama inşallah vatandaş yanlış bir noktaya yönelmez. Bizim diyebilecek olduğumuz, temin edebilecek olduğumuz budur. İnşallah bakanlığımız doğruyu belirlemiştir. Onların söylemi üzerinden bugün konuşmaya kalkarsak, fındığın önü biraz daha açık. Ama eğer onun söylemine uyar da ürün gerçekten 650 bin tonsa da ve elde 150 bin ton da devir varsa bunun arkası bozuk olur…

 

Biz paramızla zarar ediyoruz!

Bizden başka fındık alan kimse yok, cesareti olan çıksın fındık alsın. Biz kendi paramızla zarar ediyoruz… Bu işler dedikleri gibi değil, bu işte herkes mağdur. Bu fındığı biz kendi içimizde tüketmeden, bir sisteme oturtmadıktan sonra köylü de, esnaf da, sanayici de mağdur olur. Bu işe devletimiz çözüm bulacak… Bir sistem oturtturacak, özel sektöre bunu emanet etmişse denetleme mekanizması kurduracak. Bu sektör dışarıya bağımlı olduğu müddetçe spekülasyonlar her zaman olacaktır da. Biz mesela, fındık bizim milli ürünümüz. Gürcistan ve Azerbaycan’dan fındık geliyor Türkiye’ye… Neden? Önce kendi malımızın değerini koruyalım, yetmiyorsa dışardan alalım. Maalesef fındık borsası dışarıya bağlı, Almanya’da… Hamburg’da. Maalesef kendi ürünümüzü yönetemiyoruz. Bizim evimizi biz idare edemiyoruz diyelim, başkası dışardan idare ediyoruz bizim evimizi. Bu yanlış!


Fındığı kendimiz tüketmeliyiz!

Önce bir kendimizi düzelteceğiz, bu ürünü tüketmesini, işlemesini, pazarlamasını bileceğiz. Amerikan bademinin kilosu 60 lira da, fındığın kilosu neden olmasın 60 lira? Ve fındık çok fazla yerde kullanılıyor. Biz şu 5-10 seneye kadar fındığı işlemesini, toplamasını dahi bilmiyorduk. Fındığı daldan topluyoruz, fındık dalda olgunlaşacak yere düşecek yerden toplanacak. Kurutmasını bilmiyoruz, toplamasını bilmiyoruz, yemesini bilmiyoruz, pazarlamasını bilmiyoruz. Fındıktan her şey yapılıyor, kabuğundan bile bir şeyler üretiliyor. Ama biz sadece kırıp yiyoruz… Beğenmediğine de at çöpe. Böyle bir mantık olamaz. Kaç kalem ürün üretiliyor fındıktan? Türkiye’de biz 70-80 milyon kişiyiz, biz bu ürünü çok rahat tüketiriz dışarıya bağımlı olmadan. Ama illa ki bir döviz girdisi yapmak istiyorsak, o zaman bir programlı denetimli, kaliteli depoculuğun olduğu bir anlayışa sahip olmalıyız. Bu işin önderliğini yapacak kaliteli büyükler var, ama ne yazık ki bir yabancıya İtalyan’a teslim ettiler bu işi. Yani dediler ki biz kendi kaymağımızı yiyemiyoruz, sen gel de ye bizim kaymağımızı…

Haber: Sinan Kalaycı
Fotoğraf: Zeycan Aydın