61SAAT HABER SERVİSİ - Prof. Dr. Abdullah Akat sosyal medyadan açıklama yaparak, “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Etnomüzikoloji ve Folklor Anabilim Dalı'ndaki yeni görevime başlamış bulunuyorum.

Yeni kurumumda daha verimli ve başarılı çalışmalara imza atacağıma inanıyor, bana güvenen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Mehtap Demir, Seyit Yöre ve Urum Ulaş Özdemir ile birlikte iyi ve uyumlu bir ekip olarak alanımıza değer katmaya gayret edeceğiz. Öte yandan Trabzon'daki dostlarımın ve çalışma arkadaşlarımın ne zaman destek isterlerse her zaman yanlarında olacağımı bilmelerini isterim.

Her ne kadar yaşanılan son dönemde üzülüp kırıldığım hadiseler olsa da, memleketime küs olmam ya da sırtımı dönmem mümkün değildir. Ayrıca tüm bu sıkıntılı süreci benimle birlikte göğüsleyen konservatuvardaki kıymetli meslektaşlarıma ve tüm mesai arkadaşlarıma da gönülden teşekkür ediyorum. Nerede olursak olalım sanat adına mücadeleye devam edeceğiz diye düşünüyorum. Ve ümit ediyorum ki, her geçen gün öz kimliğini daha da kaybeden Trabzon bu mücadeleden kültür sanat şehri Trabzon'a dönüşerek galip çıkacaktır. En içten sevgi ve saygılarımla...” ifadelerini kullandı.

“BİR DEĞERİMİZİ DAHA GÖNDERDİK”
Yeni görev yerinde kendisine başarılar dileyen kişiler, Doç. Dr. Abdullah Akat’ın bu gidişini “Trabzon bir değerini daha kaybetti, göçe zorladı. Nasıl kültür ve sanat şehriyiz” olarak yorumladı. 

SANAT EVİ BAŞKANINDAN AĞIR İFADELER
Trabzon Sanat Evi Dernek Başkanı Adnan Taç da bu gidişi eleştirerek şu ifadeleri kullandı; “Abdullah hocam, yeni yeriniz ve göreviniz hayırlı olsun. Dilek ve temennilerinize katılmakla birlikte sizin kadar hoşgörülü olamayacağımı söylemek istiyorum. Çünkü öfkeliyim. Neden derseniz, başarılı insanlarını öğütmekte üstüne kent olmayan Trabzon bundan 60 yıl öncesini özlüyorsa oturup düşünmek gerek. Bunu son cümlelerinizde yaptığınız göndermelerden anlamak mümkün. Ayaklarının üstüne basabilmesi için insan üstü gayretlerin sarf edildiği KTÜ. Devlet Konservatuvarı, fakültelerin bodrum, çatı katlarında mart kedileri gibi dolaştırıldıktan sonra tam da rahata kavuştum dediği noktada ne yazık ki en büyük darbeyi alıverdi.

Canı sıkılanların yeşillik olsun diye Söğütlü kampüsüne oturttukları Trabzon Üniversitesi sayesinde konservatuvar tarumar ediliverdi. Atanan rektör konservatuvarı yerinden çıkarıp orayı rektörlük binası yapınca garibim konservatuvar mart kedileri gibi Eğitim Fakültesinin çatı katına çıkıverdi. Siz dahil bir çok öğretim üyesi arkadaş sanatın yerlerde sürüklendiği bu duruma ve anlayışa daha fazla dayanamayarak üniversiteden dolayısıyla kentten ayrılmak zorunda kaldılar. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu neyin kafasıdır arkadaş? Neden konservatuvar? Yersiz yurtsuz neden bir üniversite? Bütün bunları anlamak mümkün değil. Sizlere bu kentin her zaman ihtiyacı olacaktır. Bu haliyle diğer öğretim üyelerini bu konservatuvarda ve bu şehirde kim tutabilir.

Peki soruyorum kim kaybetti? Konservatuvar binasını rektörlük yapanlar, bütün bunlara cevap verebilir mi? Yazıklar olsun. O konservatuvarı ayakları üzerine bastırmak için harcanan mesainin, verilen emeğin kıymetini o mekanı rektörlük yapan bilebilir mi? Siz bütün bunlara rağmen hala konservatuvar ve Trabzon demeye devam ediyorsunuz da o mekanı rektörlük yapan bunu diyebilir mi? Elbette diyemez. Diyemezler çünkü altlarındaki koltuk, önlerindeki masa bir konservatuvardan daha kıymetlidir. Bu kent her geçen gün batmaktadır. Biliyoruz ki bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir. Selam ve sevgiler....”