“Bu Bir Sır Değil Aramızda Kalmasın Projesi” kapsamında gerçekleştirken programda konuşma yapan AK Parti Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu yaptığı konuşmada hassas bir süreçten geçildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Öyle bir ‘suç’ tarifi ile karşı karşıyayız ki; ne hafifletici sebebi olabilir ne de hafife alınabilecek bir yanı.
Bir kız çocuğu annesi olarak bu aşağılık suçu siyaset üstü tutmamın ve sonucu ne olursa olsun sarsılmaz bir kararlılıkla ayağımın altına almamın en hafif tabirle kızıma karşı borcum olduğuna inanıyorum. Çocuk yaşlarını kadınca tanımlamalar üzerinden kaybeden ama asla kirlenmeyen ve gerçek kirlenmişler tarafından isteseler de kirletilemeyen günahsız yavruların hepsini kucaklayacak büyüklükte kollara sahip olanları dünya görüşleri ne olursa olsun kardeşim olarak ilan ediyorum. Tecavüz, taciz, cinsel istismar, sapkınlık, sapıklık vs. her ne zıkkımsa tüm insanlar ne düşünüyorsa ben de onu düşünüyorum. Sonrasında bu düşünebilen insanları siyasi görüşlerine göre ayırmadan aynı insani hassasiyete sahip olduğumuza inanıyorum ve haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır hükmünce naçizane görüşlerimi beyan ediyorum. Bir kadının ve hele hele bir çocuğun bu dünyada başına gelebilecek en acımasız, en vicdansız, en yaşanılmaz durum olan cinsel şiddetin önünü açabilecek, masumlaştırabilecek ya da meşrulaştıracak her türlü sübjektif yaklaşımın kulağına su kaçıracak kadar cesurum ve bu yaklaşımı sahiplenenleri de aynı sapkın tanımlarla niteliyorum.
HAFİFLETİCİ SEBEBİ OLAMAZ!
Hiçbir bilimsel mesnet yavrularımıza el sürmenin hafifletici sebebi olamaz.
Çünkü Anne yüreğini inceleyecek çağa henüz ulaşamayan bilim acizdir. 
Bu yavruların dokunulmazlığı, bir hastalık teşhisinin tanımı ile çiğnenebilecek kadar basit ve alelusül yapılacak bir çalışmayla da geçiştirilemez. 
HASSAS BİR SÜREÇ
Çok hassas bir süreçten geçiyoruz.  Maalesef her türlü destek verilse de bu çocuklarımızda ve ailelerinde, çevredeki çocuklarda izleri, etkisi bir ömür kalacak. 
UZUN SOLUKLU ÇALIŞMALAR YAPTIK
Partimizin en iddialı çalışmaları yaptığı alanların başında kadın ve çocuk konusu geliyor. Yasal düzenlemeler, programlar, projeler, STK ile çalışmalar. Çocuk istismarı konusunda her boyutu ile ilgili çok uzun soluklu çalışmalar yaptık. Yapılacak her çalışmanın bilimsel ve çok çok büyük hassasiyetle yapılması, işlenmesi gerekiyor.  İyi niyetle yapılan çalışmalar canilerde farklı etkiler yapabiliyor. Ayrıca çocuklarımızın güven duygusu boyutu var. Her adımı uzmanlarla bilimsel olarak uzun soluklu çalışarak atmak gerek. 
EĞİTİMLER BAŞLADI
Aile Bakanlığımız MEB ile mahremiyet eğitimlerine başlamıştı. Cumhurbaşkanımızın talimatı ile Recep Akdağ bakanımızın başkanlığında ilgili tüm bakanlıklar alanı ceza eğitim boyutu dahil birincil ve ikincil düzenlemeler yönüyle ciddi ve uzun çalışma yaparak taradı. Şu süreçte geçmiş dönemlerde de yaşadığımız gibi böylesine bir hassas konunun istismar edildiğine şahit oluyoruz. 
HASSASİYETLE DEVAM ETMELİYİZ
Bizler böyle hassas konularda mahremiyet, çocuklarımızın ve ailelerinin bütüncül yararına dikkat ederek hep hareket ettik. Aynı hassasiyetlerle devam etmemiz gerek diye düşünüyorum.
ARAŞTIRMALAR YAPACAĞIZ
Çocuğun bulunduğu her yerde risk var. Bir bale okulunda da, anaokulunda da, ilkokulda da, Kur'an kursunda da bu risk var. Bu riskin olmadığı yer yok. O zaman biz, burada farklı yerlerde bu farklı şekilde oluşuyor diye gereksiz bir tartışmanın içine girmek yerine, çocuk neredeyse, orada çocuğu korumaya odaklanmalıyız. Yıllık araştırmalar yapacağız. Şeffaf biçimde izlememiz gerekir ki, aldığımız bu tedbirler bizi nereye götürüyor.
Ben bir çalışma yaptım bitti" demenin imkansız ve  değişen şartlara uygun olarak değişen, dinamik, esnek bir modelle ilerlemenizi gerekmekte. 
ÇÖZÜM OLUŞTURMAK ZORUNDAYIZ
Her ülkenin kendi kültürü, şartları ve kendi çevresi var. Birçok ülkenin bu işle ilgili raporlarına ya da strateji belgelerine bakıyoruz, bakmaya da devam edeceğiz. Kendi çevremize, insanımıza, kültürümüze uygun bir çözüm oluşturmak zorundayız. Bir şeye ceza verdiğinizde durumu ortadan kaldırmıyorsunuz. Ülkemizde ahlaki duruşun tesis edilmesi lazım. Bunun için hepimizi merkeze alan adına sosyal medya dediğimiz ama hiç de sosyal olmayan tamamen suni dejenerasyon pompalanmasının karşısında, dizilerimizle, filmlerimizle, müziğimizle, sanatımızla, kültürümüze, eğitimimizle, kısacası bizi biz yapan değerlerimizle durmamız lazım. İstersek başarabiliriz. Yoksa bir dizide 15 yaşındaki bir kızın yaşadığına aşk derken, sokaktakine taciz demeye devam ederiz.”