61SAAT HABER SERVİSİ - Olay Trabzon’da 2008 tarihinde meydana geldi. Meydana gelen olayda silahla yaralanan şahıs Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesinde tadevi altına alındı.  Burada görevli doktor kaşında cilt kesiği bulunan şahsa pansuman yapıp evine gönderdi. Ancak sonrasında şahıs evinde ölü bulundu.

Bunun üzerine şahsın ailesi suç duyurusunda bulunurken konuyla ilgili Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi ve Trabzon İdare Mahkemesi’nde dava açıldı.

Alınan bilirkişi raporunda,  Acil Servisinde görevli doktorun kaşında ki cilt kesiği tespit edilmesine rağmen mesleğin gerektirdiği dikta ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği vurgulandı. Şahsın kontrol ve muayene yapılmadan pansuman yapılmak suretiyle evine
gönderildiği ve ardından ölü bulunduğu ifade edildi. Şahsın ölüm nedeninin ise ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kırığı ve beyin dokusunun harabiyeti olduğu belirtildi.

Bunun üzerine açılan doktor, 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada ilk olarak kusurlu olduğu belirtilerek hapis cezası verilirken ardından hükmün geri bırakılmasına karar verildi. 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz ise reddedilerek karar kesinleşti.

Trabzon İdare Mahkemesine ise konuyla ilgili maddi ve manevi tazminat davası açıldı. Açılan davada şahsı eşi ve kızı için toplamda 300 bin maddi 50 binde manevi tazminat istenildi.

Trabzon İdare Mahkemesinin verdiği kararda ise şahsın eşi ve kızına toplamda 379 bin maddi, 30 bin TL’de manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 2013 yılından işletilerek yasal faiziyle ödenmesine karar verildi.

Trabzon İdare Mahkemesinin verdiği kararın ardından davayla ilgili Danıştay’da temyize gidildi. Danıştay konuyla ilgili geçtiğimiz aylarda karar verdi... 

Danıştay 15. Dairesi ise Trabzon İdare Mahkemesi verdiği kararın 2013 yılından itibaren işletilecek yasal faiz kısmını bozarken geri kalan kısmı onayladı...

Buna göre daire miktar artırım dilekçesiyle arttırılan tazminat miktarına idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin kısmı bozarken, kararın diğer kısımları onandı...

KARARIN TAM METNİ...

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce; Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

Dava; davacıların murisi 'un, 07.10.2008 tarihinde meydana gelen olay sırasında silahla yaralanması üzerine kaldırıldığı Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Acil Servisinde görevli doktorunun kaşındaki cilt kesiğini tespit etmesine rağmen mesleğin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğü'ne aykırı hareket ederek gerekli kontrol ve muayene yapılmadan pansuman yapılmak suretiyle evine gönderildiği, 17.11.2008 tarihinde evinde ölü bulunan 'un ölüm nedeninin ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kırığı ve beyin dokusunun harabiyeti olduğunun bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği, teşhis ve tedavide idare ajanının gerekli özen yükümlülüğünü göstermediği, ağır hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle destekten yoksun kalma tazminatı olarak mütevvefanın eşi için 220,000TL, kızı için 80.000TL olmak üzere toplam 300.000TL maddi, çekilen elem ve ızdırabın karşılığı olarak eş için 30.000TL kızı için 20.000TL olmak üzere toplam 50,000TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Trabzon İdare Mahkemesince; dava konusu olayla ilgili olarak ihmali davranışla kasten öldürme suçlamasıyla acil serviste görevli doktor hakkında açılan davada; Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 17.04.2012 tarih ve E:2009/156, K:2012/92 sayılı kararı ile; doktorun 'un beyanına itibar etmeyip hekimlik görevinin gereği ileri tedavi ve tetkik prosedürünü uygulaması gerekirken uygulamamasının kendisine yükletilen sorumluluğu yerine getirmeme mahiyetinde olduğu, ölüm olayında da bu davranışın etkili bulunduğu belirtilerek suçun sabit görüldüğü, hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara yapılan itirazın Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22.05.2012 tarih ve Değişik İş No:2012/303 sayılı kararıyla reddedilerek Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın kesinleştiği, dolayısıyla olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu Mahkeme kararı ile sabit olan davalı idarenin davacıların bu nedenle uğradığı zararı karşılamakla yükümlü olduğu kanaatine varılmış, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilerek, alınan 25.05.2016 tarihli hesap bilirkişisi raporu ile tespit edilen 379.004,43TL ( için 275.050,11TL, için 103.954,32TL) maddi tazminat ile 30.000TL ( için 20.000TL, için 10.000TL) manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 10.04.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, 17.152,13TL maddi ve 20.000TL manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.

Taraflarca, kararın aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Temyize konu İdare Mahkemesi kararının; miktar artırım talebi üzerine hüküm altına alınan 79.004,43TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 10.04.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine ilişkin kısmı dışındaki bölümlerinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenleri bulunmamaktadır.

Kararın, miktar artırım dilekçesi ile artırılan tazminat miktarına yürütülecek faize ilişkin bölümü incelenecek olursa;

Bilindiği üzere tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile, "Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir." cümlesi; aynı Kanun'un 5. maddesi ile de, 2577 sayılı Kanuna Geçici 7. madde olarak, "Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır." cümlesi eklenmiştir.

Nitekim, 6459 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (tasarının 3.maddesi) gerekçesinde, "AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır." ifadesine yer verilmiştir.

Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer alıp, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibariyle yasal faiz uygulanması, Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.

2577 sayılı Kanunda, tam yargı davalarında, dava dilekçesindeki miktarın artırımına olanak tanıyan düzenleme uyarınca, davanın kabul edilmesi halinde artırılan tazminat miktarı yönünden faize, idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren hükmedilmelidir.

Bakılan davada, davacı tarafından, 25/03/2016 havale tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu uyarınca maddi tazminat miktarı artırılmış, anılan dilekçe 04/04/2016 tarihinde davalı idare kayıtlarına girmiştir. Dolayısıyla bakılan davada artırılan tazminat miktarına (79.004,43TL), miktar artırım dilekçesinin idare kayıtlarına girdiği 04/04/2016 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, idareye başvuru tarihi olan 10/04/2013 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulüyle Trabzon İdare Mahkemesi'nin 30/12/2016 tarih ve E:2015/78; K:2016/1975 sayılı kararının miktar artırım dilekçesiyle arttırılan tazminat miktarına idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, anılan kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.