61SAAT HABER SERVİSİ - Jeofizik Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi 9. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Karslı, Trabzon’da ihale aşamasına gelen Yeni Otobüs Terminali Projesi ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. 

Terminalin 30.144,85 m²lik alana yapılacağına dikkat çeken Prof. Dr. Karslı, “Terminal binasının yenilenerek daha modern bir görünümde ve işlerlikte şehrimize kazandırılması konusunda hemfikir olmakla birlikte, yeni terminalin inşaa edilmesi için belirlenen yerin uygun olmadığını belirtmek isteriz. 

Bu alanda yeni terminal yapılacağını ilk öğrendiğimizde de Trabzon'un jeomorfolojik yapısı, heyelan, sel ve taşkın tehlike ve riskleri, ulaşım planı, şehrin konumsal yapısı ve gelişim yönleri vb. açılarından uygun olmayacağı görüşümüzü nedenleri ile birlikte hem sayın yetkililerle hem de farklı platformlarda kamuoyuyla paylaşmıştık. 

YER BİLİMSEL AÇIDAN UYGUN DEĞİL
Ancak gelinen noktada belirlenen bu alanda terminalin inşaa kararı alınmış, projelendirilmiş ve şimdi ihale süreci planlanmaktadır. Alanın uygunluğunun yasal çerçevede ve şehir planlaması açısından değerlendirmesi ilgili diğer meslek odalarımız tarafından kamuoyu ile paylaşıldı ve paylaşılmaya da devam edecektir. Biz Jeofizik Mühendisleri Odası olarak bu alanın yerbilimsel açıdan uygun olmadığını tekrar kamuoyuyla paylaşmak ve sayın yetkililerimizi yeniden proje üzerinde düşünmeye davet etmek istiyoruz* ifadelerini kullandı. 
Alanın Değirmendere Akarsu’nun yatağı olduğunu kaydeden Karslı, “Bu alanın çok açık olarak Değirmendere Akarsu'yunun yatağı olduğu ve alanın hafriyatla doldurularak oluşturulduğu bilinmektedir. 

CAN VE MAL KAYIPLARINA NEDEN OLDU
Bununla birlikte Trabzon İli'nin heyelan, sel ve taşkın tarihsel süreci incelendiğinde Değirmendere Akarsu'yun yatağından taşarak birçok alanda can ve mal kayıplarına neden olduğu görülmektedir. Genel olarak Doğu Karadeniz Bölgesindeki heyelan, sel ve taşkın kaynaklı afetlerin 90 yıllık sürecine bakıldığında 59 adet can ve mal kaybına neden olan afet meydana gelmiş, bunların çoğunluğu Trabzon (15 adet) ve Rize (27 adet) İllerinde gerçekleşmiş ve 644 can kaybına neden olmuştur. Sadece Trabzon İli ve ilçelerindeki can kaybımız 360 olarak kayıt altına alınmıştır. Yine geri dönük analizler yapıldığında özellikle sel ve taşkın kaynaklı afetlerdeki can ve mal kayıplarının en fazla yaşandığı yerler dere yatakları ve havzalarında yeralan yerleşim yerlerinde, tesislerde, kamuya veya özel sektöre ait binalarda gerçekleşmiştir. 

Bununla birlikte sel ve taşkınların nedenlerine bakıldığında doğal nedenlerden yoğun yağışların, topoğrafik şartların yanında insan müdahalesi ile akarsu yataklarının daraltılması, değiştirilmesi, akarsu akış düzenine uygun olmayan köprü, yol, menfez vb. yapıların yapılması gibi nedenler olduğu tespit edilmiştir. 

MADDELER HALİNDE SIRALANDI
Buna göre,

Öncelikle bu alanın seçiminde hangi bilimsel kriterlerin kullanıldığının ve bu alnı içine alan yapılmış bir mikrobölgeleme çalışmasının olup olmadığının ve varsa bu alanının uygunluk değerlendirmesinin ne olduğunun kamuoyuyla paylaşılmasının çok yararlı olacağını belirtmek isteriz. 

İlimizde karşılaştığımız sel-taşkın ve heyelan nedenli afetlerin daha bir yenisini 2019 yılı haziran ayında Araklı ilçemizde yaşadık ve 7 can kaybımız oldu. Akarsu havzasındaki birçok kamu ve özel bina kullanılamaz hale geldi! Çok çabuk unuttuk! Hatırlarsak bu afet üzerine devlet yetkilileri bundan sonra akarsu yatakları üzerinde yapılaşmaya müsaade etmeyeceğiz açıklamalarını yapmışlardı. 

Küresel iklim değişikliğinin hızla tüm dünyayı etkisi altına aldığını ve son yıllarda özellikle İlimizdeki etkisini yağışların normalin dışında çok kısa sürede çok yoğunlaşarak sel ve taşkınlara dönüşmesi şeklinde görmekteyiz. Normal olarak Trabzon ilin yıllık ortalama yağış miktarı yaklaşık metrekare başına 800-850 kg olduğu, ancak bu miktarın önemli bir kısmının çok kısa bir zaman aralığında ve yerel olduğu dikkate alındığında Değirmendere vadisinde sel ve taşkın tehlikesi yüksek olmakla birlikte, Akarsu yatağındaki yerleşim yerleri, sanayi tesisleri, diğer yapılar ve buralarda yaşayan insanlar ve diğer tüm canlılar yüksek risk (muhtemel can ve mal kaybı) altındadır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, İlimizde gerek büyük yağış miktarı, gerekse topografyanın dağlık, engebeli oluşu ve aşırı eğimden dolayı yağışların hızla yüzey akışına geçerek kısa sürede taşkın ve sellere sebep olduğunu unutmamak gerekiyor.

Değirmendere Akarsu yatağı ve havzası suyun doğal akışıyla oluşmuş, taşınan alüvyonal malzemelerin birikmesiyle şekillenmiştir. Alüvyonal zeminler, zayıf dayanımlı olup üst yapı için elverişli değildir. Üstelik bu alanın alüvyon zemin üzerinde hafriyat malzeme dökülerek oluşturulduğu da dikkate alındığında imar açısından uygunsuzluk daha da artmaktadır.  Bununla birlikte, Değirmendere vadisi iki yanı hemen hemen dik eğimli yamaçlarla sınırlandırılmış olup, tüm yüzey suları ve yeraltı suları yamaçlardan aşağıya akarak ve/veya sızarak bu alüvyonal arazi altında birikmekte veya akarsuya ulaşmaktadır. Dolayısıyla bu alanda yapılacak binanın temel yapısı yeraltı suyundan aşırı etkileneceği aşikardır. Yeraltı su girişimi nedeniyle bina temellerinde aşırı nemlenme ve korozyon oluşur, bu da binaların uzun ömürlü olmasını engeller.

Terminal binası ve çevresinde insan aktivitesi günün her saatinde yoğun olacağı için bina önem katsayısı en yüksek olan grupta yer almaktadır. Yani herhangi bir afet sonrasında hemen kullanılması gereken bir bina grubundadır. 21 Haziran 1990'da mevcut terminal binası Değirmendere Akarsuyu yatağından yaklaşık 200m kadar uzak olmasına karşılık oluşan sel ve taşkından dolayı kullanılmaz duruma geldiği hatırdan çıkarılmamalıdır. 

Günümüzdeki iklim koşullarındaki ani değişimleri ve Trabzon İlindeki yağış yoğunluğu dikkate alındığında sel ve taşkın oluşum dönüşüm periyotlarının kısa süreli olduğu unutulmamalıdır. Alanın dar bir vadi içinde yeralması, alanda oluşacak trafik yoğunluğunu karşılayacak bir özellikte olmadığını göstermektedir. 

İlimizde birçok alanda dolgular ve akarsu yatakları üzerinde yapılan tüm yapılarda sorunlar yaşandığı hepimizin malumudur. Bu tür akarsu havzaları ve dolgu alanlarının halka açık sosyal donatı ve yeşil alanlar olarak düzenlenmesini beklerken, sürekli yapılaşmanın yapılması yönünde karaların alınması ve bu konudaki itirazların dikkate alınmaması gerçekten anlaşılır değildir. Bununla birlikte belirtmek isterim ki, bu tür zeminlerde yapılan binaların yapım maliyetlerinden daha çok sonrasında oluşan zemin ve yapı deformasyonu sorunlarının çözümüne harcanmaktadır. Ülke ekonomimize gereksiz yükler getirmemeliyiz. Yer seçiminden imalata ve kullanıma kadar her uygulamanın bilimsel temelli olması ve şehrin ortak aklına göre hareket edilmesi zorunludur. 

Bu alanın zemin etüt (jeolojoli-jeofizik-jeoteknik) ve yapılmış ise tüm Değirmendere havzasının sel-taşkın risk analiz raporlarının odamızla paylaşılması durumunda inceleyip teknik değerlendirmemizi rapor halinde sunmaya hazır olduğumuzu paylaşmak isteriz” şeklinde açıklama bitirildi.